Bizi Bizden Çaldılar


Belki hikayenin kahramanı ben ve çevrem ama hikaye hepimizin elinden göz boyayıp çalınan aidiyet duygumuzun, sorumluluğumuzun, unutturulan ahlâkımızın, sevgimizin, saygımızın, birlikte yaşama zevkimizin, var ile yetinmemizin, olanı paylaşmamızın, sevinci çoğaltıp, acıyı azaltmamızın hikayesidir.

Duymuşsunuzdur mutlaka " Eskiden bu mu vardı, şöyle yapardık, aile ve komşuluk ilişkilerimiz böyleydi " şeklindeki sözleri.

Yoktu eskiden ne telefon, ne de bilgisayar. Olan bir radyo ve her evde bulunmasa da tek kanallı bir televizyon.

Küçüklerimiz tek başına bilmezdi oyun oynamayı, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla zaman zaman duru düşünceli büyüklerin de katıldığı oyunlar oynanırdı, ailemizle birlikte yaşamak, birlikteliğe komşularımızı ve akrabalarımızı ortak etmek aidiyet duygumuzdu.

Sorumluluğumuz vardı yaşımız ve cinsiyetimize göre. Oğlan isek evin dışındaki götür getir işi, kız isek ev işlerinde annemize yardım etmek gibi.

Şendi ailenin tüm bireyleri ile donanmış soframız. Ne yemek seçer ne de sofradan kaçardık. Fazla kabımızın olmadığı gibi yemek çeşidimiz de pek yoktu. Aynı kaptan yer, aynı bardaktan su içerdik. Her gün olmasa bile haftada en az 2 kez ya misafirliğe giderdik, ya misafir kabul ederdik. Karşılıksız severdik birbirimizi. Büyük sözü dinler sayardık, onları bizi sevdiği gibi. Bir odada yatardık 3-5 kişi, hatta aynı yatağı bile paylaşırdık. Mutluyduk olanca düşüncemizle. Gürdü sesimiz çünkü birdik. Nefesimiz bir sonraki gündü, çünkü duru düşüncemizin cinsiyeti yoktu.

Bırak anne babayı hocalarımızdan, hatta komşularımızdan çekinirdik, bir yanlışımız olursa onların bizi engelleyeceğini, uyaracaklarını bilirdik.

Kardeşlerimizde değişikli giyerdik birbirimizin elbiselerini. Çocuklar evde sokakta oyun oynarken ellerinde ne varsa paylaşıp, arkadaşlarıyla güler, onlarla ağlardı.

Sevincimizin bir olduğu gibi acımız da birdi.

Bir cenaze olduğunda komşu evlerde 3 gün yas ilan edilir, yüksek sesle konuşulmaz, ne radyo ne de televizyon açılırdı. Ve bu üç gün boyunca cenaze sahiplerine komşular yemek yaparlardı.

Gözümüze baka baka ne varsa elimizde avucumuzda hatta gönlümüzde bir hevese boğup unutturdular, bizi bizden çaldılar.

Şimdi mi ? İnanılası gibi değil ama teknoloji çağında anılarımız günümüze kapak.

Baş tacı yaptığımız televizyonun her bir kanalında ya ayrı yaşamayı özendiren diziler, yahut çarşıdan meyve sebze alır gibi kız yahut oğlanı karşı karşıya getiren evlilik programları.

Ne oldu da bu kadar daldık ve kendimizi çaldırdık.

Her birimizin elinde teknoloji harikası bir cep telefonu. Mucize olur da gideceksen bir misafirliğe önceliğimiz takip ettiğimiz dizinin kaçırılmaması, sonrası ise internet şifresi. 3-5 kişi bir araya geldiğimizde sohbetimizin kılavuzu cep telefonu ve kullandığımız güzel Türkçemizi katleden jargon kelimeler.

Gizli gizli ruhumuzu ele geçiren bu süslü kafes ve onu bu hale getiren iğdiş düşünceye aldırmadan çaldırdık kendimizi, hem de kendimize.

Yalnız yaşıyoruz, aile içinde herkesin kabı ayrı, kaşığı- çatalı ayrı, birlikte yaşamadığımız gibi nerdeyse yemeğimiz dahi ayrı. Yokluğumuza bakmadan kıskanıyoruz varlığımızı.

Varlıkta yokluğu yaşarken üstümüz yırtık, göbeğimiz açık, kız-oğlan birbirine dolaşık.

Gömüldü kitaplara ahlâkımız. Saygımız olmadığı gibi birbirimize sevgimiz de kör topal. Ne okuyoruz ne de okuyanı dinliyoruz, Müslüman’ız diyoruz, şartına uymadığımız gibi İslam nedir, Müslüman nasıl olmalıdır bilmiyoruz. Öğrenmek arzumuz hiç yok, ne Kur' an ne de başka bir kitap okumuyoruz.

Birken ayrıldık ne sebebe. Artık ne sevincimiz bir, ne acımız. Nefesimiz bir olsa da sesimiz farklı, bizi bizden çalanlar yabancılaştırdı birbirimizi kendimize.

Bir hevese şahlanırken bizi bizden çaldıklarında neler kaybettiğimizi bile bile vageçmiyoruz davranışımızdan.

Silkinip uyanmıyoruz bedenimizin nefsimize uyarak ruhumuzu terk etmesine.

Gelmedi mi bizi bizden çalanlara hesap sorma vakti. 


zekeriya duman

29 Nisan 2024 3-4 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 7 ay önce

    Tebrik ederim Zekeriya Hocam, günün seçilmiş bu deneme yazısını. Önemli bir konuya değinmişsiniz. Malesef bir birimize çok yabancılaştık. Sağlıcakla esen kalın.

  • Öncelikle güne gelen yazınızın özgünlüğünü takdire şayan. Kutlarım. Milli eğitimle ilgisi olmayan kişiler atanırdı yıllarca Milli Eğitim Bakanlığı'na. Bu yetmezmiş gibi mevcut iktidar döneminde en çok Milli Eğitim bakanı değiştirildi. Ve her bakan göreve geldiğinde müfredatlar değiştirildi!.. Ve köylerimiz boşaldı. Hepimiz şehirli olduk. ne köy kültürümüzü, adet ve geleneklerimizi yaşatabildik ne de kent kültürünüözümseyebildik. Böylece ortaya betimlediğiniz insan manzaraları oluştu. Hayırlısı diyelim.