Boğulan Ada

Hayat denilen okyanusun ortasında,küçük ama engin umut ağaçlarının yeşerdiği, sevgi, saygı, mutluluk ve dayanışma sahillerinin çevirdiği, huzur dolu bir adayı canlandırırdı bizim yaşantımız...

Canlandırırdı diyorum, çünkü okyanusun derinliklerinde, belki de yeni yaşantılara tekrar doğmak üzere bize veda etti...

Umut ağaçları yeşermez oldu zamanla, kuruyan dalları kendiliğinden kırılıverdi. Ne kuşlar eskisi gibi cıvıldadı, nede sahil kıyılarından balıklar bize el salladı...

Dayanışma sahili tarafından, küçük değeri olmayan ama fırtınalar koparan bir esinti başlayınca...
Ne idi bu esinti, bizim adada ne işi vardı ki... Nereden esti... Fırtına desem değil... Çünkü onunda bi hükmü , bi haşmeti vardı... Yönünü şaşırmış desem o da değil, hafif hafif ama temkinli esiyordu...

İlk önce dayanışma sahilinden esip yerle bir etti. Yavaş yavaş diğer sahillerde de etkisini gösterdi... Sevgi sahili, mutluluk sahili ve ardından saygı sahili, hiçbir yer kalmadı tarumar olmayan...

Engel olunamaz mıydı, bu değersiz ama önemli kayıplar oluşturan esintiye...
Olunabilirdi...
Sevgi,mutluluk ve saygı sahilleri bir üçgen olup, estirselerdi rüzgarlarını, dayanışma sahili tarafından esen kahbe esintiye; bu kadar tarumar olmazdı... Şimdi okyanusun derinliklerinde boğulan küçük adamız...

13 Temmuz 2012 1-2 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar