Boşlukta Asılı Zaman

Bir oda düşün, penceresiz ve ışıksız. İçeride biri vardır, adı bile olmayan bir adam. Kimse onun hikâyesini yazmaz. Çünkü sessizlik, kalabalığın arasında yok sayılır. O adam konuşmaz, sadece yazar, yazdıklarını da kimseye göstermez. Onun dili yalnızlıktır; harfleri sessizlikten, noktaları boşluktan ibarettir.

Bir çocuk vardır, gülmeyi unutmuştur. Çünkü gülüşünü ilk hayal kırıklığına hediye etmiştir. Salıncağı ıssızdır çünkü kimse itmez. Rüzgâr bile onunla konuşmaz. Oyuncakları yoktur; çünkü oyunlar ona uğramaz. Ve geceler ona masal anlatmaz çünkü çocuk artık hayal kurmayı unutmuştur.

Bir duvar görürsün; ne boyası dikkat çeker ne çatlağı ürkütür. Ama içinde bir şey kıpırdar, çünkü o duvar bir zamana yaslanmıştır. Rengi, yılların konuşmaktan yorulmuş hâlidir. O duvarda asılı duran ayna, artık sadece cam değildir. Kırılmış hatıraların, yüzüne değil, ruhuna bakan bir boşluktur. İçine baktığında gördüğün, kendi suretin değil de kaybettiğin bir anın silik gölgesidir.

İnsan, bazen bir sandal gibi olur; hareket eder ama bir yere varmaz. Yorgun yelkenleri umutla değil, vazgeçişle doludur. Ufuk karanlıktır çünkü gözler karanlığı ezberlemiştir. O deniz, tuzdan değil gözyaşından oluşur. Her dalga bir iç çekiş, her fırtına bir kandırmacanın yankısıdır. Ve kimse fark etmez bu sessiz boğuluşu.

Bu bir mutsuzluğun resmi değildir sadece. Bu, eksik kalmış bir hayatın yankısıdır. Ne bir fırça değmiştir ona, ne de renkler uğramıştır. Her şey suskundur. Her şey beklemektedir. Çünkü bazen bir hayat, sadece bir "keşke"ye sıkışır. Ve o "keşke", bir ömür boyu yankılanır…

05 Mayıs 2025 1-2 dakika 41 denemesi var.
Yorumlar