Brida

Daha önce ki yazılarımı okuyanlar bilirler; Paulo Coelho en sevdiğim yazarlar listesinin başındaki isimdir. Yeni bir kitabını bitirdim: Brida.

Paulo Coelho, içsel yolculukların yazarıdır. İnsan, Tanrı ve Şeytan üçlemesi arasında gidip-gelerek kişiye kendisini sorgulatır. Çoğunlukla aşk, tutku, gizem esriklik öyküleridir yazdıkları.

Kişi kendi içindeki yolculuğunu sürdürürken bir yandan da aslında kim olduğunun yanıtını bulmaya çalışır. Bulur da.

Zaman zaman yorsa da, kitap bittiğinde, farkında olmadan kahramanla aynı yolu paylaştığınızı fark edersiniz. Ve kitabın sonu sizin için de bir son olur. Kişiliğinizle ilgili vardığınız bir son. Bir keşiftir. Muhteşem bir keşif.

Hayatımızdaki olayları yönlendirme gücünün kader ve kendimiz arasında eşit şekilde dağıldığını savunur, Coelho.

Bu kitabında da kişisel iç yolculuk eşliğinde Aşk'ı incelemiş. Kitabın arka sayfa bilgisi aynen şöyle:

Brida, güzel bir İrlandalı kızın ve onun bilgiye erişme çabasının öyküsü. Brida, ona korkularının üstesinden gelmeyi öğreten bilge bir erkekle ve dünyanın gizli müziğine ayak uydurarak dans etmeyi öğreten bir kadınla karşılaşır. O iki kişi Brida'da Tanrı vergisi bir yetenek olduğunu görür; ama yeteneğini kendisinin bulabilmesi için genç kızı kendi içine doğru bir keşif yolculuğuna yönlendirirler.

Brida kendi yazgısını ararken, kişisel ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışır.

Şimdi gelelim benim dikkatimi çeken ve paylaşmak istediğim bölümlere. Daha doğrusu Brida ile yollarımızın kesiştiği bölümlere:

Brida, iki aşk arasında kaldığını hissettiği anda annesi ile sohbet eder. Ve ona ' Aynı anda iki erkeği sevdin mi?' diye sorar.

Annesi, babasının tek aşkı olduğunu ama hayatını gözden geçirdiği bir gün bir erkekle karşılaştığını söyler. Ve devam eder:

'Gönül gizemli bir şeydir. Bir insanla karşılaşmak kendimize olan güveni arttırır. Hala sevip sevilebileceğimizi gösterir bize. Ayrıca hiç unutamayacağımız bir şeyi öğretir: Yaşamımızda önemli bir şeyler karşılaşınca bütün öteki önemli şeylerden vazgeçmemiz gerekmez.

O kişiyi zaman zaman düşünürüm. Nerede olduğunu, o gün aradığı şeyi bulup bulamadığını, hala yaşıyor mu, yoksa ruhunu Tanrı'ya teslim etimi diye merak ederim. Bir daha geri gelmeyeceğini bilirim; zaten ona o yüzden bu kadar güçlü ve bu kadar mutlak bir aşk besliyorum, çünkü onu hiç kaybetmeyeceğim; çünkü o gün kendini tamamen bana verdi.

Beni dinlediğin için teşekkür ederim. Bu hikâyeyi ilk kez birine anlatıyorum. Bunu anlatmadan öleceğim, o da Yeryüzü'nden sonsuza kadar silinip gidecek diye korkardım hep. Artık bu hikâyeyi benim adıma sen saklayacaksın.'

.../...

'Yaşamımızda önemli bir şeyler karşılaşınca bütün öteki önemli şeylerden vazgeçmemiz gerekmez.'

Düşüncenin güzelliği dikkatinizi çekmiştir. Hayatımızda en olmaz dediğimiz şey / şeyler oluverir, bazen. Ve biz ne yapacağımızı, hangi yöne gideceğimizi bilemeyiz. Hep bir seçim yapmak zorunda hissederiz kendimizi. Bir mecburiyet olarak görürüz, seçimi ve tercihi. İnanılmaz bir sıkışmışlık, arada kalmışlık durumudur. Yüreğimizi mengene ile burkan bir duygudur.

Zaman zaman kişiliğimizden, alışageldiğimiz kendimizden vazgeçmemiz gerekir diye düşünürüz. Yüreğimizin istediği seçimi yaparsak.

Zaman zaman da değerlerimizden, düzenimizden vazgeçmek gibi görünür gözümüze.

Panik, endişe, kararsızlık üçgeni arasında gider ve geliriz.

Hayat tercihler ve seçimler yumağıdır. Öncelikler yumağıdır.

Doğduğumuz anda yazılan kaderimiz iki bölümde yazılır: Mutlak Kaderimiz ve Muğlâk Kaderimiz.

Mutlak Kader'i değiştirmek elimizde değildir. Onu illa ki yaşayacağız. Yaşayıp bitirdikten sonra başlayan Muğlâk Kaderimizi kendimiz belirleriz.

İşte o noktada kararlar, seçimler, tercihler tamamen bize aittir.

Ve 'Yaşamımızda önemli bir şeyler karşılaşınca bütün öteki önemli şeylerden vazgeçmemiz gerekmez.'

.../...

'Hepimiz kendi kaderimizin efendisiyiz. Aynı yanlışları kolayca tekrarlayabiliriz. Hayatın büyün bir cömertlikle bize sunduğu ve çok arzuladığımız her şeyden kolayca kaçabiliriz.

Ya da kendimizi Yüce Tanrı'ya teslim eder, O'nun elini tutar ve hayallerimizin tam doğru anda gerçekleşeceğine inanarak onlara ulaşmak için savaş verebiliriz.'

.../...

Benden bu kadar. Sonrası sizin tercihiniz: Okumak / okumamak...

Siz karar verinceye kadar ben sonraki kitabıma başladım bile: Meleğin Oyunu. Yazan: Carlos Ruiz Zafon. Yazarın Türkçeye çevrilmiş ikinci kitabı. İlki: Rüzgârın Gölgesi. Elli ülkede iki milyondan fazla satmış. Okumuştum. Güzeldi.

Sevgiler hepinize...


11.07.2010
Çeşme.

12 Temmuz 2010 4-5 dakika 42 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Brida'yı bende okumuştum ...hatırladım sayenizde

    akıcı bir üslup , sade bir anlatım ve kişisel çıkarımlarınız ...güzeldi / tebrikler