Burcu'nun Günlüğü

..Üsküdar kalabalık ve yağışlı bugün nisan yağmurlarına benziyordu biraz yağmur daha çok yağmur her yer ıslak yağmur kokusu sarsın istiyordu .Bir çiçekçinin önünde durdu çiçekleri seyretti istanbul kadar güzel çiçeğin adı orkide annesini düşündü ona sık sık çiçek almadığı için kendini suçladı içi acıdı ne kadar isterdi sımsıkı sarılmayı en sevdiği çiçeklerden odasını cennete çevirmeyi gözleri nemlendi Burcu'nun gayri ihtiyari neden satın aldığını bilmeden bir demet papatya istedi.Az önce dinmiş yağmurun ardından ruhunu serinleten boğaz rüzgarını deniz kokusunu içine çeke çeke yürüyordu '..seni bana hatırlatmaz mı anneciğim her yağmur indiğinde ince ince yüzüme o hüzünlü gecelerimi..' diye söyleniyordu yaşanılan mutluluklar boşuna olmamalı muhakkak en güzel yerinde yaşıyordur insan kalbinin annesi için katlandığı her fedakarlığı az görüyordu onu kaybedeli şurada iki yıl olmuştu ancak ruhunun derinliklerinde ve gözlerinin önünden gitmeyen hatırası burcu ?yu kimi zaman iki büklüm yapıyordu biricik teselli olarak da ona layık bir evlat olduğu düşüncesiydi.Bugün hüzünlenmişti nedense gerekçesini bilmediği bir ince sızının yüreğini burktuğunu içten içe mutsuz ettiğini görüyordu .Üsküdar ıslak bakıyor insanlara su birikintilerine konmuş kuşların dünyasını sevdi yürümeyi özlediğini düşündü yürümek ve kendine gelmek istedi.Şehir karşısında kendini yalnız hisseden(bunca kalabalığa rağmen) ve yine kendisini arayan insanın paradoksu dedi feylosofca önermeler kuruyordu zihninde zamanla birbirine yabancılaşan insanlar kent hayatının ürünü değil miydi ? öğütülen değerleri düşündü bu kent hayatın nelere mal olduğunu insana sahi tuhaf değil mi ? farkında olalım olmayalım kendi gibisinden yüzlercesi vardır giderek değişerek yabancılaşarak yalnızlaşarak diyordu bunları düşünürken sesli mi konuşuyordu içinden mi üzerinde durmadı karşısına gelen anne ve kız çocuğuna dikkat kesildi dünyanın her tarafında aynı güzel çocuk dedi Burcu.Aynı gözler mahzun ağlamaklı korku ve endişeler içinde bazı , bazen de umut dolu güleç renk renk yüzler menekşe.İçini ısıtan bu görüntüye gıpta ile baktı yıllar öncesine uzandı hayali annesinin elinden tuttuğu o hiç unutulmaz mutlu çocukluk gezintileri tekrarını bir daha yaşayamadığı güzellikler.Ne kadar çok isterdi şu kız çocuğunun yerinde olmayı.Baharı hatırladı nereye dönse erguvanlara rastladığı o güzelim İstanbul günlerinin kokusunu almaya başladı bu ağaçların sessiz ama etkileyici güzelliğine her yıl şaşıyordu sonra birden kayboluyorlar çok arıyordu işte tam sırası dedi keşke istediği olsa hemen erguvanlı bahçeler yollar içinden geçse diye düşündü ve bir erguvan ağacı selamlasın ikimizi annem ve beni diyordu .Sahilde boş bir banka oturdu sanki birini bekliyor gibi mavi suyun taşıdığı gemiler sandallar martıların çoşkulu dansları ikindi kuşlarının suya yakın uçuşları ve tablaları simit dolu simitçilerin aynı nakaratla çıtır simit sedaları araçların vahşi sesleri arasında burcu'nun dünyası öyle başkaydı ki en güzel duygularını adeta küller arasından çıkarır gibi bu şehrin yaşattığı kederli günleri de sevinçli günleri de birlikte yaşatmak istiyordu .Akşamları karanfil kokardı annesine koştuğu her akşam .Şimdi onun hatırasını başucundaymış gibi zihninde canlandırıyor aynı kokuyu alıyordu en huzurlu olduğu yer eviydi annesinin amansız bir hastalığın girdabında evin bir odasında aylardır yattığı günler ve bu süreçte ne kadar rahatlık yaşatabiliyorsa o kadar gayret sarf ettiğini unutamıyordu keşke daha fazla güç ve imkanlara sahip olsaydı .Ah öyle özledi ki o yeşil koltuğunu odanın anne kokan güzel kokusunu elinden gelen her ne varsa annesi için yaptığı o yorgun ,fakat evlat olmak gerçeği işte bu olmalı denilen asil duyguyu özlüyordu.Allah'ım ne günlerdi yaşlı insanlar gibi hissediyordu çoğu zaman kendini hayatı durup dinlenerek derin uzun soluklar alarak yürüyordu gizli gizli ağladığı geceler dün gibiydi dışarıda hiçbir iz bırakmadan insanlara fark ettirmeden geçirdiği okul yılları en üst derecede başarılarla dolu olmasını annesine duyduğu derin sevgi ilgi alaka duygusunun dualarla ördüğü bağlılık olmalıydı .Kırılmış bir aynanın tamiri nasıl ki mümkün değil annesini kaybettiği günlerde kalbinin acıları da bir müddet onarılmadı.Her şeye rağmen hayat devam ediyordu annesine verdiği sözleri tutmalıydı ve gönlü rahattı annesi bu mutlulukla dünyasından çekilirken işte bu yüzden içi rahattı Burcu'nun.Bu yüzden bu şehri hiç bırakmayacaktı bırakıp nasıl uzaklaşabilirdi ki nereye gitse bu şehrin mavisini iskelelerini martı çığlıklarını erguvan mevsimini boğazın gizemli bakışını hiçbir yerde bulamazdı veya dayanamazdı bu şehirden ayrılığa. Başını göğe çevirdi göklerde uçan kalbini arıyordu annesinin yeryüzünden sıkılan ve sabah tebessümüm diyordu sabah güneşim ah sen anneciğim meğer senin varlığınmış hayatımı anlamlandıran ve sana uzak kaldığım her dem için bazen kendime cezalar biçiyorum rüyalardan bir dağdan düşüyorum suda boğuluyorum ormanda yollarım karışıyor alevler ortasında kalıyorum uçurumlarda asılıyorum bir aynanın içine çekiliyorum kayboluyorum.Son bakışlarının mahzunluğu görülmeye değerdi annesinin '..kaldırın dedi beni yatığım yerden kaldırın ve yeşil koltuğuma bırakın..' ne güzeldi yüzü dua eder gibi dudakları öylece kalMıştı selam verir gibi cennet meleklerine ve başı kıbleye doğru saygılı eğikçe düşmüştü yana.Tam bir yalnızlık duruşu sevgiliyi bekler gibi...

21 Kasım 2011 5-6 dakika 164 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar