Büyümek Bilmeyen Bir Çocuk Kalabilmek

23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı'nı geride bıraktık. O gün çocukluğumun okulunda bayrak salladım o hiç büyümeyen çocuk yanımı devreye sokarak...Meğer ne kadar da çok özlemişim çocukluğumun o güzel hatıralarını. Arkadaşlarımla koşup oynadığımız bahçemiz, öğretmenlerimin sorduğu soruya cevap vermek için delice parmak kaldırdığım; o minicik yürekleri ısıtan sınıf ortamı, önüne oturup hararetle kitap okuduğum ve bazen de boynuna sarılıp öptüğüm Atatürk büstü,ilk kez kızlar arası düzenlenen futbol turnuvasında spor ayakkabılarımı giymeyi unuttuğum için kayarak düşüşüm ve sırf oyuna devam etmek için canım acımadı diye öğretmenime yalan söylerken bir yandan da seke seke koştuğum o mütevazi futbol sahası, dibinde gölgelendiğimiz ağaçlar... öyle çok hatıram var ki hangi birini anacağımı hangi birini kucaklayıp yeniden yeniden yaşayacağımı bilemedim doğrusu.

Ah bir bilseniz bir görseniz, o kadar güzel bir ilk okulum vardı ki daha sonra gittiğim hiçbir okul onun kadar şirin gözükemedi gözüme. Öyle tatlı dilli öğretmenlerim vardı ki ki liseye başladığımda sudan çıkmış balığa dönmüştüm. Lise öğretmenlerim kötü müydü? tabi ki hayır fakat sadece artık bizlere çocuk gibi değil yetişkin insanlarmışız gibi davranıyorlardı. işte ilk okul ile lisenin en büyük farkı ve aynı zamanda hiç alışamayacağım farkıydı bu.Üniversite derseniz zaten çocuksu yanınızı biraz daha örtbas edip hayata yetişkin ve sorumluluk sahibi kişiliğinizle ilk adımları atmanın telaşına kapılıp gidiyorsunuz. Oysa burnunuzda hep çocukluğunuzun ekmek buğusu kokuları. Sadece o özlemin farkına varmıyorsunuz özlüyorsunuz ama neyi özlediğinizi bilemiyorsunuz. Taa ki bir bahaneyle -tıpkı benim gibi- çocukluğunuzun o cennet köşküne ve anılarınıza dönene kadar.

Ve o andan itibaren aslında tekrar çocuk olmanın; çocukluğun masumiyetini, saflığını, berraklığını yürekte taşımanın çok ta zor olmadığını fark ediyorsunuz. Tek yapmanız gereken çocukların arasına karışmak, onlarla oyun oynamak, koşmak, koşmak, nefessiz kalıncaya kadar koşarak kovalamaca oynamak... Kim bilir belki şansınız yaver giderse pamuk şekeri satan o yanık sesli satıcı yanınızdan geçer,bir pamuk şekerini üç çocuk aynı ayda yediğiniz ve büyüyünce o lezzetini kaybeden pamuk şekerlerinin yine doyumsuz tadına varabilirsiniz ama kuralına uygun yerseniz. Nasıl mı? unuttuysanız hatırlatayım öyle kibar kibar parmağınızın ucuyla kopararak değil, avuç avuç ve ağzınıza burnunuza bulaştırarak yiyeceksiniz. sonra da birbirinize bakıp katıla katıla güleceksiniz.Hele hele çocukluğunuz köyde geçmişse yada en azından yılda bir kere de olsa kumla, toprakla kucaklaşabildiyseniz,topraktan ve taşlardan kuleler inşa etmeyi, çamurdan bebekler yapmayı yada çamurdan kolyeler yapmayı muhakkak özlemişsinizdir.
Daha saysam kaç anı dökülür acaba kucağıma? peki ya sizler, davet etseniz beni çocukluğunuza hangi hatıralarınıza ortak ederdiniz, hangi oyunları oynardınız, karşınızdaki çocuğun yabancı olduğuna aldırmadan?
Diyorum ki gelin o çocuksu yönünüzü yeniden ortaya çıkartın geç olmadan. Gelin günde bir saat de olsa dünya tasasını bırakın kenara tek derdinizin oyun oynamak olduğu o günlere dönün yeniden... Kim bilir aramızda benim gibi doyasıya geçirdiği bir çocukluğu olmayanlar vardır. Çocukluk deyince içi cız eden kötü anılar hatırlayanlar vardır muhakkak. Diyorum ki bırakalım kötü anıları bir kenara, işte size fırsat, çocuk olmak çok kolay siz yeter ki el alem ne der demeden dönün o özlediğiniz yada yaşamayı isteyip te istediğiniz gibi yaşayamadığınız çocukluğunuza. Her şey sizin istediğiniz gibi olsun kötü anılar yer almasın bu oyunda.

Zaman geçiyor, yüzler değişiyor,o gün ilk okuluma gittiğimde bir kez daha anladım insanlar diyorum; yaşlanıyor... Benim çocukluğumun Kantinci Mesut Abi'si şimdikilerin Mesut Amca'sı oluyor mesela... Peki sizler neyi bekliyorsunuz hala çocuk olmak için ? Ne yani istesem çıkartamaz mıydım içimdeki o çocuğu yeniden ortaya? Alsaydım elime mikrofonu "bu gün 23 nisan" diye başlayan şiiri okusaydım ve şiirin yarısını atlasaydım heyecandan, beceremez miydim sanıyorsunuz yine çocuk olmayı? Evet fiziğim çocuk olmaktan çoktan vazgeçmiş olabilir ama yüreğimdeki çocuk hiç kaybolmayacak...Ya sizler? hala duymayacak mısınız sıkıntıdan patlamış o masum çocuğun sesini, elinden tutup oyunlar oynamayacak mısınız? Hadi ne duruyorsunuz deneyin, görün pişman olmayacaksınız...

25 Nisan 2013 4-5 dakika 11 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    Evet Hatice; gerçekten de içimizde hep bir çocuk yan kalmalı galiba ve onu hiç heyecanını yitirmeden saklayabilmek en güzeli sanırım, hani bazenlerimiz olur sokakta yop oynayan çocuklara karışmak bir kaç dakika, yada misketlerle vuruş-karış oynamak, bazen çocuk kalabilmek içimizdeki heyecanı yaşama mutluluğunu ve tebessümlü bir yüzü daha sık hatırlatıyor bize, kalemini çok seviyoum çünkü her yazında daha güzel şeyler döküyor ortaya, emeğine, yüreğine ve her zaman olmasa da hala çocuk kalabilen ellerine sağlık, daim başarılar.... çok güzel bir yazıydı👍👍👍