Ç/ağrılı Çığlıklar - 2 "Cehennetin Çocukları"

Bilmem okudunuz mu? Geçenlerde 'Cemaatin Çanları' adlı bir deneme kaleme aldım... Yazımı paylaştım, beğenen oldu beğenmeyen oldu... Olacak tabii... Ama tüm bunların yanında beni şaşırtan bir olay yaşadım...

Dün www.siirkolik.com adlı sitemizden bir kardeşim bana mesaj göndermiş. Mesajda ne mi yazıyor? Ne yazmıyor ki...

Tüm cümleleri sırasıyla aktarmak istiyorum. İlk cümle aynen şöyle:
Bilginin olmadığı bir konuda deneme diye bu şekilde kompozisyonlar kalme almak gerçekten de size çok yakışmış( Mesajda hiçbir değişiklik yoktur, kopyala yapıştır yapıyorum, o nedenle yazım yanlışları da olduğu gibi kalacak) demiş arkadaşım... Peki, ben tüm bilgisizliğimle denemi biraz açmak ve bu şaşırtıcı olayı şaşkınlıkla ve tüm bilgisizliğimle yorumlamak istiyorum...
İlk cümleye karşılık olarak;

Cemaat, kelime anlamı topluluk olan Arapça bir kelimedir. İslam'da ise bir ibadeti gerçekleştirmek için bir araya gelen topluluğu ifade eder. Ayrıca sürekli birlikte 'ibadet eden' * benzer dini inanışlara sahip topluluklara cemaat adı verilir.
Fakat; yirmi birinci yüzyılda görmüş olduğumuz cemaatleşme ile, sözlükler ve Kur'an' da bahsedilen cemaat kelimeleri birbiriyle alakasızdır. Neden mi?
Çünkü; yukarıda * koyarak belirttiğim gibi günümüz cemaatçileri, toplanarak birlikte ibadet etmiyor. Bir araya gelerek cemaat adına yaptıkları tek şey topluluk oluşturmak. Bu topluluğu neden oluşturduklarına gelince; daha güçlü, daha sesli, daha sözü geçen, daha gerçekçi aldatıcılar olabilmek için oluşturuyorlar. Bunu oluşturmanın en kolay yolu tabii ki dine sığınmak. Çünkü bizim ülkemizde insanları kandırmanın en kolay yolu bu olsa gerek. İslam'dan bahsedip, vaaz verip, hemen arkasına örgütleyici sözler sıkıştırmak ve insanları bu şekilde etkilemek o kadar kolay ki... Emin olun yaşınız, düşünceniz ne olursa olsun siz onlar için çocuk oyuncağısınız (tabii bilgililer için durum değişir).

Biz Türk milleti manevi duygularımız söz konusu olunca mantık yerine sadece inançla hareket eden bir milletiz. Bu ne derece iyi, ne derece kötü? İslam'a göre iyi olan tek yönümüz Allah'a inanmak olsa gerek... Peki körü körüne, tüm bilgisizliğimizle ve mantıksızlığımızla kullara da böyle inanmamıza ne demeli... 'Al aklım senin olsun, sen nasıl düşünürsen ben de peşinden gelirim kardeş' diyor toplumumuz. Yazık ki ne yazık? Oysa Allah bize o aklı düşünelim diye verdi bence. Başkasının fikirlerine kul köle yapalım diye mi verdi yoksa? Belki o yüzden vermiştir de ben arkadaşımın da söylediği gibi çok bilgisiz olduğum için bunu kabul etmiyorumdur. Kim bilir?..

Şimdi birinci cümlenin ikinci kısmından devam etmek istiyorum yazıma; bana böyle bir bilgisizliğin çok yakıştığını söylemiş sevgili arkadaşım. Bakmayın böyle söylemesine, daha önce hiçbir muhabbetimiz olmadı ve kesinlikle birbirimizi tanımıyoruz. Peki 'ben' i ne kadar tanıyor da bana neyin yakışıp yakışmadığı hakkında bu kadar kesin konuşabiliyor? Hemen ardından aklıma şu geliyor; Dinini yeterince tanımayıp, günümüz cemaatleşmesinin dinimize ne denli yakışıp yakışmadığı konusunda yanlış düşünen bir çocuğa, bu kadarını çok görmemek gerek...

Hemen ardından ikinci cümlesi geliyor:
'Allah sana güzeli göstersin inşallah...' demiş arkadaşım. Şimdi düşünüyorum güzel nedir diye... Taa uzun yıllar önce sordu Platon bu soruyu... "Ti esti to kalon?" yani 'Güzel nedir?' diye... Arkadaşım; güzel her ne kadar göreceli bir kavramsa da toplum 'güzel' konusunda az çok hemfikirdir... Şöyle örnek vermek istiyorum; düşünmeden, bilmeden, araştırmadan inanmak bence kimse için 'güzel' i ifade etmez. Hele ki bu inanışlar dini çarpıtmaya yönelikse bu düpedüz çirkindir, çirkinliktir... Şimdi ben de arkadaşıma bir şey söylemek istiyorum; Allah'ın verdiği o akıl sana güzeli gösterir inşallah...

'Kendinizi ne sanıyorsunuz acaba?' işte bu da üçüncü cümlesi arkadaşın. Kendimi ne sanıyorum? Genel olarak düşününce her günüme göre değişebilir bunun cevabı... Ama konuya 'sadık' kalacak olursak cevabım açık ve net: Ben o denemeyi kaleme alırken kendimi Müslüman sanıyordum... Fakat görüyorum ki sizle aynı inancı paylaşmıyoruz. Kimin Müslüman olduğu ise yoruma açık bir konu...


Dördüncü cümle şu şekilde:
'Eee ne demişler meyveli ağacı taşlarlar.' Meyve dediği günümüz cemaatleşmesinin topluma kazandırdıkları olsa gerek. Kazandırdığı bir şey var mı bilmem ama kaybettirdiklerini düşününce; varsın taşlasınlar da insanlar o meyveleri yiyip, Adem'in hatasına düşüp, dünyadan da kovulmasınlar diyesim geliyor. Ama arkadaşıma kızmıyorum, bu yüzden cevap bile göndermedim ona. Çünkü ben de onun gibi düşündüm birdenbire 'Eee ne demişler meyveli ağacı taşlarlar.'. Tabii ki taşlar, kayalar fırlatılacak kafama...

Beşinci cümle:
'Cemaat ve cemaatler hakkında böyle şeyler yazıp o cemaatteki herkesin hakkkı senin üzerine...' yazarsan demek istiyor muhtemelen. Yazdım ne olacak?.. Onlar benim toplumumun inançlarını, dinini kullanarak başta siyasi olmak üzere birçok konuya halkımın maneviyatını alet ederse, ben de onlar hakkında böyle şeyler yazarım işte... Bu durumda kim kimin 'HAK(K)'kını inkâr ediyor acaba?..


Altıncı cümle geliyor sonra:
'Bakalım öldükten sonra da böyle CEMAATİN ÇANLARI diye boru öttürebilecek misin?' demiş arkadaş. Boru öttürmekten kastın söylediğim doğrulara inanılmasıysa evet öttüreceğim... Ama sen ta cehennemlerden (çok üzgünüm ama sen hak etmesen bile, bu şekilde bir İslam anlayışı bunu hak ediyor ) o borunun seslerini duyar mısın bilemem...

Ve işte son cümle:
'Çok geç olmadan kendini bir sorgula istersen...' şeklinde yöneltilmiş. Seni mi kıracağım arkadaşım, hemen sorgulayayım:
Ben ne yapıyorum?
-Toplumumuzun süregelen yanlışlıkları içinde en çok tanık olduğumuz ve en tehlikeli olana 'dur' diyorum. Evet, en tehlikelisi bu, çünkü hem toplum, hem din, hem de ne yazık ki Türkiye' Cumhuriyet'i bu yanlışlıklardan o kadar çok zarar görüyor ki... Toplum bas bas bağırıyor, insanlar çığlık çığlığa... Ben o Ç/ağrılı Çığlıklar'ı duyuyorum ve onlara kulaklarımı tıkayamıyorum. Kulaklarımı tıkasam ne yazar, beynimde hissediyorum bu çığlıkları...
Ben bunları neden yazıyorum?
-Benim duyduklarımı siz de duyun diye... Görmüyor musunuz insanlar egolarını tatmin etmek, çıkarlarını ve hüküm(et)lerini sürdürebilmek için akıl, mantık, düşünce ve inançları nasıl çarpıtıyorlar. Nasıl da el koyuveriyorlar akla? Nasıl zindanlara atıyorlar fikri? Çığlıklara gelince, kulağa hitap edenleri tabii ki susturuluyor... Ama ya beyne yönelik olanlar?.. İşte onları o kadar hissediyorum ve o kadar gülüyorum ki içler acısı halimize...

Her neyse... Tüm bilgisizliğimle yazdıklarımdan dolayı, akılsız arkadaşların tümünden özür diliyorum. Siz bana bakmayın. Cehennetinizde huzurla yaşamanız için yanlışınıza 'Sadık' kalmanız dileklerimle(!)...

22 Ağustos 2011 6-7 dakika 12 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)