Çalar Saat

Çalar saatimi sana kurdum. Sen gelince bahar da gelecek, çiçekler açacaklar gönlüm aydınlanacak.
'Duymazsın, görmezsin, bilmezsin...' deme, sen gelince yüreğimin yalnızlığı dinecek. Bırak hasret kokan dünleri, biteceğine inandığım her hasret seni bana getirecek.
Bilmezdim, hissetmezdim sevmenin bu derece günah ve acı olduğunu... Seni sevmek bütün bedelleri ödemek gibiymiş meğer. Kollarında can bulamadığım her günü sensizliğin hışmına uğrayan bir mahlûkat gibi gördüm. Ertelediğim umutların çıkmazında ikimize birden yer buldum.
Zamanı sana ayarladım. Asıl sen gelince başlayacak, gönlümün takvimi 365 günle sınırlı kalmayacak. Sana akacak bütün yollar... Sen gelince yaşam gelecek, düğün dernek kurulacak umutlarım halay çekecekler. Biliyorum, geleceksin...
Hissettiğim nedensizlik ve acılar bitecek. Zamandan saymadığım dakikalar ikiye bölünüp mutluluk tablosu çizecekler. Biliyorum, sen geleceksin.

Hatta bak şimdiden görüyorum seni... Bana bakıyor, gülümsüyorsun. 'Merhaba Sevgilim, hâlâ mı umut kokuyorsun?' Ateşe vermiştim yokluğundan beri yüreğimi, yanamadım bir türlü, aşka dair inancım ölmemiş demek ki... Ölseydi anlardım, ölseydi hissedemezdim sessiz çığlıklarımı...
Dibine kadar battım dünyanın, mühim değildi yaralarım zaten sen beni battığım yerden çıkarırdın.
Hatta bak bakıyorum şimdi gözlerine... Gözlerin parıldıyor gözlerime... Bana bakıyor, görüyorsun.
'Merhaba sevdiğim, hâlâ mı aşkın dilini gözlerinden biliyorsun?' Sevme zamanını ikimizin adına kurdum. Saat tam gönlümdeyken çal kapımı, gelinliğimin duvağıyla vuracağım yarınlarımızı...
Eğer fark edemezsem gelişini bil ki zaman bir an için durdu, aşk hınzır bir çocuk ne yazık ki bu her hâlinden belli... Gelinliğimin beyazıyla kıskandıracağım bütün beyazları, masumiyeti asılı durmayacak kirpik uçlarında yarınlarımın... İnsanlar bir daha sevgisiz, aşksız, aç susuz kalmayacaklar. Gelinleri kefenleri olmayacak genç kızların... Bana seni öğret, biliyorsun ben çabuk kavrarım. Aşka düşen her yolda elimi sen tuttun sanırım. Aşkı tadacak herkes bizim gibi, saat tam tamına sevmeyi vurduğunda...
Töreye kurban gitmeyecek beyazların en beyazı... Genç kızlar sevdiklerinin gözlerinde bulacaklar geleceklerinin en beyazını... Geldin mi sevgilim? Çekinmesene, gir içeri...
En çıkmaz sandığım yolun sonunda bile aşk kaçırır bizi... Ellerimi tutuyorsun şimdi, oysaki sevaplarıma bile değişmezdim seni gözün çıkmasın e mi! Bir tek bende kalsaydım iyiydi, sen doldum çıkamadım. Ellerini istemedim ki ben, sorularıma cevap olsaydın iyiydi...
En beyazımsın, ne olur saat tam tamına bizi vurduğunda gelip al beni korkuyorum.
Korkuyorum sevgilim, sensizlik biçare yüreğime kalleşlik yapar da seni benden alır diye çok korkuyorum. Bazen de göremiyorum, bir yerlere kayboluyorsun geriye bir tek ben kalıyorum.
Saçlarım kulaklarımın arkasında, düğümlenmiş sanki bahtımın karasına... Kessem umudum azalacak, uzasa yollar bir bir uzar diye yüreğim iflah olmayacak.
Biri gider, biri kalır. Kimin gittiğini bile sormaz yürek ama hisseder, bilir kendisini kimin kanattığını... Pansuman yap yüreğime, kanı durduramazsam akacak serseri kaldırımların üstüne...
Üstüne birdenbire yağmur yağacak, bastıracak laneti sevdanın... Sevdam düştü yüreğimin zindanlarına, mahpuslarında yattım bereketsiz günlerinin...
Çalar saati kurdum sevgilim bak uyandım. Ama sen gelmedin ne beyazım var ne kinim...
Hiçbir şey kalmamış ki... Rüyadan uyanmak gibiydi yalnızlığın sorgusuz cinneti...
Uyandım. Ne sen vardın ne ben vardım. Ne töre ne sevda ne cinayet ne zulüm ne de eziyet...
Hepsi rüyaydı. Beyazlara bile bürünmemişti genç kızların umutları...
Bizi gördüm sandım, yanıldım. İnsanlık sıfırın altında eksi bir derece soğuktaydı. Kapat gözlerini, gönlüne ben düştüm ister sev ister kaldır.
Uyanmam artık senli sabahlara, gözün aydın!

13 Ocak 2012 3-4 dakika 464 denemesi var.
Yorumlar