Çalıkuşu'na Mektuplar

Mektuplarındaki hüznü kopmaz bağı sarsılmaz sevgini okudukça seni İstanbul'a benzetmiştim ya ne çok hoşuna gitmişti yazdıklarım arasında sadece bu ifademi çok beğenmiş bunu sık sık bana hatırlatmıştın,seni istanbul'a benzetmiştim çünkü bu şehir kadar hüzünlü hikayelerle dolu olan başka bir şehir tanımadım çünkü bu şehir kadar tarihsellik ve çağlar arasındaki değişim her ne olursa olsun bir çok medeniyetlerle sürekli bir bağı olmuş kopmaz beraberlikleri tutabilmiş bir şehir yok işte çünkü İstanbul,sevginin en güzel ifade edildiği bir şehir insan severse bu şehirde sevmeli aşık olmalı çünkü acı mavi bir rüya hiç peşini bırakmıyor insanın acısı da mavisi de nuru da kiri de anlamlı geliyor sen çalıkuşu,ruhumda öyle güzelliklere yol açtın ki hüzünlenirsem seninle hayata ve zamana tutunursam senden aldığım güçle ve sana olan sevgimin devamlılığı da beni kimsenin sevemediği kadar doğru yerden noktalardan sevmesini bildin hiç vazgeçmedin öyle sıcak geliyordu ki mektupların bedenimde ve ruhumda nefeslerin geziniyor dokunuşlarına rastlıyorum,mektubun gelir gelmez üsküdar'dan beşiktaş'a geçiyorum vapurda bütün oturma yerleri dolu açık havalı kısma geçip denizin kokusunu iyotun ve rüzgarın serinletici ferahlatıcı yansımalarını çeke çeke seyre koyuluyorum harika ve harika bir güzellik çalıkuşu,mektubunu böyle bir huzur ve sevinçli ruh halimle okuyorum '..aşkı yeniden yaşamak isteyenlerin şehri ' olarak nitelendirirken benim dolu dolu yaşadığım aşkı ima ettiğini düşünerek en büyük aşkım sana olan duygularım olduğunu tekrar hatırlatmak isterim bindiğim vapurun o iri bacasının yakınındayım hani hatırlamalısın seninle buradaki oturma yerlerine oturmuş ellerimizi öyle acemice birbirine bağlamıştık ki parmağındaki yüzüğü unuttuğumdan elini sıkı sıkı hiç bırakmamak sevgisinden yüzündeki acıyı son anda fark etmiş sonra sen gülmüş ben gülmüştüm iyi ki canım acıyor diyebilmiş elini parmağını kurtarabilmiştin benden bir de bunun üzerine güçlü bir düdük sesi ile ben korkmuş çığlık atmış sana bir şey olmasın diye sarılmış korumuştum seni bu ses gürültüsünden meğer geminin baca ve düdük yerine yakın oturmakla bunu zaten üzerimize almışız işte böyle çalıkuşu şimdi aynı yerde aynı anıları gözlerimin önüne getirdim o zaman eminönü'nden binmiş boğaz turuna çıkmıştık güzeldi fakat bu iki hatıra beni her zaman hüzünlendirir ve güldürür,beşiktaş'a yanaştı gemi insanlar çok acele ediyorlar o kadar üst üste sıkışık bir an evvel gemiden çıkmak için doluşuyorlar ki biri denize düşecek diye her zaman korkmuşumdur ilginç 10 yıldır buna hiç rastlamadım oysa çok riskli ve tehlikeli bir görünüm her zaman var son inenler arasında olmayı seviyorum kalabalık şaşırtmadı beni bugün güneş ve açık hava ve rüzgar hakim istanbul'a denize yakın yerlerin birinden çıkıyorum diğerine gidiyorum senden hatıralara rastlarım diye dolaşmaya karar vermiştim ne çok kır kahvesi görünümünde çay bahçeleri var burada her sesten renkten satıcı küçük tezgahları ile incik boncuk dikkat çekici süs ve takılarla donanımlı her birinin başında küçük insan kalabalıkları bir tarafta gitar çalan veya darbuka klarnet ikilisi ile serbest gelen geçene müzik yapan insanlar,resim yapanlar hazır resim canlı model çalışanlar..vb.hepsinin arasından geçip ortaköy'e kadar yürüyorum mektubundaki bir cümleyi durmadan tekrar ediyorum '...beni ağlattın biliyor musun? yüreğime bu kadar güzel dokunmayı nasıl başarıyorsun? şimdiye kadar duymadığım tatmadığım bir duyguyu kilometrelerce uzaktan bana nasıl tattırabiliyorsun?...' ah ben bir şey bilmiyorum bu kendiliğinden kağıda dökülen yazılan o an için çok güzel gelen anlamlı doğaçlama yürekten yazılanlar bana bir daha benzerini yaz desen yazamam ki yaşandığı şartların duygusal yoğunluğun taşkınlıkları olmalı, elimdeki simit ısırık darbelerimden nasibini alırken peşimi bırakmayan sevimli kuşların derdi dökülen susamları üzerine basılmaktan kurtarmak çok hoş güzel bir takip bazen oturduğum bankın hemen dibinde bitiyorlar artık hiç tedirgin değiller nasıl da alışmışlar, Ortaköy de kumpir yenir derler hadi bakalım denize bir karış olan banka oturup şunu afiyetle atıştırayım bari tam önümde 11 kat bir turist gemisi ağır ağır geçiyor dev demek cüce düşer bu başka bir bela olmalı afet mi afet geminin devasa görkemli gölgesi bütün bir sahili kalabalıkları güneşten bir müddet korudu ve gözden kayboldu,ya böyle işte çalıkuşu kilometrelerce uzaktasın orada ne yaşanıyorsa burada da insan aynı sevinç-acı-hasret-öfke-umut içinde daireler çizerek yaşıyorlar insan her yerde aynı iç ve dış refleksleri ile benzer olduklarını gösteriyor hangi yüzyıl zamanına seyhate çıkarsak çıkalım insanı yine aynı mizaçlarda bu hayatın içinde yaşadığına şahit olacağız,mektubumun sonunda mavinin metal renge dönüştüğü akşam ışıkları altındaki istanbul'dan sevgilerimi gönderiyor sevgiyle öpüyorum hoşca kal..

istanbul/2012

16 Haziran 2012 4-5 dakika 164 denemesi var.
Yorumlar