Çatapat

İçinde olduğumuz zamanı okuyamadığımızda, masumiyetimizi yitirdiğimizde ya da dünyanın hilelerinden yorulduğumuzda, çocukluk anılarımız yetişir..O anılar olumlu ya da olumsuz halleriyle örnek olurlar gelecekteki bize..Eğer herşeye rağmen iyi bir çocukluk yaşamışsak, düğümleri çözmek kolaylaşır birer birer..Ya da memnun kalmamışsak hiçbir şeyden, geçmiş bile geri getiremez bizi, farkında olmadan gittiğimiz yerden..

Çocukluk tünelinde seyahata devam ediyorum ben de..Bu sefer çatapatlar karşılıyor beni yol boyu.Hiç yorulmadan patlattığımız çatapatlar.Duvarlara sürterek kah, kah da yerlerde çiğnerken..

Müthiş bir ses ve heyecan veren kıvılcımlar..Oysa ne kadar tehlikeli bir oyunmuş çatapat..Büyüdükçe anladığımız ve zararını tecrübe etmeden, tehlikesini atlattığımız çatapat oyunları..Bu oyundan zarar gören çocukları izliyoruz haberlerde..Ve şaşırmadan edemiyoruz çatapat gibi bir oyun neden çocukların ellerinde diye?..Hadi biz o zamanlar küçüktük..Çatapatları bize sattıran, aldıran, özendiren kesimin izahı nasıl olacak bu ve buna benzer üretimlerde?..

Tabi işi günümüzde çocuklara zarar veren sağlıksız oyuncaklara ve hatta yiyeceklere ve tehlikeli icatlara getirsem günlerce yazmam gerekir..Elbette çocukları kansere kadar götüren ve izinsiz satılan, ülkemize gizlice sokulan bir sürü ticari ürün ve oyuncak var hala ülkemizde..Ama biz madem geçmişe götürdük muhasebe işini, çatapatların eğlenceli yanlarıyla gelen zararlarından bahsedelim biraz daha..

Sesi ve kıvılcımları gözlerimizi kamaştırdığından havai fişekleri seyreder gibi seyrederdik birbirimizi..Azıcık harçlığı olanların en büyük eğlencesiydi çatapatlar..Ben bu tür eğlencelere ve hazır tüketilen şeylere olan özentiyi eskiden az sıklıkla açılmış olan bakkalların varlığına bağlıyorum..O zamanlar marketler yoktu haliyle ve insanlar küçük şeylerin varlığıyla mutlu oluyordu..Bakkaldan küçük bir şey almak, mağazadan kıyafet almak kadar mutlu ederdi biz çocukları..

...
Şimdi anlıyoruz ki; zaman değiştikçe değişiyoruz biz de..Aslında zaman aynı yerde ve ritimde..Ama değişen biziz işte..Kabul etsek de etmesek de..Değerlerimiz, bakış açımız, sevgimiz, cömertliğimiz ve gereksinimlerimiz..Hepsi geçmişle arasında uçurumlar olacak şekilde değişmiş durumda.. ve sınırsız isteklerimiz, arzularımız karşısında işte biz mutsuzuz..Bunu kimseler açıklayamıyor yeterince birbirine..Tamam geçmişi özlemek güzel fakat özlemekle geçmiş gelmez yeniden..O zaman bugünleri de güzel bir geçmiş tadında yaşamak gerek..Bu yine bizim elimizde..Az ve kısıtlı imkanlar içinde nasıl kanaatkar olmayı, Yaratana ve insanlara teşekkür etmeyi bildiysek, şimdi de başarabiliriz aynı şeyi..Tek bir farkla..Değişen bakış açımızı, güzel zamanlardaki bakışımıza ayarlayarak..ve güzel bakarak tüm nimetlere..Külfeti de nimetten bilerek..İstemediklerimizi bile severek hem de..

Elbette çatapat gibi insanlar da var yeryüzünde..Kıvılcımları ve heyecan veren sesleriyle, kalbimizi, paylaşım dünyamızı sarsan insanlar var..Zararlarını sonradan keşfettiğimiz, bir ömür tehlikesinden eman dilediğimiz varlıklarla aynı zamanı paylaşmak kadermiz..Onlar da bize sunulan güzel şeylerin külfeti belki..Bize verilen sevgilerin, zekatı bir bakıma..Temizlemek için iç dünyamızı bir ayna..Kavuşmak için çocukluğumuza bir köprü..

"Hayat ve tanıdığım güzel insanlar sadece sevmeyi öğrettiler bana..Koşulsuz sevmeyi ve kabullenmeyi..Elbette bizi sevmeyenler ve bizi bizim kadar benimsemeyenler de olacak..Burası dünya..Ve bizi istemeyenler de bu oyunun bir parçası..Onlara da bir rol verilmiş madem..Küçümsemeden, sevmek gerekir onları da her dem..Düşmanını sevmek ya da düşman olarak bile görmemek..İnce farklar hepsi de..Nasıl gördüğümüze bağlı demek ki herşey..İlla birilerinin karşımızda olması gerekmiyor..Ya da birilerinden nefret etmek"..

...
Hiç adım atmadan, hiç paylaşmadan, hiç yaşamadan bazı tecrübeleri bilemeyiz bize zararlı olan şeyleri..Ama öğrendiğimiz halde hala aynı şekilde yaşıyorsak işte o zaman da acı tecrübeler oluyor bunun adı..Hepimizin acı tecrübeleri olmuştur hayata dair..Hepimizin olmazsa olmaz keşkeleri..Bir çatapatlık mutluluklarımız ve bir ömürlük ahlarımız..

Umuyorum ki kimsenin geriye dönülmez acıları olmasın..Ve artık çocukluğu geride bırakmış bizler için zararlı oyunlar olmasın birbirimize kurduğumuz..Kimse anlamakta geç kalmasın hatalarını..Ellere bırakmasın insaf denilen haini..Hepimiz kendimize karşı insaflı olmalıyız belki..Zararlıyı ve faydalıyı ayırıp öyle yaşamalıyız bu hayatı..Aşk bile olsa içine girdiğimiz oyun..Keşkelere kurban etmeden eyvallah demeyi bilmeli her insan..

Gidenler kadar gelenler olacaktır elbette gönül ikliminde..Asıl olan güzel olanı bulmayı bilmekte..Güzeli isteyen her insan güzel olmalı önce..Aşıp bencilliklerini, paylaşılabilir olmalı tüm halleriyle..Sevdiği kadar sevilmeli her insan dünyada..Kimse kendisini erişilmez görmemeli bu iklimde..Aşk elbisesini giymek için, çıplaklığını görmeli herkes..Zararını, kara dönüştürmeyi becerebilmeli öyle ki..Acılarından, verimli deltalar oluşturmalı..İmrenmeli bakan herkes..Olgunluğu yürekler yakmalı..Ama keşkelere kurban etmeden..Ahlara düşürmeden kimseyi..Gerçek sevgi zarar vermez kimseye..Sen de gerçeğini iste!..

Pat..Çatt..Çat..Pat..Çatapatlar..Yanlış zamanda tanışılmış insanlar, ortalığı kavururlar..Ya da doğru zamanda seçilmiş yanlış insanlar, büyük patlamalarla giderler..Yürekler çatlamasın..Sevgiden habersiz yürekler, başkalarını yaralamasın..
Siz sevdikçe, sevgi daima olacaktır yeryüzünde..Sevgiyle kalın..(:

19 Temmuz 2011 5-6 dakika 243 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar