C/esaretli Özlemler

Masum zamanlar şu yürüdüğüm merdivenin en alt basamağına saklanıp, gizli bir utanmanın duygusuyla ağırlaşıyorlar tenimde. Bir elimde kaybettiklerim duruyor diğerinde kazandığıma inandığım inançlarım. Kaybettiklerim yamalı bir yüreğin içinden okyanuslara doğru usulca yol alıp sarsılıp, düşündükleriyle hissettikleriyle hayatının orta noktasına damgayı vuruyor. Ağırlaşıyorum. Kaybettiklerim alın yazım gibi silinmiyor hep beynimin bir tarafında olağan gücüyle oturuyor ve asla kalkmıyor, unutulmuyor, unutamıyorum. Kazandıklarım bir köşede beni mutlu eden o tablonun üzerinde masada ressamın ellerinde yüzümde içimde öylece duruyor. Sakince tebessüm timsali bir anla birlikte sarıyor ruhumu. Huzurumu geri getiriyor, inanmaya başlıyorum. Belki bugün yeniden güneş doğuyor. Ve ben yeniden tazeleniyorum. Baharda açan çiçek gibi, güller gibi...

Dalga dalga iniyor bahtımın beyaz kapıları yazdıklarımın sessizliğine. Yazdıkça tunç görünümlü bir diyar geliyor aklıma. Ömür geliyor yazılanlara. Candan bir hatıra senin bıraktığın bu kalp. Biliyorsun. Öyküm biliyor bunu. Suretin ele veriyor benliğini. Özlemler küçük bir kara kutuda saklı duruyor. Aklıma geldikçe hasretlik çıkarıyorum kutudan. Ağlamaklı hüzünlü melankolik bir serzenişe sahip oluyorum. Sorgu dünyasında kalıyor iç döküntümün kurnaz çekinişi, haylaz ve kırgın kokuyor kışın güneşi. Ötmüyor kuşlar görünmüyor martılar. Ben kendimi çözemiyorum. Aynada benliğimi göremiyorum. Savruluyorum.

Lirik bir ankanın sarayında sustuklarım duruyor. Melodiler hep seni çağrıştırıyor. Hep sende akrep duruyor. Bende yelkovan. Hayatımızda boşluk duruyor. Bende uçurum. Bende hep eksikliğin duruyor, unutamıyorum.

Gönlümü sevginle takas ettiğimden beri mecalim kalmıyor ansızın uçurtmanın ipini bırakırcasına kendimi o köprünün üzerinden bırakıyorum. Kah vuruluyorum suyun donduruculuğla kah kırılıyorum paramparça hep birşeyler eksik, hep eksik.

Leylak kokulu gidişler, ellerimde kalıyor. Gözlerini ilk gördüğüm anda kalbine gidiyorum. Islanıyorum yağmuru çok olan coğrafyanda zaafıma yenilip seni anıyorum defalarca. Kaybolduğumda aklıma yitik adresin geliyor, tekrar yeniliyorum. Cesaretinde ko(r)kuyor masum ikindilerin. Esaretinde canlanıyor yedi karanfilim. Çizik attığında yaşamımın tam ortasına, o anda ölüyorum. Sen olmuyorsun ve ben gölgemi de alıp gidiyorum uzaklara. Hem de çok uzaklara.

Nefesim yazdıklarımı okuyunca kesiliyor efkarlanıyor ruhum. Ben seni yazdıkça kayboluyorum, eksiliyorum. Sende gidiyorsun ardımdan, ben gözlerinde hep seni bekliyorum...






28.02.12

28 Şubat 2012 2-3 dakika 21 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Kaybettiklerimizin ve kazandıklarımızın muhasebesini yapmak. Sanırım zaman zaman başvurmalıyız buna. Hatalarımızı, ister sevgi adına olsun isterse başka bir durum için, yük gibi omuzlarımızda taşımamalıyız. Hayatın kısa olduğunu ve sevmenin insanı ayakta tutan, güç veren, yaşama azmi veren dolu dolu bir yoğunluk olduğunu anladığımız zaman hayatımızda daha anlam kazanacaktır sanırım. Güzel bir yazı idi okuduğum kutlarım İlknur hanım...👍