Çiğ...

Sahte hazların sahte övgüleri, hayatlarımız bunun üzerine kurulu görmek lazım ki görüyoruz büyük ihtimalle fakat bunu itiraf etmek lazım, lazım da kapalı kapılar ardında kendine değil bir korkak gibi, tam ortasında sokağın avazın çıktığı kadar.
Kaçımız yapabilir bunu? İşte ilk firemizi verdik bile peşinden sen sonra diğeri sonra ben alayımız koca bir ödlek sorun değil dert etmemek lazım oynanan oyunda kural bu.
Belki de böylesi daha doğru kırmamak lazım karşımızdakini sahte de olsa o kazanılmış kişi yedeğimiz her zaman bizim.
‘'Biliyor musun her cümlende kendimi buluyorum, sanki beni anlatıyorsun bana''.Yalan! Anlatılanı anladığından bile şüphe duymak lazım, cesaretin varsa ''sana hiç bir şey anlattığım yok ne anlattığımı ben de bilmiyorum zaten, anladığına emin misin gerçekten gözlerin o kadar boş bakıyor ki yüzüme''desene... Denmez! Sahte de olsa hesap yapılmış beklenti amacına ulaşmalı. Anlaşıldığı üzere konu ben de hep aynı...Konu yine aşk!
Şimdi böylesine sahtelikler içinden çok sık olmayan bir şey gelmiş olsun başımıza. Bunun adına aşk(*bence doğru söz kesinlikle tutku) diyelim ama süslerden sahte övgülerden uzak buram buram hayat kokan bir aşk bu hayal aleminden arındırılmış. Sahte hazların yerine içinde ter kokularını ve en cüretkar seninimleri barındıran sana sarıldığında bunu hissettiğin, beraberken sözcüklerin zaman kaybı olduğu farkındalığı ile düşünce ötesine geçen bir aşk bu, tam anlamıyla bir boyut değiştirme yani, gerçekten çok zordur bunu yaşayacak iki insanın denk gelmesi durumu.
Farkındalık! Asıl olan eylemdir oysa...
Eyleme dökülmeyen her şey karşılıklı kabul günü sanki. Nereye kadar; eylem vaktinin nihayet geldiği o güne kadar. Gerçek övgüler her zaman tatminkar eylemlerin sonunda gelir. (Aşka takmış durumda olduğumuz için örneklememizi bu yönde yapıyoruz yoksa tatminkar eylem yelpazesi olabildiğince geniş yaşamın her alanına yayılmakta.)
En can alıcı noktaya gelmiş bulunmaktayız artık; örneklediğimiz aşk tanımında her şey iki kişi arasında o kadar ulu orta yaşanmıştır ki tüm kendini kaybedişlerdeki sınırsızlığın verdiği inanılmaz hazlar ve peşinden gelen karşılıksız övgüler o aşka dair pişmanlığa dönüşmeye başlar en sonunda yavaş yavaş.
Ki pişman olunan aslında yaşananlar değil, tüm o yaşananların verdiği muazzam hazzın hesapsızca ve olabildiğince sahteden uzak övgü dolu sözlerle karşımızdakine itirafıdır aslında.

YK ... (Çınar Altı Sohbetleri / 2009)

13 Temmuz 2018 2-3 dakika 1 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)