Çıplaktır Aşk Doğduğunda

Doğduğumuz zaman nasıl çıplaksa bedenimiz; ruhumuz, yüreğimiz de çıplaktır. Annemizin bize ilk sarılışı ile başlar, ruhumuzun giyinmesi. Memesine dudağımızı değdirdiğimizde yüreğimiz başlar giyinmeye. Güven ve sevgi ile ilk tanışmamızdır, o an.

Bedenimizi örten giysilerimiz gibi çeşitlidir sevgilerimiz de. Kimi otomatikmandır. Ailemizi, ebeveynlerimizi sevmemiz gibi. Kimi tercihlidir, arkadaşlarımızı sevmemiz gibi. Kimi hesapsızdır, farkında sızdır, plansızdır, istemsizdir sevdiğimizi sevmemiz gibi.

Duygular, çeşitlidir. Kimi öğretilmez, öğrenilir. Kimini hissetmeyiz, hissettiriliriz. Güven gibi, saygı gibi. Kimi ise tam tersidir, hissederiz hissettirilmese de. Aşk gibi.

Karmaşık bir duygudur, aşk. Zaman gelir yıllarca dost dediğimiz insana âşık buluveririz kendimizi. Zaman gelir ağabey, kardeş gözü ile baktığımız oluverir aşkımız. Plansızdır. Hesapsızdır. Çok şeyini kurgulayabilirken hayatımızın, aşkı planlayamayız. Kime aşık olacağımızı seçemeyiz. Ne zaman aşık olacağımızı bilemeyiz.

Bazen bir bakıştır, aşk. Bazen bir gülüş. Bir dokunuş. Hatta bazen sessiz bir kelimedir. Öyle ansızın gelir ki hayatımıza. Bir gün, bir an, bir saniye bakarız ki; aşığızdır. Bazen dillenir, karşılıklı. Bazen suskunlaşır, yaşanır tek taraflı.

Ve öyle gariptir ki aşk, düz bir çizgi değildir, yaşanması. Ne kadar istesek de sokamayız bir kalıba. Şekli yoktur. Kuralsızdır. Yazılı olduğu tek yer, kalbimizdir. Bir kırar, incitir acımasızca. Bir güldürür, sevindirir, mutlu eder delicesine.

Beklentileri vardır, aşkın. Yaşanması istenen anları, davranışları vardır. Bencildir. Tek olmayı ister yürekte. Kızgındır, önüne geçen her dosta, arkadaşa. Savaşları, mücadeleleri sever. Bıkkınsızdır, anlatmaya çalışır kendini hiç pes etmeden. Yılgınsızdır. Verdiğini, almak ister. Olduğu kadar olmak ister, aşkında.

Konuşkandır, kimi zaman. Çokça da sessizdir. Söylenmemiş sözlerde arar kendisini. En uzun konuşmaların sonunda ki bir davranışta bulur değerini. Tavırlar anlatsın ister, varlığının önemini.

Paylaştıkça büyütür kendini. Bilmek ister, deniz kenarında, akşamın son ışıklarını izlerken içilen içkinin ilk yudumunda olduğunu. Duymak ister, o ilk yudumun şerefe sini. Başın yastığa değdiği anda, günün ilk ışığında olduğunu. Hastalıkta, sağlıkta, mutlulukta, huzurda olduğunu bilmek ister. Gidilen yolda, varılan yerde olduğunu bilmek ister.

Kırılır, kendini her bulamayışında. İncinir, bakılan yerde olmadığını anladığında. Küser, unutulduğunda.

Ve öyle bir duygudur ki aşk;

En bitti dediğimiz yerde yeniden başlar.

En sönmüş ateşin küllerinden yeniden doğar.

26 Mayıs 2010 2-3 dakika 42 denemesi var.
Yorumlar