Daha Neler Duyacağız!

Daha Neler Duyacağız!

Tahammül sınırlarımız zorlanmaktan, yalama olmuş duruma geldi. Tabi ki bu cümleler biraz argo kelimelerden oluşuyor ama sanırım hepimiz anladık olayı, o yüzden ben hemen aklımdakileri anlatayım da içimde durmasın.

Dün İzmir otobanında seyir halinde geliyorum çok fazla durmasam da bu güzergâhta bir mola yeri var, tam otobanın ortasında. Geçenler bilirler, yolun üzerinde, köprü şeklinde yapılmış zincir restaurantlardan birisi bulunmakta, otobanın ortasında ve üstünde durur. Yıllar önce, bir kez çıkmıştım, sırf meraktan, yaklaşık yirmi yıl kadar önce, o gün arkadaşlarıma, burası hayatta iş yapmaz demiştim, bunu da hatırlatayım aklıma gelmişken nitekim iş yapmadı, şu an kapalı ve atıl durumda. Memleketin sermayesi çöp olmaya mahkûm nasıl olsa!

Neyse, konumuz otoban üzerinde bulunan köprü restaurant ve çöpe dönüşen ülke yatırımları değil, o konuları da bir ara işleme alır, dilimiz döndüğünce, aklımız yettiğince sizlere aktarmaya çalışırız.

Girdik mola yerinin yol ayrımından ve ilerideki mola alanına park ettik, yanımda ağabeyim de var. Birer çay içelim, biraz da açlık var belki bir börek yeriz, dedik. Çay fiyatı ve börek fiyatı epeyce bir kazıkmış, bunu kasada anladık. Ülkenin bir vatandaşı olarak, fiyatlara fazla takılmamak gerektiğini aklımız ermeye başlayınca anladığımızdan, biraz eveleyip gevelesek da alışkınız, çok önemsemedik.

Çayımızı içtik tam yola çıkacağız bir lavabo da yapalım, bir daha durmayalım diyerek o tarafa yöneldik. Tam lavaboların girişine geldik ki ters yöne giden bir araç yanaştı “bilader, bir şey sorabilir miyiz” diye, seslendi. Tabi biz daha iç taraftayız, ilgilenmedik ama yol kenarında kendisine seslenilen vatandaş cevap verdi “soramazsın birader” şimdi düşünün bu diyaloga şahit oluyorsunuz!

Ben, ufaktan hızlanıp bir an evvel lavaboya atayım kendimi de yırtayım diye düşünürken, soruyu soran araç hızla uzaklaştı! Ben birkaç adım daha attım, ağabeyim arkadan geliyor yine bir ses duydum, birader bakar mısın? Tabi ben aldırış etmedim ama ağabeyim arkada, tekrar, yol kenarında duran vatandaşın sesi “birader sana söylüyorum” deyince benim ağabey “buyur kardeşim” demez mi! Beş ay sonra dışarıya çıkıyoruz biraz nefes almışız, belayı bulduk dedim, içimden! Eyvah “ahan da şimdi ibre bize döndü! Diye, düşünmeden edemedim.

Neyse ki yol kenarında duran psikobatı ağabeyim tanımış, Fransa’da yaşayan benim de eskiden tanıdığım birisi çıktı! Onlar laflarken, ben lavaboya girip çıktım. Uzaktan merhabalaştık corona filan var ya, ne diye kolluyorsak kendimizi! Yakında herkes coronalı olacak nasıl olsa!

Fatih sen ne diye heriflere böyle psikopat gibi davrandın, diye sordum. Adamlar bir şey soracaklardı sanırım. Yok dedi, işin aslı öyle değilmiş. Bunlar yollar da yan kesicilik yaparak, işte, arabalara çarparak, yabancı vatandaşları bir şekilde “çarpmaya” çalışarak dolaşan tiplermiş. Bunlara böyle davranmazsan, başına iş alırsın falan filan uzunca anlattı.

Şuna bir bakar mısınız, ilk önce Fatih’i psikopat sandım, tırsıp uzaklaşmaya çalıştım, sonra anladım ki, asıl problemliler, sözde soru sormaya çalışanlarmış! En çok garipsediğim şey de, adamın Fransa’da yaşarken ülkenin içindeki olup bitenleri bilmesi ama benim ilk defa duymam oldu! Şaştım kaldım, yani bu ülkede, daha bizim bilmediğimiz ve yeni duyacağımız daha neler oluyor acaba? 

17 Haziran 2020 3-4 dakika 95 denemesi var.
Yorumlar