Dijital Kölelik
"Şu iddialı cümleyi kurmanın vakti geldi: Telefonu bırakmak, bir çocuğun annesinin memesini bırakmasından daha zordur, hatta neredeyse imkânsızdır."
Evet, yanlış duymadınız. Annesini hiç emmemiş çocuk var ama telefonla hiç tanışmamış çocuk var mı, bilmiyorum, varsa da sayıları çok azdır. Artık çocuklar ne mamalarını yiyor, ne oyun oynuyor, ne de uyuyorlar telefonsuz ne olduklarını bile bilmedikleri bir tuzağın içine çoktan düşmüş durumdalar. Biz yetişkinler de onlardan pek farklı sayılmayız.
Şimdi küçük bir sosyal deney yapalım: Telefonsuz ne kadar dayanabiliyoruz?
"Uyuyamıyorum, canım sıkılıyor, moralim bozuk" diyenlere bir önerim var: Her gece yatmadan önce 30-50 sayfa kitap okumayı alışkanlık haline getirin.
Kendinize bir iyilik yapın; televizyon ve telefondan uzak durmayı deneyin. "Gözlerim ağrıyor, midem bulanıyor, aklım almıyor" gibi çocukça bahaneler üretmeyin. Saatlerce sosyal medyadaki dans edenlere, bağıranlara, şarlatanlara ve sapıklara bakarken gözleriniz hiç ağrımıyor(!)
Teknolojinin hayatımıza girmesiyle çağımızın en büyük hastalığı, insanın kendisiyle baş başa kalamaması oldu.
“Ben kitabı telefondan okuyorum” diyebilirsiniz ama ben de buna sadece gülerim. Kitabı elinize almadan, koklamadan, not almadan, altını çizmeden o kitap tam anlamıyla okunmuş sayılmaz. Zira okumak değil, anlamaktır asıl mesele.
Evet, kitabın içinde telefon yok ama telefonun içinde kitap var buna itirazım yok ancak çorbayı kaşıkla içmek varken çatalla içmeyi denemek de biraz abes olur. Her şeyin bir yolu yordamı vardır.
Kitap okuma konusunda bir takıntım var: Türü ne olursa olsun 200-300 sayfa arasında olmalı. Haftalarca aynı kitabı okumaktan sıkılırım; can çıkmadan huy çıkmazmış, bu da benim huyum.
Tuğla kalınlığındaki kitapların yazarlarına ise bir serzenişim var: Okuma oranlarının düşük olduğu günümüzde uzun sayfa sayılarıyla okurun gözünü korkutmayın. Bir paragrafın bir sayfa sürdüğü uzun cümleler, okuyucuların size kırmızı kart göstermesine neden olabilir.
Unutulmamalıdır ki kolaylaştırmak, sevdirmek ve nefret ettirmemek sünnettir.
Gecenin geç vaktinde kitap okumaktan gözlerim epey yorulmuş ve uykum gelmişti. Tam yatağıma uzanacağım sırada gözlerim fal taşı gibi açıldı. Neden mi? Kulaklığımın gölgesini yatağımın altına giren bir hamamböceği sandım. Psikolojide buna “algı yanılsaması” deniyor, uzun süre de uyuyamadım.
Gölgeler hem uykunuzu hem keyfinizi kaçırır. Kendinizi sevin ve ödüllendirin. Küresel güçlerin dayattığı “dijital kölelik” oyunlarına gelmeyin!