Doğal Kaynaklarımız Yeterli

Yedi iklim ve yedi bölgemizle bakir topraklara sahip büyük olanakları olan bir ülkeyiz. Denizlerimiz, göllerimiz ve akarsularımızın bolluğu üzerinde yaşadığımız toprakları eşsiz yapıyor. Ülkemizde ne kuzeyin soğuk ülkeleri gibi güneşe hasret ne de çöllerle kaplı ülkeler gibi yağmura suya hasretiz.

Bir türlü sanayi devrimini yakalayamayan Osmanlı devleti çağların baş döndürücü ilerlemelerine ayak uyduramayınca yıkılıp yok olmaktan kurtulamadı. Şanslı bir ulusuz. Dedelerimiz Mustafa kemal liderliğinde destansı başarılara imza atarak bu güzel yurdu bizlere armağan etti. İşgalci güçler geldikleri gibi gittiler ve yeni bir devlet kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti.

Ülkemizin olumlu doğa koşullarıyla karşılaştırma yapılamayacak kadar elverişsiz topraklara sahip Finlandiya’nın nasıl kalkındığı ve çağımızın müreffeh bir ülkesi durumuna geldiğini biliyoruz. Bataklıklarla kaplı bu kuzey ülkesinin kalkınma serüveni Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitapta genişçe anlatılır. Ki, bu kitabı okuyup çok beğenen Atatürk’ün eserin özellikle askeri okulların müfredatında yer almasını ister.

Fin halkı liderleri Johan Vilhelm Snelman’ın önderliğinde yediden yetmişe büyük bir kalkınma seferberliğine girişir. Tek olanakları okulları olur. Öğrencilerini yurt dışına gönderip onları yetişmelerini sağlarlar. Ülkelerine geri dönen bilgi ve becerilerle yetkinleşmiş çalışkan evlatlarının öncülüğünde ülke kalkınır. Her alanda örnek başarılar elde edilir.

Bizim halkımızın durumu da Fin halkından farklı değildi Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın utkuya erişip devletimizin kurulduğu zaman. Atatürk liderliğinde öncelikle okulculuğa büyük önem verildi. Köy okullarına gönderecek sayıda öğretmen bulunamadığı için askerde erbaşlık yapan ve okuma yazma bilenler eğitmen kurslarına tabi tutularak başarılı olanlar köylere öğretmen olarak atandı. Daha sonra özellikle yine köylere öğretmen yetiştirmek için dünyada örnek bir proje olarak gösterilen Köy Enstitüleri açıldı. Enstitülerde cumhuriyetin kuruluş değerlerini içselleştiren Atatürk ilkelerine bağlı idealist öğretmenler yetiştirildi.

Fakat 1950’de kurulan hükümet büyük toprak sahibi köy ağaları, işbirlikçi burjuvazi ve cumhuriyete karşı gerici yobazların temsilcilerinden oluşuyordu büyük çoğunlukla. Gün gün Atatürk ilkelerinden uzaklaşıldı. Karşı devrim yaşanmaya başlandı. Öğretmenlere, eğitime ilgi azaldı. Öncelikle Köy Enstitüleri kapatıldı. Öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri, Öğretmen Okulları da kapatıldı. Kapatılan bu ilim yuvalarının yerine aynı nitelikte öğretmen yetiştiren okullar açılmadı.

Finlandiya’yı örnek verirken biliyoruz ki Fin Ulusu birlik ve beraberlik içinde çalışarak kalkınmalarını başarıya ulaştırdı. Bizde ise öyle olmadı maalesef. Atatürk’ün kılavuz olarak söylediği “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Sözü rafa kaldırıldı. İktidarı ele geçiren güçler mal varlıklarına daha fazla mal katma çabası içinde oldular. Aynı şekilde kanunen yasaklı olan tarikat ve cemaatler çeşitli adlarla gün yüzüne çıktı. Hükümetlere yön vermede etkin pozisyonlar yakaladılar. Bu kesimler halkın aydınlanması için değil de cahil kalması için çaba gösterir oldular maalesef. Planlı kalkınma çalışmalarına son verildi.

Eğitimdeki yozlaşma her alana etki etti. Plansızlık yüzünden halk büyük kentlere göç etti. Köyler boşaldı. Tarım üretimi düştü. Bir zamanlar tarım ürünleri bağlamında kendine yeterli olan ülkemiz şimdilerde buğday, mercimek benzeri ürünleri ithalat eder duruma düştü. Tutum yatırım aksadı. İşsizlik arttı.

Dünyanın birçok ülkesine göre yerüstü ve yer altı zenginlik kaynaklarımızın yeterli olmasına karşın varlık içinde yokluklar yaşamaktayız. Bir avuç azınlığın eriştiği maddi güç milyonların mali gücünden kat kat artmış durumda. Bu arada cemaat ve tarikatların başında oturanlar üretime hiç katkı vermeden paşalar gibi ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmadan cahil halka vaat ettikleri cenneti bu dünyada yaşamaktalar.

Peki demokrasiyi içselleştirmiş, çağı yakalamış ülkeler düzeyine nasıl çıkarız? Bu konuda Amerikaları yeniden keşfetmeye gerek yok. Öncelikle okullarımızı çağın gerektirdiği nitelikli öğrenci yetiştirecek düzeyde planlamalıyız. Eğitimin en önemli paydaşı olan öğretmenlerin yetiştirilmesine büyük önem vermeliyiz. Yönetici kadroları yetkin, bilgili, liyakat sahibi ve vasıflı yurttaşlara teslim etmeliyiz. Yapılacak tüm çalışmalarda aklı ve bilimi rehber edinmeliyiz.

Kesinlikle inanıyorum ki, ülkede gelir adaleti ve birlik beraberlik sağlanırsa, çalışanlar haklarını almakta önlerine engeller çıkarılmasa. Tek vücut olarak birleşip işgalci güçleri ülkesinden atma başarısını gösteren halkımız aynı Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızdaki ruh halini yakalayıp gerekli birliği sağlayabilirse kalkınma yolundaki engelleri de zorlanmadan bir bir aşma başarısını gösterecektir.

23 Ocak 2023 4-5 dakika 146 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar