Dogonlar ve Bambaralar

Siyah İnancın Gizemi

İlkel Erdem

Başımıza geçecek olan kral, kendisinin kral seçileceğinden en ufak bilgisi ve haberi yoktu. O sadece Yorubaların üyesi olduğu sınırlı sayıdaki elemanı bulunan gizli bir teşkilatın seçeceği ve Ogbonilerin bir üyesiydi.

Platon veya Cizvit Papazları buradan mı geçmişti. İdealarındaki bu tıpa tıp aynılık nereden geliyordu. Ya da ateş arabasını kullanma yetkisi olan Serius gezegeninden “Uzay Tanrı”ların elçisi mi söylemişti onlara.

“Devlet.”

Söz

İnsanla Tanrı’sı arasında bir yakınlık meydana getiren söz, aynı zamanda görünen ve görünmeyen dünya arasında bağ oluşturur. “Söz kutsaldır, kelamdır, logosdur.”

Bunun için ses kutsaldır, o olmadan anlaşma olmaz. Anlaşma yoksa insan da yoktur.

Söylenilen, ağzımızdan çıkan her söz yeşeren bir tohum, dünyaya gelen çocuk gibidir. Ve onu nasıl büyütürseniz öyle büyür.

“günah ve sevaplarımız zıtlılığa göre şekillenir.”

Sözün doğması risksiz bir eylem değildir, sessizliğin eşsiz güzelliğine engel olur. Açığa vurulmayan gizli sessizlik dünyanın orijinalliğini sembolize eder, durağandır.

“Söz canlılık demektir.”

Başlangıçta söze, anlatıma gerek yoktu. Çünkü tüm varlıklar sert ve erkeksi idi. Ağaçta yaşayan Bemba adlı semavi yaratıcı suda yaşayan rafine Faro adındaki yaratıcıya karşı çıkarılan sürekli gürültülü anlaşılamayan bir söz ile bütünleşmişti.

“Ve bireysel yaşam başladı.”

Bemba, Faro’nun yarattığı bütün kadınlarla karısı Muso Karoni’yi aldatıyordu. Karoni fırsat kolladı ve uygun ortam oluşunca oda kocası Bemba’yı aldattı ve bununla yetinmeyip kocasının boynunu sıktı.

Sadakatsiz kocaya bağlı olmayan kadının şiddete dayalı bu davranıştan sürekli ses veren fakat kopukluklar meydana gelen akım oluştu. Bu kesiklikler sözcükleri oluşturdu. Anlam için bu zorunluydu. Olması gerekiyordu. Olur demek zorunluluğun gerekliliğiydi. Olur olmazsa zorunlu da olmazdı. Yani insan olmazsa Tanrı da olmazdı. Gerçek bu kadar basit…yalpalamaya gerek yok.

“ Kaosun, düzen içindeki düzeni.”

İnsan konuştu ve insan çökmeye başladı. Bireysel çöküştü bu “wanzo”. Kadınlık ve büyücülükle meşgul düşük ahlaklı beşeri varlığa dönüştü adam “Hünsa”. Wanzo, Hüsna ya dönüşmesinin delili olarak sünnet edilmemiş o parça deriyi görmesini kanıt olarak kabul etti. “Kozmosun sancısı”

Kadınlığından kurtulmuş adam eş aramaya gitti eşini buldu ve toplum oluştu. Çocukluğa ilk girişte sünnet erkekliğe geçiş olarak kabul edildi. Kore bundan rahatsızdı ve erkeğe manevi kadınlığını geri verdi ve adam yeniden Hünsa oldu mükemmel görünüyordu.

“Kaos ve kozmos birleşti.”

O artık N’domo idi sosyal yaşama geçişinin mükemmeliyetini temsil ediyordu. Kore ise mükemmelliğe ulaşmak için sosyal yaşamdan çıkmak gerektiğini söylüyordu.

Bu bilgi mimarisinin ta kendisi idi.

“Tanrı’nın zuhuru.”

Dünya dengesinin bozulması Orunmila’nın büyük kehaneti miydi oysa Savaş Tanrı’sı Ogün, çift görünüm ve ikizliliğiyle bunu çok önceden haber veriyordu. İkizlik nötürlükle dengeye oturur, Yorubalar bunu da biliyordu.

İnanç

Beyaz adamlar ve Araplar, çölün ve savanların sahipleri olarak orada bulunduklarını söylüyorlardı ve ateşin çevresinde dans edenin Gelede dansı yapan, kazanlarda kaynayan ölü bedenlerden mesajlar getiren Egungen olduğunu sanıyorlardı oysa onlar Tanrıça Osun’u izliyorlardı. O büyüsel sanatların uzmanıydı. Yorubalar böylelikle onların tehlikesinden korunuyorlardı.

Asantlar da gürültüyü duyuyorlardı. Yalnız onların duydukları gürültü kadınların patatesleri püre yapmak için döverken yaptıkları dayanılmaz gürültü sebebiyle Tanrı Nyam insan bulunan dünyayı terk etti. Asantlar, yakarışlarına günümüzde de devam ederler ve hala karşılık beklemektedirler suskunluğa dönüşen ve hiçbir şeye karışmayan Tanrı Nyam ve yaratıcı Asesa Yaa’adan.

O artık uzak Tanrı’dır onlar için hiçbir şeye karışmayan.

Epikür… ve Aristo… ve Spinoza… ve Şaman… ve modern deistlerin de Tanrısı olmuştur artık Tanrı Nyam.

Yararlanılan kaynak: Dinler Tarihi/ M. Elieda

28 Haziran 2023 3-4 dakika 27 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • Farklı bir anlatım olmuş. Dinler Tarihinde ses, söz ve Tanrı ekseninde insanın gelişim ve değişimini gördük. Belki de insan hep aynıydı. Ses söz ise Tanrı' nın insana bir lütfu kıymet bilene. Doğa gibi, kuşlar gibi ötüşen ve şiirler gibi belki yüreğimize düşen. Tebrik ederim.