Dokunmayan Yılan

Eskiden beri toplum hayatımızda sıkça kullanılan bu atasözü ,"hiçbir yılanın bin yıl yaşayamayacağı gerçeği" gözardı edilerek söylenmiş; biraz "nemelazımcı", biraz "bencillik " içeren bir söz gibi geliyor bana. Aslında ne hiç bir yılan bin sene yaşayabilir,ne de bin sene yaşayan bir yılanın bize hiç bir zaman dokunmayacağı garantisini kimse verebilir.
Doğası ve biyolojik özelliklerinin gereği olarak zorda kaldığı zaman bu dokunmayan denen varlık,adına yaraşır gibi "yılanlığını" yapacaktır.Malum, dişlerini geçirecek ve zehirini enjekte edip ölüme ,ağır yaralanmalara ,kalıcı sakatlıklara sebep olacaktır. Yani "diş geçirme " deyiminin en favori varlığı da odur aynı zamanda...Hiç ayrımsız herkese diş geçirebilen tek düşman...

Toplum hayatımızda bu atasözünün geçerliliğini tartışmalı kılan çok fazla örnek bulmak mümkündür: -"Bugün bana yarın sana",
"Susma,sustukça sıra sana gelecek", "Yılan yılanlığını yapar","Yılanın başını küçükken ezmek lazım" gibi..
Atalarmız toplum ve insan hayatına yön veren kurallar geliştirirken bu tarz sözlerden faydalanma yoluna gitmiş ve bunları birer "kıssadan hisse"edinilmesi amacıyla farklı foırmat ve yöntemlerle ifade etmişlerdir. Bazen de örneklerle somutlaştırıp ,bugün atasözü ve deyim dediğimiz edebi ürünleri bizlere miras bırakmıştır.Her miras nasılki özünden bize kaldığı gibi kalmayıp büyük değişiklik,eksilme,ekleme,unutulma,boş yere heba edilme gibi insiyatif dışı müdahale ve etkilere maruz kalıyorsa,sözler de öyle...Büyük çoğunluğu her dönem ve zamanda geçerliğini koruyor.Haliyle tartışmaya da açık değiller.Arada geçerliliği ve doğruluğu tartışılanlar da oluyor bu örnekteki gibi.

Burdaki "yılan" kavramı,bildiğimiz sürüngen yılan değil,yani zararı bize dokunmayan ama gerçekte her an zararı dokunacak insanı temsil eden bir sembol varlıktır.
Masallarda ve atasözlerinde sıkça kullanılan bir yöntemdir,hayvanların şahsında insanlara ders vermek.
Her toplumun yılanları da vardır,serçesi ve güvercini de..Hepsini nasıl ki yok etmek mümkün değilse,hepsinin başıboş bırakılıp,nemelazımcı bir anlayışla zararlı ve tehlikeli hallerine göz yummak da doğru değildir..Biz her an yılanın bizleri sokabileceği gerçeğini unutmadan,bana dokunmaz demeden davranışlarımızı belirlemeliyiz.Benim dışımdakilere ne olursa olsun anlayışına yol açan
tutum,doğru bir tutum değildir...Küçücük çocuklara zarar veren cani; minik kızlara tecavüz eden sefil ve rezil mahluklar ,bizim dışımızda diye ve ateş düştüğü yeri ve biraz da uzağa düştüğü için mi "bana dokunmayan yılan varsın yaşasın yaşabildiği kadar"deniyor?"Bugün ona ,yarın bana", bu gün size,yarın hepimize olma ihtimali ortada dururken ,her yılan ve yılansı mahlukat ve insancık da dokunsa da dokunmasa da bin yaşamamalı...Bin yıl yaşamasını geçelim, bir yılda bile bin kişiyi mahvedecektir bu zehiri varken...

Günümüz atasözleri ve deyimler sözlüğünde sanırım bu söze geçerliliği kalmadığından hariç ,sevimsiz ve bencillik ,nemelazımcılığı çağrıştırması yüzünden yer verilmemiştir...İlla sözlüklerden düşmesi gerekmiyor,eskimiş devlet eşyasının "demirbaş"tan düşmesi gibi; eskimeden düşmeden ,dışlamaktan ziyade dokunalım ,o bize ,bizlere,size,diğerlerine dokunmadan ve çok geç olmadan.Dokununca dokunaklı şarkı ve ağıtlar yakmakla yanmış yüreklerinizi ve ocağınızı serinletip,söndüremezsiniz.






























































































































































b

19 Nisan 2010 3-4 dakika 38 denemesi var.
Yorumlar (2)
  • 14 yıl önce

    Güzeldi, kaleminiz daim olsun. Saygi ve selamlarimla.

  • 14 yıl önce

    Sevgili Tahsin bey, Sürüngen olmayan yılanlara anında dokunmassak çok çabuuk beslenip palazlanıp çoğlıyorlar.Doğuda bir ilimizde iki zavallı kıza 7 den 70 mişe organize bir şekilde tecavüv etmişler.Şayet bu yılanların başı zamanında ezilseydi coğlmazlardı.Hiçbir zaman nemelazımcı olmayıp olayların üzerine gitmeliyiz.Saygı ve sevgiler.