Dönemeç

Birikim ve deneyim kolay kazanılan bir şey olmadığı gibi parayla da alınmıyor ne yazık ki !

Öncelikle çok okumak, araştırmak, izlemek ve sonra da çok çalışmak ya da bir başka deyişle epeyce kafa yormak gerekiyor yıllar içinde.'Ağzım var öyleyse istediğim gibi konuşmalıyım, yazmayı biliyorum öyleyse yazmama kimse engel olamaz' düşünceleri doğru değildir bu nedenle. Konunun uzmanı olan kişiler bile 'acaba' diye 'iki ya da üç düşünüp bir konuşurken', kendini öne atmanın ya da çok biliyor havasına girmenin kime ne yararı olabilir ki ! Önemli olan doğruyu öğrenmek, doğru davranabilmek ya da doğru tepki verebilmek değil midir ?

Bizde her üç kişiden dördünün ozan(şair), beşinin savunman(avukat) ,altısının ülevci(hakem), yedisinin uzman, sekizinin 'her dalda en iyi' v.b. olmasını başka nasıl açıklayabiliriz ki !

Bu nedenledir ki özellikle de çağdaş olma yolundaki gençliğin ' fikir oluşturmada öncelik bilgiye dayanır ' mantığı ile yola çıkması ve beklemeyi bilmesi gerekir. Bilgiyi kullanma becerisinin çoğalması için de ilk ön koşul budur.

Birilerince bilinçli olarak içi boşaltılmış bir eğitimle bunu gerçekleştirmek çok güç olsa da olasılık dışı değildir.Günümüzün en büyük sorunlarından biri, belki de en başta olanıdır bu.

Yıllar boyu 'gelişmekte olan' diye adlandırılmasına karşın eğitim sorununu çözememiş, sistemini ve üretim ile tüketim dengesini bir türlü oturtamamış toplumlarda çağdaşlığı yakalama çabaları da bir o denli güç ve yavaştır. Ne var ki olasılık dışı değildir.

Umutsuzluk yoktur ve olmamalıdır.Hem bireyler ve hem de toplumlar için bir umut her zaman vardır ve olacaktır.

Öte yandan, bireyleri ayakta tutan ya da yaşama bağlayan en önemli olgu amaçlarıdır, varmak istenilen yerdir bir başka deyişle.Açıyı geniş tutarak söylersek eğer doğumdan değil belki ama çocukluktan ölüme her birey için olmazsa olmaz kuraldır bu, olmalıdır da ! Yunancadan dilimize geçen 'ütopya' sözcüğü düşündüğümün tam karşılığı mıdır doğrusu ben de bilemiyorum; TDK da Atatürk'ten bu yana bu sözcük yerine kullanacağımız bir sözcük türetememiş ne yazık ki, amacından uzaklaştırılıp görevini yapmadığı ya da yapamadığı, belki de birilerince bu görevi yapmaktan bilinçli olarak uzak tutulduğu için ! Günümüzde buna bir de 'Osmanlıya özenme' eklenip de körüklenince, çözüm için daha epeyce bir zaman beklemek gerekeceği acı gerçek olarak önümüzde durmaktadır yazık ki.

Yıllar önce orta öğrenimim sırasında çok sevgili Türkçe (ya da Edebiyat) öğretmenimin kimsenin katkısı olmadan yazdığım öyküm için 'ç/alıntı' demesi üzerine çabuk verilmiş bir kararla fen ve matematik üzerine yoğunlaşmam beni bazı konulardan o zaman diliminde soğutmuş olsa da, güzel düşüncelerimi ve umutlarımı zamanın akışına bırakmamın belki de en doğrusu olduğu düşüncesi yıllar sonrasında doğruymuş gibi duruyor.Geçen zamanın beni haklı çıkardığını düşünüyorum bugün için.Gerçekleşmesi zamana bağlı isteğim ya da isteklerimin bittiği anlamını taşımıyor bu görüşlerim, doğru yolda kararlı bir biçimde yürüdüğümü gösteriyor yalnızca.'Ya izinde olur ya da yolunda ölürüz' mantığıyla bugünlere gelmiş, adı ünlüye çıkmış kuşaktan birisinin pes etmesini beklemek düşünülmemeli asla.Gecikme diye bakmamak, geç bile olsa gerçekleştirebilmiş olmanın mutluluğunu yaşamak en güzeli.Hiç kuşkum yok ki, daha da üstüne gidip yeni kazanımlara yelken açmak çok daha yeni ve güzel keyifler getirecek belki de katlanarak çoğalacaktır.

Kısa yoldan 'köşe dönme' ya da 'ünlü olma' düşüncelerinden uzak, öğrenerek ve keyif alarak yol alınacak kişilikli bir yaratıcılıktan söz ediyorum.

Yukarıda yazdığımın tersine davranıp 'ünlü' ya da 'zengin' olan yok mudur derseniz eğer kesinlikle vardır ve düşünülenden çoktur belki de.Doğrusu bu mudur, sorgulanıp uzun uzun düşünülmelidir !

Nazım Hikmet ve Attila İlhan‘dan sonra iki şiir yazdığınız için kendinize 'ben bir şeyler oldum artık, çok iyi yazıyorum' diyebiliyorsanız eğer benim size söyleyeceğim bir söz yoktur.Bu örneği diğer tüm konulara uyarlayabilirsiniz.Öncelikle aynaya bakıp kendinizle yüzleşmelisiniz, barışık olmalısınız kendinize ; beceremiyorsanız eğer biri gelir tüm gerçeği haykırır yüzünüze.Yetiştiğiniz çevre, bitirdiğiniz okul, cebinizdeki para ve dış görünümünüzden daha önemlisi eğitiminizdir; kişi kendini eğitebildiğince insandır.

Öğretmen sözcüğünün tanımı için TDK ‘ da 'mesleği bilgi öğretmek olan kimse' yazıyor.Öğretmek sözcüğünden türediği için böyle bir tanımlama yapılmış olsa da güncelleme açısından çok geç kalınmış bence.Bilgi öğretmekten daha çok, bilgiyi öğrenme yollarını öğretmek ve bilgiyi kullanma becerisini artırmaktır öğretmenin ilk görevi.Doğru soru sormayı öğretmektir öğretmenlik, sorgulayan ve araştıran kuşaklar yetiştirmektir.Günümüzde bu tanıma uyan öğretmen var mıdır, varsa eğer sayısı kaçtır?

Bireylerin konulara en geniş açıdan bakmalarını beklemek çok mu iyimserlik olur diye düşünmekten alamıyorum kendimi.Sonuçlar ya da bir başka deyişle gerçekler acıdır, önlem alınmazsa acıtır.Doğruya yönelmek için yalnızca beden sporu değil arada bir beyin sporu da yapmanın çok yararlı olacağı düşüncesindeyim; üstelik her konuda.Üşengeç olmanın kimseye bir yararı olmadığı gerçeği ortadadır çünkü, onaylasak da onaylamasak da.Gevşetilerek yozlaştırılmış bu düzenden doğru bir sıçrama ile ileriye atlanamadığında, 'falaka düzenine' dönülüp işin daha da güçleşeceği bir yola girileceği gerçeğini herkesin görmesi gerekir.

Kişiler için de uluslar için de dönemeçler çok önemlidir.Geleceğin yazısı geçmişten alınacak derslere bağlıdır bir ölçüde.İçinde bulunulan durumun iyi değerlendirilmesi ve eğer alınacak önlemler varsa gecikmeksizin alınması, sıçrama yapılacak noktanın bu nedenle iyi belirlenmesi gerekir.Amaç olacak şeyle araç olacakları birbirinden kalın çizgilerle ayırmalı va asla karıştırmamalıyız.

Yaşamımızdaki tüm dönemeçlerimizde mutlu olmamız dileklerimle...

06 Kasım 2016 6-7 dakika 15 denemesi var.
Yorumlar