Düğüm Çözülüyor

Büyük bir mücadele ile geçiyor hayatlar...

Oturup, kaderimize yanma gibi alternatifler de oluyor şüphesiz.Ya hiçbir şeyi ve hiç kimseyi ihmal etmeden,sonuna kadar gideceksiniz ve başarmadan da geri dönmeyeceksiniz.Ya da herkesi ve her şeyi ihmal edip,strese girip her defasında kendinize yalan söyleyeceksiniz.Biz mücadelemizi verirken,bize hayır diyenlere hep kızarız. Hatayı neden hiç kendimizde aramayız.
Tamam anlayan birileri çıkmadı diyelim.Ama ağlamak sızlamak çözümse,kafamızı kuma gömüp bekleyelim öyleyse.

Çok ilginç ama ,içimizden bir ses:''Hayır yapma ,sakın anlatma !...''diye bağırırken ve bu ses kulaklarımızı patlatırcasına yükselirken,için içimizi yerken ola ki anlatık;anlatacaklarımız biteceğini,arkadaşlığımızın bozulacağını,vicdanla baş başa kalacağımız için hep düşünüp vazgeçmedik mi ?..İşte,cevapsız soruların hıçkırığı altında,bilinçaltı da sabaha kadar olumsuz haneye binlerce çentik atar. Kayıt tutana da böylece yardımcı olur...

Aslında hesabı görülmüş dem olmalıydı bütün bunlar.Dileğim,boz bulanık anılar gözlerde tutuklu kalmasın. Korkulara bir an önce ''dur'' demeyi öğrenelim.

Kendinize bir iyilik yapın:
-''Dilin özgürlüğünü tutuklamayın !.. Usun özgürlüğünü hele hiç yargılamayın.Bir şeyler varsa içinizde açıklık bekleyen ,vakti öldürmeden çaresine bakın... !''

Eeee madem ki özgürlüğün sözcüğü yetiyor anlatmaya,niye bu aşklar güçsüz sorarım ya?..
Kalp de;dolup- boşalmalar,depremler,örselenmeler,yaka paça yalanlar. Dövünmek,tepinmek neye yarar ?..Kaç yol ağlamakla,çatlar ar damarlar.Acının kelepçesinde kaç kez sövülür kim bilir,paramparça olup yürek de ki cam kırıklar.
Anlatılmaz,nasıl ıssız,karanlık...Zehir-zıkkım tanık,dost gülücükler.
Kader mi ? Yandı nice,savsak günlere,sindi yakamozlu,yakarışlı gecelere.Bir özlem yeşerip kımıldar arada bir gözlerde .Kusmak istediklerine gebe, nefes bile alamadan yön verir.Türküsünü söyletir ise, küfreder suskunluğa ve öyle uzun ve karanlık bir iç sorgusuna sokar.Direnirsen mümkün,ya konuşursan,ya dile dolanır ise söylemek istenenler, işte o zaman vahimdir durumun.

Şimdi sizinle kurgudan ibaret bir senaryo düşleyeyim .Soğuk bir kış gecesi diyelim.Günü ve saati akılda olmayan. Sevdiğinizin size ''hadi git yat'' diye seslenişini,duyduğunuzu farz edelim.Sizde o çok ince ipe kurduğunuz yumuşacık döşeğe ister istemez gidip yatarsınız,ama yenilgiyi içinize sindiremeden.Hiç bitmeyen saatler. Beyninizde ahkam kesilmeler. Siz ki ,zifiri zindan yüreğinizin en uç noktasına kaçıp kucaklaşan ,şimdi ellerinizle kapatmak istediğiniz nice iç sıkıntılarınızı kaybolacağını mı zannediyorsunuz..! Zaten insanlığınızı göstererek dinleyeceğinizi söylemeniz, haydi konuş dediğinizde neler olacağını düşünebiliyor musunuz? Birileri ikna olmalı.İkna olmak zorunda.Ama birileri kırılmasın diye de bu kadar hata.Yanılmıyorsam,siz onu yinede dinlemeye gelirsiniz.Yinede her gece,milyon kere ertesi sabah taze güçle bir kere daha gecenizi gündüzünüzü sunmak için sol yanınızdan sorgulanırken.

Farkında olmadan ,çoğu zaman bizi hafife alanlar oluyor elbette.Bunlar içten içe beynimizi kemirdikçe küçüldüğümüzü asla fark edemiyoruz.Gururun en tehlikeli kemirgen böceği gelip yapıştığında ,artık eskisi kadar da hızlı hızlı düşünemez oluyoruz.İster istemez fazlaca ''dilimin ucunda ''deyimini kullansak da ,eskisi kadar hızlı karar veremez oluyoruz.Okunanlar akılda kalmayabilir,verilen sözler unutulabilir.Peki neden?..Çünkü sinirliyiz ! Kısa bir süre rahatlasak da sonradan pişman olup kendimize kızdığımızdan.
''Ben bunu yapmamalıydım,yanlış yaptım ''desek de,arkasından keşkeli cümleler kurarız.İçimizden bir ses bütün bunlar olurken ;haksız olduğumuzu haykırmaya devam eder.
''Sen beni sevmiyorsan ben seni hiç sevmiyorum.'' demek yerine ,neden sevilmediğimizi sorabilmeliyiz.
O zaman birbirimize istediğimizi söyleme hakkımız olmalı,birbirimizin arkasından konuşmamalı.Birine küsüp darılmak ve bir cümleyle karşımızdakini tekrar kazanabilmek. Birileri sizi ömrünüzün sonuna kadar eleştirmese,kendinizi daima en iyi zannedip ve asla gelişemez diniz .İşte yanlış anlaşılma korkusu bizi hep engeller ve asla gerçek kişiliğimizi tanıyamaz oluruz,tabii ki karşımızdakini de.
Etkilenmediğinizi söyleseniz de etkilendiğinizi biliyorum...Şeytan büsbütün çelme den akla karşı çıkın ve doğru olanı yapın.

Şimdi bir dakika oturup düşünün...Gözlerinize uğramışken ,''inandırın şu yüreğe nasıl değer verildiğini !..''Unutmayın ki,kalp hiç bir yere sığmadığında,sığınamadığında ,daha çok sabretmeyi öğretir ama beraberinde acıyı olduğu kadar mutluluğu da fazlasıyla tattırır...

21 Aralık 2012 4-5 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 11 yıl önce

    'Ve kırıyoruz göğsümüze bastırırken sevdiğimiz her şeyi. Ve kırdığımız sevgilerden duvarlar örüyoruz hayatla aramıza.'

    acaba sevmekle dövmek biraz kardeşler mi? kutluyorum.

  • 11 yıl önce

    Unutmayın ki,kalp hiç bir yere sığmadığında,sığınamadığında ,daha çok sabretmeyi öğretir ama beraberinde acıyı olduğu kadar mutluluğu da fazlasıyla tattırır...

    Oldukça başarılıydı yazınız. Beğeniyle okudum.Duyguların satırlara aktarımı akıcı ve üslubu da güzeldi. Kutluyorum.Sevgiler.