Düğün Ve Kültürümüz

Sevmem pek düğünleri. Hatta hiç sevmem. Sıkıntı basar, 'Offf pufff' derken yanımda benimle giden de işkence altına girmiş olur.

Yeni değil bu huyum. Çocukken de, çok gençken de, şimdi de böyle...

'Vardır sebebi' dedim ve sanırım keşfettim. 'Neler oldu hayatımda da, ben bir düğün düşmanı oldum çıktım?' şeklinde uzun uzun sorguladım kendimi. Oysa çok iyi bilirim düğünlerin de öz kültürümüz olduğunu, folklorik önemini, insanları kaynaştırdığını...

Bu durumda ben kültür düşmanı ya da folklorik bir katil miyim ki?

Asla! Tam aksi. Kültürümüzün zenginliği için canla başla çalışma hırsı olan birisiyim.

Yıllar öncesine gittim. Henüz okula başlamadığım döneme. Evimizin yanındaki bahçede kına gecesi yapılmakta. Şimdi bile o gecenin kına gecesi olduğunu bilirim; çünkü gelinin başını kırmızı, allı pullu bir örtü ile kapatmışlardı. Seyrediyorum masumca. O ne güzel ağıtlar, o ne güzel deyişler... Şimdi gibi hatırlıyorum. Boyum da minicik.

Yanımda belirdi dev bir cüsse. Tanımam. İlk görmüşüm hatta. 'Bu çocuğun da kınası şerefineee!' diyerek öyle bir nara attı ki, o an ile ucundan alev çıkan bir aletin tok ve ürkütücü sesleri arasında saniyeler bile yoktu. Kafama düşenlerin kovanlar olduğunu şimdilerde anlıyorum tabi.

'E be adam!' desem saygısızlık sayılır mı ki? Hayatta değildir şimdi muhtemelen de ondan diyorum... O zamanlar 60 civarıydı. Yine de diyeyim...

E be adam! Sen o yaşınla bir küçücük çocuğun, hatta daha kim bilir nice çocukların, hatta hatta kim bilir senin gibi nice adamların nice çocukları bu kültürümüzden korkutup uzaklaştırmaya ne hakkınız var ki? O an şişede durduğu gibi durmayanın aciz cesaretine sığınıp nice canlar aldınız biliyor musunuz?

İşte düğün korkularımın ilk nedeni... Ve en büyük nedeni!

Diğeriyse müzisyenlerimizin kendilerini gösterebilme ve reklam yarışı... Sesi çılgınlık derecesinde ve kapalı mekânda açıp, eğlence adına insanlara işkence tarzları...

Hangimiz düğünlerde orkestra yanına oturmak isteriz ki? Hangimiz konuştuğumuzu anlayabiliriz?

O gece ben düğünün müziğinde kaybolmadım sadece. Hatta uzun süre müzik tüm yüksek ses yoğunluğu ile devam ederken inanın ben duymadım bile...

Müzik ve kültürümüz...

Düğünlerimiz ve kültürümüz...

Şölenlerimiz ve kültürümüz...

Hep bunları düşündüm. Müzik seslerinin çıldırmayıp ve çıldırtmayıp, insanlarımızı figürlerden figürlere koşturuşu geldi gözlerime resim resim... O figürlerin folklorik anlamlarını süzdüm beynimde. O folklorik anlamların, bir ulusun değerlerindeki önemini vurguladı yüreğim.

İşte böyle bir atmosferde orkestramız, görüntüdeki orgu; ama arka plandaki cankurtaranı, o canım laptopundaki remikslenmiş nice MP3 harikaları ile coşuyor ve coşturuyordu. İnsanlar sallanıyor sürekli aynı figürlerle ya da elele verip geniş bir halka oluşturuyor, hafif de kıpırdayarak ayaklarıyla, pistin çembersel kenar uzunluğunu ölçümlüyorlardı. O ölçümlemeyi izleyen kısılmış gözlerimde dalıp gidiyor, figürsüz ayakları hayalimdeki figürlerle oynatıyordum. Düğün salonundaki düğün ve beynimdeki düğün karşılıklı cephelerde savaşıp durmaktaydılar.

Düğün salonu da hani tek bölgeli değildi... Hatay, Antalya, Ankara, Uşak karışımı idi. Bu karışımdan da benim yöresel folklorik doyum beklentim haklı idi bana göre.

Derken saat 23.00 oldu... Sanki benim düşüncelerimi okuyan orta yaşlı bir bayan orkestrayı susturdu işaretle, aldı mikrofonu; 'Burada yörelerimiz ayrı ama hep aynı şeyleri yapıyoruz. Neden yörelerimizin oyunlarını gelin ve damatı da alarak sergilemiyoruz ki?' dedi.

Ne kadar güzel sözlerdi bunlar...

Geçti başa kahramanımız. Yörelerden örneklemeleri kendisi işaret etti, orkestramız notalandırdı. Ne muhteşem figürlerdi onlar... Doyumsuz haz veriyordu. Dört yörenin de oyunları tüm güzellikleri ile sergilenmekteydi. Hem de dört yörenin insanları hiç çalışmadan, birbirlerine bakıp, o an öğrenip sergiliyorlardı. Düğün adeta yeni başlamıştı.

Bitimde, yakın akrabalar resimler çektirirken ben düşünüyordum cevabını bulamadığım soruları beynimde uçuşturarak. Nedenleri sorguluyordum.

Neden düğünlerimiz hep böyle geçmezdi ki?

Bu sorunun cevabı şimdilik meçhul... Ben bulduğumda cevabı söz yazacağım.

Ama bulursam...

14 Haziran 2010 4-5 dakika 45 denemesi var.
Yorumlar (3)
  • 14 yıl önce

    :):) eğer cevabını bulursanız bir an evvel banada gönderin

    kızlarımı evlendirmeden önce öğrenmiş olayım bari

    kutlarım efendim

    saygılarımla

  • 14 yıl önce

    inşallah siz bu sorunun cevabını bulursunuz da

    bizde sizin sayfanızdan okuruz .

    magandaız düğünlere örnek olması dileklerimle

    kutlarım şair dost emeğin değer görsün. hürmetler.

  • 14 yıl önce

    Turgay Bey, bulacağınız cevabı dört gözle bekliyorum

    Bu magandalar yüzünden hem oğlumun, hem de kızımın düğünü berbat oldu

    Bari torunuma kadar cevabı bul da O'nun ki berbat olmasın

    Güzel bir yazıydı tebrik ederim

    sevgilerimle