Dünya Felsefe Günümüz Kutlu Olsun

Son bir kaç senedir, kasım ayının üçüncü perşembe günü, Dünya Felsefe Günü olarak anılıyor. Kutlanıyor mu demek daha doğru olur bilemiyorum çünkü, ülkemizin felsefeye bakış açısı son derece düşündürücü olduğu için bu kısmı yorumsuz bırakarak yazıma dönmek istiyorum..




Madem bugün, Dünya Felsefe Günü, trajikomik bir anımı yazayım. Malum ülkemizde herkes kendini, müthiş yerlerde görür, kime sorsan kendimin psikologuyum der kime sorsan benden iyi sosyolog bulamazsın der kime sorsan ohoo filozofun önde gidenidir... Herkes Her Şeyi Çok Bilir Bizim Memlekette...




Bir gün Antalya'da Kaleiçinde oturuyorum (denize karşı, tophane tarafında) tüm masalar dolu, yanımda bir kişilik boş yer var. Bir teyze yaklaştı, iyi giyimli saçları bakımlı vs. hissettim oturmak istiyor ama desem mi demesem mi, malum zamane gençleri geçimsiz kaldırır bir şey söylerim kalbini kırarım diye çekiniyor herhalde, atıldım hemen buyurun dedim istiyorsanız oturabilirsiniz yalnızım... Çok sevindi teyze, kibar biri ayrıca, çok yorulduğunu oturacak yer bulamadığını söyledi, ben de hiç problem değil istediğiniz kadar oturabilirsiniz, burada olabilirim ama buraya sahip değilim dedim. Şaşırmış bir ifadeyle yüzüme baktı teyze, bu arada masada Nietzsche'nin "Sonsuzluğun Ufkunda" isimli kitabı var, bir kitaba bir de bana baktıktan sonra ne okuyorsunuz öğrenci misiniz dedi. -sahile gitmişim, denize nazır şiir düşünüyorum, bir taraftan yapmak istediklerim meşgul ediyor zihnimi bir taraftan kafam karmakarışık ne olacak bu memleketin hali falan derken- Evet teyze dedim, okuyorum.. Sohbet etme havamda değilim aslında, ama kırıcı da olmak istemiyorum... Neyse bir sohbet başladı aramızda, bu teyze emekli öğretmenmiş, yaşı epey var tahmin ediyorum köy enstitülerinden mezun muhteşem biri gibi görünüyor. Kendimi biraz ezik hissediyorum, aslında kendimi değil de çağımızı ezik hissediyorum. Neyse mevzu dönüp dolaşıp "felsefeye" geliyor. O kadar idealistim ki, ne felsefeye laf söyletebilirim ne de heyecanla tartışmaya girmekten kaçınabilirim. Teyze de bir o kadar bilgili, dolu dolu biri. Hani şu eskinin bastığı yeri titretiyorsun dedikleri cinsten(bu arada benim hayatımda da var öyle biri-leri)
Genelde biriyle karşılaşınca felsefe nedir diye bana sorarlar, bu teyze herkesten farklı dedim ya çok bilgi dolu biri, başladı bana felsefe anlatmaya, ben de hayranlıkla izliyorum.(denize bakamıyorum artık teyzeyi dinleyeceğim diye...) Türkiye'de neden felsefe gelişmiyor, felsefecilere neden dinsiz gözüyle bakılıyor, neden felsefe denince akıllarına hep muhalif düşünceler geliyor vs. hepsinden bahsetti tek tek... İnanılmaz umutla doldu o gün içim, yahu bizi anlayan bizi bilen insanlar da varmış falan diye düşünürken konusmamızın sonlarına doğru o teyze tüm sistemi alt üst edecek sözünü söylemesin mi ?
"Çocuğum bak çok gençsiniz, çok zekisiniz, çok bilgilisiniz ama sakın olaylara bulaşmayın, kimseye karışmayın gidin güzel bir iş bulun mümkünse sigortalı olsun çalışın kendinize bakın çoluk çocuk büyütün. hiçbir şeyi değiştiremezsiniz... "


Ah teyzecim dedim kendi kendime, ne farkın kaldı hiç felsefe bilmeyen adamdan...



Neyse, mirasımız çok kuvvetli olsa da her birimizi magazinel kültürün içine iten tüm bu sistemlere rağmen, düşünen aydın ve sorgulayan tüm insanların "Dünya Felsefe Günü" kutlu olsun..

21 Kasım 2013 3-4 dakika 39 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    Bizim dilimize yerleşmiş bir deyimdir çok konuşan yorum yapan insanlara söylenir siz de bilirsiniz mutlaka ''Felsefe yapma'' denir. Aslında çok rencide edici bir söz. Felsefe lise sırlarında öğrendiğimiz kadarıyla ve hayatın içinden okuduklarımızı ve bilgilerimizi de katarak, denir ki ''Bilimlerin temelidir.'' böyle bir bilime hor bakmamalı ve insanlarımıza bu bilimin gerekliliğini anlatmalıyız diye düşünüyorum. Güzel bir deneme kutlarım Sıla hanım içtenlikle...👍

  • 10 yıl önce

    Sözkonusu günün adı ; Türkiye Felsefe Günü olmadığı sürece sorun yok demektir :) Bizim ülkemiz ve toplumunda içinden çıkılmaz zor bir konuyu ele almış olmanıza karşın, hoş bir anlatımla vermek istediğiniz mesajı vermişsiniz aslında. Bu anlamda tebrik ve teşekkür ediyorum. Son paragrafınızdaki doğru ve haklı göndermenizdeki düşünen, aydın ve sorgulayan kim olduysa ülkemizde geçmişte de şimdilerde de (özellikle şimdilerde) istenmeyen, sevilmeyen, susturulan, hapsedilen, yok edilenler listesinde yer aldılar. Yine sizin deyiminizle çok kuvvetli mirasa sahip olduğumuzu anlamadığımız için mi böyle oluyor ülkemizde? Yoksa sürü psikolojisini sevdiğimiz için mi? Ya da, ne bileyim, kimliğimizde din hanesi olduğu için mi? Sorular, sorular, sorular... Aslında bal gibi de biliyoruz nedenini de :) Günün denemesini ve yazarını kutluyorum yürekten.