Ekmek
Kaç gündür üzerimdeki halsizliğin sebebinin açlık olduğunu midemin artık suya tahammülünün kalmayışından fark etmiştim. Şehir çeşmesinden yüzüme çarptığım bir avuç klorlu su, dönen başımın ağırlığını ve onu taşımakta bile çektiğim zorluğu bağırdı yüzüme. Çeşmenin kenarındaki harabe taş duvarın üzerinde oturup, öleli henüz 3 ay olan rahmetli anamın, yırtık cebimden düşüp kaybolmasın diye bir kabloyla boynuma astığım güler yüzlü bir fotoğrafına bakarken karnımdan gelen gurultuyu dinleyip gülümsedim. Gözüm bir an ayaklarımın dibindeki kırık kiremit parçalarına ilişti ve geceleri yattığım inşaatın duvarına çizdiğim, yüzünü bile hatırlayamadığım babama bıyık yapmak umuduyla onlardan bir parça almak için eğildiğimde bu açlığa daha fazla dayanamayacağımı hissettim.
Tekrar doğrulduğumda karşımdaki bakkalın tezgâhında güzelce sıralanmış şekerlemelere gözüm ilişti. Ama nedense çok sevdiğim bu şekerlemeler bu sefer beni o kadar etkilemedi. Fakat bakkalın dışında, yarı fiyatına satılmak için kutuda dizilmiş birkaç günlük bayat ekmekler, fırından yeni çıkmışçasına başımı döndürdü. Bir an taze ekmek kokusunu duyar gibi oldum. Gözlerimin karartısından net olarak fark edemediğim çevreme heyecanla bakınırken bu ekmeği yemezsem ölebileceğimi düşündüm.
O ekmeği almayı kafama koymuştum. Dikkat çekmemek için yeniden gülümsemeye başladım. Ekmeğe dokunduğum o anda bakkal amcayla göz göze geldim. Fakat ekmeğe dokunmuş olmanın heyecanıyla kendimi o kadar kaybettim ki elimi boş olarak geri çekemedim. Bana kızmasın diye elimde ekmekle camın arkasında çatık kaşlarıyla bakan ihtiyar bakkalcıya zorla da olsa gülümsedim. ' Kaçma sakın, gel buraya sokak iti' diye hırçın bir ses tonuyla bağırıp kapıya doğru koştuğunu görünce ben de istem dışı bir hareketle zaten adım atmaktan aciz olan bacaklarımla iki sokak öteye kadar ancak koşabildim. Ekmeğime sımsıkı sarılırken kendi kendime ' zorda kalınca nasıl da canlanıyorsun sokak iti!' diye söylenip gülümsedim. Ama ne yazık ki daha fazla kaçacak mecalim kalmamıştı.
Arkama baktığımda eli sopalı bakkal amcayla birlikte 8-10 kişinin küfürler ve hakaretlerle üzerime geldiklerini fark ettim. Bari bir ısırık alayım diye ekmeğe yumulduğum o anda çöp kutusunun arkasından aniden çıkan bir köpek üstüme sıçrayıp beni yere düşürdü ve ani bir hamleyle cılız bacağımı ağzına aldı. Ekmek benim ağzımda, ayağım köpeğin ağzında ve şaşkınlıktan ağzı açık onlarca adam bizim etrafımızda öylece bir lahza kalakaldık. Dişlerini bacağımdan ayırmayan zavallı köpek, neden bir tepki vermiyorsun der gibi hırlayarak yüzüme bakıyordu. Ben ise zaten kanı çekilmiş ve uyuşmuş olan bacağımdan pek acı hissetmiyordum. Sessizliğin yerini belli belirsiz mırıltılar almaya başlarken ekmekten kopardığım bir parçayı gülümseyerek köpeğe uzattım. ' Sen de mi çok açsın!' diye fısıldadım. Zaten ürkmüş olan zavallı köpek ekmeği elimden kaptığı gibi hızla uzaklaştı.
Şaşkın ve bir o kadar da heyecanla az önceki olayı seyreden eli sopalı kızgın kalabalığa ürkek ürkek bakarken elimde yarım kalan ekmeğimi benden almasınlar diye öfkeli yüzlerine gülümsedim. İçlerinden bir tanesi 'dağılın arkadaşlar, önemli bir şey yok' diye bağırdı. Bir diğeri ' ben de bir adam döveriz sandım, hadi birader kahveye gidelim, çaylar benden.' Bir öteki ' heyecandan karnım acıktı valla, gidip bir şeyler yiyeyim' diye söylenip yavaş yavaş dağılırken ben yıkılıp kaldığım kaldırımda hiç hareket etmeden elimdeki ekmeğimi heyecanla gülümseyerek alelacele yemeye başladım. Beş dakika geçmeden etrafımda oluşan sessizlikten sonra, yanı başımda ki çöpün kenarında yavrularını emziren bir diğer sokak köpeğini seyrederken ne kadar da yalnız olduğumu hissettim. Köpeğin açtığı yara o an sızlamaya başladı. Ekmek elimden düştü ve kir pas içinde kalmış yüzüm avuçlarımda kalakaldım. Annemin ' ne olursa olsun sakın ağlama, hep gül evladım' sözünü unutarak elimde olmadan hıçkıra hıçkıra ağladım.
Yazınızı kutluyor ve başarılarınızın devamını diliyorum. Saygılarımla...