Eli Sıkılacak Adam

Aralık sonuna göre oldukça ılık bir Derince sabahı. Önceki gün karanlığın basma saatlerinde başlayan yağmur durulmuş. Memleket işi asfaltlarla kaplı sokaklarda hafif su birikintileri. Demek ki gecenin geç saatlerinde de yağmış yağmur.
Acaba her günkü doksan dakikalık sabah yürüyüşüne çıkılır mı? Yürüdüğümüz vadide rüzgâr ne âlemde... Hava akımı hızlıysa hasta olmak var. Vadimizin yan yüzlerindeki çamlıkları, fundalıkları bir kez daha görebilecek miyiz bu gün yine. Yıl bitiyor. Belki kar yolları kapar, birkaç gün yürüyemeyiz aynı güzergâhta.
İçimde yeni bir güne sağlıklı başlamanın kıpır kıpır sevinci ve bir an önce doğayla buluşma isteğinin tatlı bir geç kalmama heyecan ve tedirginliği var. Nihayet tam tekmil kıyafet, başta bere, elde eldivenler; hayli sıkı giyinmeler ve bu kez şemsiye, açılmamış. Bir sopa gibi... sokak köpekleri de var vadimizde. Ne olur ne olmaz. Burası Türkiye. Ankara kırlarında bir garip konuk İranlı gibi aç köpeklere kahvaltı olmak da var. Eğer arkadaşım yürüyüşe çıkmayıp yalnız yürürsem vadinin ıssız derinliklerinde. Bir değnek olmalı elde.
Kendimi bir anda beldemiz halkının piknik yeri çamlıkta buldum. Arkadaşım yoktu. Ya çıkmamış ya da önce çıkmış. Buluşma olmazsa; piknik yerinde kısa gidiş geliş yapıp buluşuyoruz.
Yalnız yürüyorum. Ne de olsa kış ortası, hava durumu belli...ha yağdı ha yağacak...yağmur çiseliyor. Yine de her gün ki gibi yürüyüşe çıkanlar var. Kadınlı erkekli. İkili, üçlü guruplar halinde yürüyenler. Bazen de tek başlarına yürüyen özgüvenli özgür kadınlar... Bu gün bey arkadaşlar pek seyrek. Yürüyüşe çıkanların çoğu memur emeklisi.
Ben isterim ki, tanıdık olsun olmazsın, yürürken karşılaşan insanlar selamlaşsın. Bir tatlı tebessümün, günaydın demenin ya da selamınaleykümün paylaşılmasının ne zararı var. Aynı gök kubbe altında yaşamıyor muyuz? Selamlaşma yaşanmıyor yürüyüşe yeni başlayanlarla... Erkeklerde suratlar sirke satıyor, farklı yöne bakıyorlar... Sanki bir birlerimizle kanlı bıçaklıyız. Bayanlarsa genelde iyice yolun kenarına çekiliyorlar. Selamlaşma. Hakka getire...Ya da selam verince insanlar bir garip bakıyorlar. Gülümseyip merhaba diyenler çok az. Mevsimden mi, az gelişmişliğin dayanılmaz tanımsızlığında mı bu durum bilinmez... Gözlemim ve tespitim siyasi değil. Realite bu. Ülkede savaş tam tamları çalınırsa, gelir dağılımındaki eşitsizlik tavan yapmışsa... Küçücük bir tebessüm, gözlerin içinin gülmesi, nerde o günler... Tırnak arasında, büyüklerimiz ses tonlarını sonuna kadar yükseltip birbirlerinin değil fikirlerine, onurlarına sokak jargonunun en ezan sesi duymamış örneklerini sıralarsa benim spor olsun diye yürüyen insanımın ilkbaharda vadimizi sesleriyle de canlandıran kuşlar örneği nasıl şakısın.
Ne yazık bir günde dört mevsimin birden yaşandığı güneşin yedi rengine özgü yedi coğrafi bölgemizde barış içinde bir arada yaşamayı beceremiyoruz. Az tamah, azıcık empati kültürünü içselleştirebilsek barış diyarına giriş yapmış oluruz vize sorununa takılmadan.
Güneşin tüm renklerinin net gözlemlendiği, bakir topraklarımızın da bolca olduğu bir yer karası ülkemiz. Doğu, güney-doğu Anadolu dağlarında çobanların yanık kaval seslerini duymak çok gerilerde kaldı. Savaş sanayi inin en son modellerinin sesleri yankılanıyor bu bölgelerimizin yüce dağlarında, derin vadilerinde. Toprağa düşen genç insanların al kanları yeşil berrak suları allandırıyor... Yürürken bir an bu duygular takılıyor tin dünyama.
Vadiye yürüyemiyoruz bu gün. Arkadaşımla rastlaştığımızda karar verdik. Park içinde turluyoruz. Soğuk kendini artık iyice hissettiriyor. Kuzeyden gelen rüzgâr yüzünüzü yalıyor, üşütüyor. Uçmaya hazırlanan akbaba yavrularının kanat sallayıp uçuşa hazırlanmaları örneği kollarımız sallıyoruz. Amaç biraz daha spor olsun ve vücut ısımız azalmasın. Arkadaşım evinden aranıyor, erken dönmesi gerek.
Biraz daha yürüyeyim, bir kaç tur daha atıyorum. Nihayet son turum da attım. Eve dönüyorum. Bir adam, elinde iki poşet, ağızlarına kadar dolu. Gençlerin genelde akşamın geç saatlerinde içip etrafa attıkları şişeler ve de farklı ambalaj artığı geri dönüşüme uygun materyallerle dolu poşetler. Benim saygıdeğer dostum günlük, en azından ekmek parasını kazanmış. Yavaş yavaş evine yollanıyor. Yaptığı işi bitirmenin garip mutluluğuyla. Selamlaşıyoruz. Müstehzi bir tebessüm var gözlerinde. Bir dost selamlamasının tatlı sevinci bir de çok ucuza satacağı malzemelerden alacağı az para için bu işi yapıyor olmanın utancı mı var aklında. Çözemiyorum. Uzaktan selam yetmez. Dayanamadım. Yanına koştum.'ver elini sıkayım' dedim 'aziz dostum.' Adamın yüzünde güller açtı. Gözleri parladı... Benim de.
'Kutlarım' dedim 'aziz dostum. Ne güzel bu soğuk havada bazı insanlarımız selam vermeden geçerken sen ekmek paranı kazanıyorsun.' Mahcupça, birazcık da yere bakarak: 'ne yapayım, hem parkın temiz kalmasına katkım oluyor hem de bunları satıp para kazanıyorum azıcık.'
Karaosmanoğlu'nun Yaban romanındaki erinin köyüne sığınan sakat subayın duyguları sardı benliğimi. Subay sakat kalmanın ezikliğini yenemeyip 'Orda bir köy var uzakta... Gitmezsek de kalmazsak da o köy bizim köyümüzdür.' Örneği Anadolu'nun çıplak bağrına sığınır. Köylü aç, köylü çıplak... Cehalet diz boyu. Azıcık palazlanan İstanbul burjuvazisi ve saray ve de yazarçizer takımı 'Bizim Köy''den bi haber. Üzülme dedim içimden dostum çoğumuzun yok birbirimizden farkımız.
Ülkede otoban ve duble yollar var, üzerlerinde yabancı marka arabaların trafik oluşturduğu. Kentlerimiz hep parsellenmiş, park yeri bulmak ne zor... Yaşayan bilir tanımadığın bir kentte park bulmanın sürücüde cinnet getirmeye ramak kalmış hallerini. Büyüklerimiz son model yabancı arabalarla dolaşıyor. Yazlık ve kışlık konutları farklı bölgelerde. Sen birazcık parkı temizlemeye de katkım olur diye yoksulluğunu maskelemeye çalışıyorsun.
'Sen benim için ülkemin en saygın yurttaşlarından birisin. Kolay gelsin...' Dedim. Günün sabah yürüyüşü bitmişti...

29 Şubat 2016 6-7 dakika 150 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    bakanlığımızın açtığı sınavlar sonucu Türk Kültürü ve Türkçe öğretmeni unvanı ile 1989-1995 yılları arasında Almanya öğretmenlik çalışmam oldu. acı gurbetteki yaşantım, karşılaştığım olayları Almanya'da Bir Türk Öğretmeni başlığı altında yazıya döktüm. birinci yazımı Şiirkolik'te paylaşmanın mutluluğu içindeyim. saygılarımla...