Elleri Tebeşir Kokulu Öğretmenlerime

Simsiyah önlüklerimiz vardı, bembeyaz dantel yakalarımız ki bizim kola bildiğimizde annelerimizin, üzerimizde daha tertipli durması için yakalarımızı ütüden önce içine batırdığı beyaz bulanık bir suydu hatırladığım kadarıyla..

İnanın yıllar sonra kolanın içilebilen bir şey olduğunu duyduğumda hayret etmiş ,hala daha insanların içtiğinin, annemin şu kullandığı atlı kolalar olduğunu sanmıştım..(bunda öğretmenlerimin bir suçu yok haliyle..genetik işte..)

Sonra dizlerimizin hizasına gelen şimdinin evrak çantaları modelinde, deri çantalarımız vardı. Hepsi koyu renkli, hepsi neredeyse bir örnek..Herkesin aynı önlüğü, herkesin aynı çantası kalemi olunca da Ayşe'nin babasının, hepimizin babasından çok kazandığını bilmedik..

O yüzden hep eşit sevdik birbirimizi..Bugün hala görüşüyorsak,hala aynı sevgiyle bakabiliyorsak birbirimizin gözlerine, bacasından koşulsuz sevgi tüten o sınıfa borçluyuzdur bunu..

Başka.....

Mesela,sınıfta kızaran elmalarımız, yakalarımıza takılan kurdelelerimiz vardı.Hatırlarsınız siz de..Tabi yaa!! Sınıftaki ilk kurdele de benimdi söylemesi ayıp! Hey gidi günler hey..

Arkadaşlarımızla konuşurken sıralarımızın şahit olduğu sırlarımızı, ileride şantaj olarak kullanmamamız gerektiğini öğreten tatlı öğretmenlerimiz vardı sonra. Şimdiki çocuklara bakıyorum da, biri diğerini babasına şikayet ediyorsa, bir diğeri kalan ikisini babannesine..

Gerçi öğretmenlerimiz hala aynı idealist yaklaşımda.Ama günümüz çocuklarının ben merkezli yaklaşımı yüzünden biraz daha fazla zorlanıyor sanki sabırları.

Bizim ilk ödevimiz yıllarca iş defterimizin ilk sayfasına İstiklal Marşımızı yazmak olurdu. Bayrak çizer süslerdi bazılarımız,, bazılarımız kenar süsü yapardı. Ne çok severdim şiir okumayı..Her törende Atamın büstü ışığında okurdum şiirlerimi.Hem de, 'Ben ezelden beridir hür yaşadım!' derken elimi belime koyup, meydan okuduğum tek dişi kalmış canavarın, yeşil bir dev olmadığını da bilirdim!

Bahsetmiştim ya? Geçenlerde işe doğru giderken kalakaldım bir okulun önünde diye.Acaba diyorum etiketleri üzerinde sallanan montlarıyla, o gün içinde bulunduğu haleti ruhiyeye göre seçebileceği bir gardrop çanta, önlük, efendime söyleyeyim rengarenk çorapları olan ve rengarenk bilgisayar oyunlarının esiri olmuş çocuklarımız acaba biliyor mudur tek dişi kalmış canavarın Mouse ya da joyistick ile öldürülemeyeceğini?

Andımız tamam..Ezber yerinde..Ama flash belleklerin sallandığı çantalarının içi, ansiklopedi kokmazsa öğrenebilirler mi sizce gerçek tarihi? Soruyorum..

Öğretmenlerim..Ah öğretmenlerim..

**

Ben öyle çok sevmişimdir ki okul dönemlerimi. Bugün bile ne zaman o tanıdık koku çarpsa burnuma,

Annesinden, babasından sonra ilk güvendiği, elini uzattığı o ilk yüreğe ve beraberinde okul yaşantısı boyunca yolunu aydınlatan tüm yüreklerine bir küçük teşekkür gider işte Ceydacıklarından..

Zaten bugün hayata bu denli sıkı sıkı sarılışımı, hayatı bu denli çok seviyor olmamı, manav Feyyaz'a verilecek para'yı hesaplarken zorlanmayışımı, düzenbaz insanların beni dolandırmasına izin vermeyişimi, aklımın yettiğince yaptığım hesabımda, yazdığım,yazabildiğim şiirlerimin her birinde ,ülkemin coğrafyasında, dünyanın tüm meridyen ve parallerinde hep andığım, anısını yaşattığım, kulaklarını çınlattığım öğretmenime,öğretmenlerime küçük bir teşekkürden fazlasını, çok daha fazlasını borçlu olduğumu bildiğim için yazıyorum.

Öğretmenim canım benim, benim can ışığım,
Bak 'deniz ve okyanusların sıcaklık ve tuzluluğu kutuplara gidildikçe azalır'
Gördün mü unutmadım..

Biliyorum Taş devrini, barni'yi..
Biliyorum maden devrini,ilk,orta,yeni ve yakın çağları..
Biliyorum Kırmızının "tehlikedir" dur demek olduğunu..
Yeşilin sevginin rengi olduğunu,önünde durulamayacağını..
Ve'nin cümleleri birleştirdiğini,
Saygının ise toplumu!

Biliyorum işte..
Gördün mü bak unutmadım!

Matematik malum, en sevdiğim!..
Çarpar,toplar bölerim hala sayıları birbirine. İntegral çözer, olasılığını hesaplarım siyah bir torba içinde günün karşıma sunacağı her biri renkli ve üzerlerinde bir tek kez yazılı 365 top arasından çıkabilecek süprizlerin..

Çözerim, hesaplarım, ayırırım ki iyiyi, kötüden, haklıyı haksızdan; karışmasın dünyam olduğundan fazlasından..

Yaşamak istediğim hayatı ben seçmedim..
Evet,beni leyleklerde getirmedi..
Ama yaşamak zorunda olduğum bu dünyayı özenle seçtiğin bilgilerin ışığında düzenleyebiliyorsam şayet; Senin sayende!

Bu yüzden bu yıl her bir dizem bir çiçek sana..

Ellerimde yaşım,boyum,Ceyda kadar çiçeklerim!!
İşte yine çalıyorum kapılarınızı..
Tek,tek..

Kutlu olsun diyorum Öğretmenler Gününüz!
Şükran ve saygılarımla eğiliyorum önünüzde,
ve tebeşir kokulu o kutsal ellerinizden öpüyorum öğretmenim..

Ben sizi hiç unutmadım
Hiç unutmadım öğretmenim!

866 Ceyda sizi hiç unutmadı,
185 ?te..
532'de!


Minnetle..

24 Kasım 2011 4-5 dakika 9 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 12 yıl önce

    sahi biz kolanın içilebilecek bir şey olduğunu bile bilmiyorduk....

    sıcaklayınca limonata ya da gelincik şurubu hazırlardı annelerimiz, üşüyünce de ıhlamur adaçayı içerdik...

    finaldeki şiirle taçlanmış harika bir yazıydı gerçekten de... benden bizden hepimizden....

    tebrikler selamlar...

  • 2661: nevzat hacibektaşoğlu

    sevgimkere saygimkere

  • 12 yıl önce

    Eller tebeşir de koksa ne kadar mübarektir o eller, öpülesi. Okul anıları ile de harmanlanmış güzel bir yazı çıkmış ortaya. Tebrikler Ceyda hanım...👍