Ellerim Cebimde
Bazen insan, en tanıdık bir yüzle bile iki yabancı olur. Bir zamanlar her şeyin olan kişi, sabah uyandığında sadece adını hatırladığın sesini duymadan günü kapattığın bir silüete dönüşebilir.
Biz de öyle olduk. O kadar uzağız ki… ama bir o kadar da tanıdık.
Bir zamanlar her şeyim olan insanla, soranlara konuşmuyoruz demenin acısı, kimi günler kemiğime kadar işliyor.
Bu denli derin duyguları bu yaşta bindirmek, benliğimde yırtıklara yol açıyor belliki
Kim bilir belki de içimde yankılanan bu çığlıklar, o çatlaklardan sızıyordur
Onca zamandır neler yapıyorsun acaba?Kimlerlesin şimdi?
Çevrendeki kirli kalabalık, o çekilmez migrenini daha da kötü hale getirmiyor mu mesela?
Ya da bizi hatırlıyor musun?
Hani "bu havalarda seni ayrı bir sevesim geliyor” dediğin mevsim var ya işte tam oradayız.
Merak ediyorum da aklına düşüyor muyuz?
Bizsiz geçecek ilk kış bu.
Ve ben bu kez ayaza hazırlıksız yakalandım.
Korkum kışı geçirememekten yana.
Nasıl yaşanır, nasıl paylaşılır, nasıl anlatılır bilmiyorum artık.
Tek bildiğim şey şu: çok özledim.
Ellerim üşüyor. Cebime koyuyorum, ceplerim hep yırtılmış kağıt parçalarıyla dolu.
Üzerimdeki poların her bir ipliği buz tutmuş halde ilerliyorum
Ellerim cebimde, öylece yürüyorum.
Sokaklar kalabalık; manasız tenler bedenime çarpıyor.
kimse özür dilemiyor, ben de beklemiyorum zaten.
Sanki herkes geçip giderken, ben şehrin akışında sabit bir gölge gibi kalıyorum.
Yıllardır yaşadığım bu şehir, ilk kez yabancı gibi sarıyor beni öksüzce.
Ezbere bildiğim sokaklar, yanımdakilere sorar gibi fısıldıyor:
“Bu o mu?”
Asfalt çizgilerinin sonunda yine sana çıkan senden bir parça yol ancak çıkmaz sokak
ilerisi yok, dönüş yolu ise fazla tanıdık eve de bir o kadar uzak
Dudaklarımı buruşturup mecburen geri dönüyorum.
Kulaklığımdaki şarkı, kalbimin ritmini bastıracak kadar yükseldiginde ise
Bir noktada dayanamayıp, çıkarıp çöpün kenarına bırakıyorum onu.
Ellerim hâlâ cebimde.
Ve yolun başında, ağzımda atan o hevesli yüreğimi
paramparça halde kollarımda taşıyorum.