En Azından
Sanki yuzyillar oncesinden kalmis gibiydi. Soluk mavi bir isikla gecenin alacakaranliginda parlar ve goren herkesi kendinden baska hicbirseye bakamayacak hale getirirdi. Oyle ki insanların gozleri kor olur goremez. Goremedikleri halde o seyin hayaliyle gunlerce orada bekler ve en sonunda acliktan ya da susuzluktan kendi dillerini kemirerek yer ve ordan cikan kan ile susuzluklarini giderirlerdi. Yine de o insanlar bu acinasi hallerine ragmen orada mutlulardi. Hicbir zaman olmadıkları kadar rahat ve huzurlu hissediyorlardi orada. Insanlarin bu hallerini gören birisi ortaya çıktı ve onu oldugu yerden aldi. Hic kimsenin goremeyecegi bulamayacagi bir yere sakladi. Insanlar artik acinasi degildi. Zayif bitik ve gucsuz degildi. Kor degildi. Ama mutlu da degillerdi. Onu aramaya basladilar caresizce her yerde her kosede onu aradilar. Bulmaya calisirken bircogu telef oldu. Ama bir yasama amaçları vardi sonunda. Ve birgun safak sokmeden once onu buldular. Aynı soluk mavi isik yoktu artik. Gunesin bulutlar arasindan aya goz kirparken gokyuzunun agladigi zamanki renklerdendi. Bu renk furyasinin icinde dahi o his vardi. Insani insan yapan o his. Onu bulan genc cocuk ise ona en yakin olandi. Ondan asla, bir adim bile uzaklasamadi. En sonunda onu basindan cekip almaya kalktiklari zaman koluna sarili kinindan daha kanli hancerini cikararak ona bogazina dayadi ve dedi ki, tek istegim bunu yaparken onu birkez daha gorebilmekti. Cocuk bogazini bir anda kesiverdi. Damarlarından bosalan sicak kan once havaya sicriyor sonra boynundan asagi suzulmeye basliyordu. Bakislari ise tek bir noktaya sabitti. Yuzunde bir gulumseme vardi. Vucudu uyusmaya baslamisti. Sogukta hareketsiz kalip da ardindan derin bir nefes almis gibi titriyordu vucudu gorusu bulaniklasiyor basi dönüyordu. Icmis, cok icmis gibiydi. Bilincini kaybetmeden once son birsey dusunebildi. Mutlu yasamadim her mutluluga bir mutsuzluk kattim simdi mutsuzlugu mutlulugumdan alip giderken en azindan mutlu olebilirim