Engelli(mi)yim

Yine işten çıkmıştım, servis ile eve gelmeden önce çarşıya uğramaya karar verdim. Çarşı dükkanlarının önünden dalgın, dalgın geçerken birden bir sesle irkildim.
-Beyefendi bakar mısınız?
Aslında o an canım hiç bakmak istemedi nedense, içimden yoluma devam etme isteği geldi ve öyle de yaptım, ama aynı ses daha ısrarcı bir şekilde tekrar seslendi;
-Beyefendi bir dakikanızı ayıramaz mısınız?
Döndüm ve bana seslenen bayana belki biraz da kızgınlıkla;
-Evet, buyurun ama şunu bilin süreniz başladı,
Bayan çok genç biriydi, muhtemelen öğrenci, elinde bir kucak dolusu dergi ya da broşüre benzeyen doküman vardı ve bana ısrarla ev satmak isteyen emlakçı edasıyla;
-Beyefendi, bizim bir dergimiz var,
Dedi ama birazda Ramazanın verdiği yorgunluğun etkisiyle bayana tekrar çıkıştım,
-Peki niçin dergiyi okumayı düşüneceğimi öngördün, yada niçin bu dergiyi bayilerden değil de, senden almam gerektiğini düşündün,
-Beyefendi bana bir müsaade eder misiniz lütfen?
Diye de son ümidini kullandı. Bence o şansı kesinlikle hak ediyordu. Böyle bir günde ve böyle bir sıcakta bile bunu yapmak mesele idi.
-Buyrun lütfen, sözünüzü kesmeden sizi dinliyorum.
-Bizim bir dergimiz var. Adı ENGELLİYİZ, ve sizde bu dergiden alırsanız, hem engelli kardeşlerimiz için bir yardım yapmış olacaksınız, hem de ben bu dergileri satarak okul harçlığımı çıkaracağım.
Şimdi donakaldım, halbuki az önce hiç ilgimi çekmemişti. Engelliler, genelde ilkokullara gelip gösteri yaparak velilere gönderilen zarflardan tanıdığımız insanlar, yada sokak ortasında gördüğümüzde 'Aaaa köre bak', yada 'anne bak adamın kolu yok' diye garipsediğimiz insanlar.
Şimdi kulağıma gelir gibi sanki bazı okurların 'kardeşim bu para tuzağı' diye seslendikleri. Ben buna inanmıyorum tabiî ki ama olabilir insanların görüşlerine de saygı duymak lazım, ben orada kendi özrümü, kendi engelimi de gördüm, bizler belki de anlama engelliyiz. Onların haline düşmeden hallerinden anlamadığımız için.
Oysa hangi engel, güzel şeyler için engel olabilir ki insana, okumasına, yazmasına, bizden çok daha başarılı olmasına.
Tüm bunları düşünerek genç bayanın uzattığı dergiyi alarak, sayfalarını karıştırmaya başladım, çok güzel ve faydalı konularla, engelli bir arkadaşla yapılan röportajda vardı içinde, en son sayfasında da bir şiir Yanma diye,
Ben bu konuda çok fazla bir şey yapabildiğimize inanmıyorum ama o dergiyi alıp daha orada okumaya başladığımda, o genç bayanın ısrarla insanlara anlatmaya çalıştığı konuya ve uzattığı dergiye insanların bakışlarını gördüm.
Yazık halimize,
Bir genç almamak için dergiyi gülerek diyor ki, bizde engelliyiz kardeşim,
Kendimi zor tuttum, aslında denecek şey çok basit 'Evet görüyorum sizde engellisiniz, hem de zihinsel.'
Neyse genç bayana tekrar teşekkür edip, kendisine kolaylıklar diledikten sonra dergiyi okudum ve yayınlanan şiiri sizlerle paylaşmak istedim.
Aslında çok şey anlatıyor bizlere ama yetiştirdiğimiz nesillere tahsil ve öğrenim bilgisinin yanında insani değerleri de öğretme zorunluluğunun bir kez daha farkına vardım, bazen oğullar, babalarına sorarlar, 'baba büyüyünce ne olayım' diye bana bir gün oğlum yada biri sorarsa vereceğim cevap çok net olacak. 'Önce adam ol, sonra ne istersen olursun zaten.'
Umuyorum ki engellerimizden kurtulup, engellilerimizi anlayabileceğimiz zamanlar aslında çok da uzak değil, biraz gayret, biraz da kişilerin özürlerinin bedenlerinde değil zihindeki düşüncelerinde olduğunu kabullenmemizden geçiyor diye düşünüyorum.


YANMA!...
Geçip giderken hayatın içinden;
Şerh düşürmediğin bir an olmamışsa
Ve bildiğin doğrulardan şaşmamışsan,
Öğrenmeye aç gözlerle;
Yine de 'ben bilirim' dememişsen..
Yanma!...

İnsanca bir çift göze dimdik bakabilmişsen
SIMSIKI tutabilmişsen bir dost elini
Ve ölümüne ardından gidip,
Yaranı göstermişsen korkmadan dostuna
Yanma!...

İki elin avucunu dolduracak kadar
Çoğun olmamışsa..
Sen buna rağmen avuç avuç vermişsen omuzdaşına
Ama o alamamışsa
Yanma!...

Bildiğin ne varsa yetmiyorsa,
Bugün bir tek soruya cevap bulmak için
Yürüdüğün yollar ayaklarını acıtıyorsa;
Ve sen bundan vazgeçemiyorsan,
Yanma!...

Özlediğin ve seni özleyenler vardı bir zamanlar..
Bin ölü zeytini; bir gözün karasına değişmeyeceğin günlerin;
Bugün sadece sana ait olduğunu görüyorsan;
Yanma!...

Ardından bir el sallayanın yoksa;
Ne de karşılayan..
Kavuşmaların, ancak kendine olandır diye anlamışsan;
Yanma!...

Açılan dost sandığın kapılar,
Bir gün kapanıyorsa;
Ve sen hala öyle olduğunu sandığını anlıyorsan
Yanma!

Gecenin zifiri karanlığında gördüğün,
O en uzakta ki ışık
Hala yola revan ve sana yoldaşsa;
Yanma!...

Söyleyecek sözlerin varsa,
Ve sen hala her birinin arasından söyleyemediklerini;
Bir gün bulacağına inanıyorsan,
Yanma!...

Zaman; bir sarkacın rutin gelgitleri arasında yok olup,
Sen sonsuza yeminler ediyorsan;
Sevdiysen maya tutan hamurlar gibi çoğalıp hiç eksilmediysen
Ve bir gün 'hiç sevmedim' cümlesiyle;
Kulakların çınlar da öylece zamansız kalakalırsan,
Sevginden ve yüreğinden utanma;
Yanma!...

Çifte kavrulmuş bir yürekti benimkisi
Ki hala ucu yanık şiirler yazar uzaklara,
Bir bankta dudağına düşmüşse bir ıslık
Her türkü sahibine söyler!...
Kimseler duymasa da;
Sen yine söyle türkülerini susma!...
Yanma!...

Bir kav önce kendini yakarmış
Sen bir alev olupta
Yakamadıysan da bir yüreği,
Nemli olduğundandır...
O kendini yakmamış; sen de
Yanma!...

Kurak toprağa düşen damlalar gibi
Karıştıysan toza toprağa,
Yine de çamurlaşmadıysan
İnsan kaldığındandır,
Yine çamurlaşma;
Yanma!...

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırını
Sen sayıyorsan kırk yıla,
Şimdi zaman, anları yıla bölme zamanı..
Geçip gitse de lahzalarda
Yanma!...

Yol kenarındaki kaldırımlar
Taşıyorsa yorgun adımları,
Sen bir sözü taşıyamayıp yığılıyorsan;
Yorgun olduğundandır,
Herkes biraz yorgun aslında;
Yorulma;
Yanma!...

Bir kitabın önsüzü gibi;
Hep başlarken hayata yeniden,
Yaşadıklarını düşün!
Geçtiğin yollar aynıdır aslında;
Kendine yabancılaşmadığında;
Yanma!...

El olupta ele karıştığında
Tutacak bir el kalmamışsa yanı başında,
Herkes bir el aramakta;
Eli boş kalmışsa da,
Yanma!...

İnce kum taneleri gibi
Bulduğun boşluklara saklanmışsan,
Ve bulunduğun yerlerde
Başka da bir şans yoksa,
Hayat küçük şeylerde saklı unutma;
Yanma!...

Sen çok uzaklara gittiysen
Ve isteğin var olmaktı,
Hayatla savaşmaktı
Şimdi zafer kahkahaları atamıyorsan da,
Bil ki!... yenilmekte vardır hayatta!...
Yanma!...

Şiir, Hülya YÜKSELEN / Engelliyim Dergisi Temmuz-Ağustos 2012 sayısından alıntı.

26 Temmuz 2012 6-7 dakika 12 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 11 yıl önce

    Hayatın içinden dolu dolu bir yaşanmışlık ve aslında boş verilecek bir konuda değil duyarlılığınıza teşekkürler. Dikkatli düşünürsek hepimiz toplum olarak potansiyel bir özürlü adayıyız. Teşekkürler tekrar Fatih bey...👍

  • 11 yıl önce

    Güzel bi yazı olmuş üstadım teşekkürler.