Eşitsizliğin Mecburiyet Olduğu Yerde Eşitliği Sağlamak

Arzın bize bakan yüzünde bir adalet dağıtıcı olsaydı eğer, inançların tümü toptan yok olur, cinayetler farz ve toplum bilinci eksikliği rutin haline gelirdi.
Peki ya nedir adalet ? varlığından mı yokluğundan mı bahsetmeli? Varsa tecellisi yoksa mahrumiyeti bilinmeli!
Eğer adaleti tanıyor olsaydık, bütün dünya tek soyda toplanırdı.öyle ki dilden şahıs zamirleri dahi atılırdı.
Eşitliği realite halinde yaşıyor olsaydık ya? O zaman insan ırkı üreyemez, yayılamaz, kendine has sistemler geliştiremez ve pimi çekilmiş bombanın sahibinin elinde patlaması gibi kendi kendini kendi eliyle yok ederdi.
Anarşizme kayış olarak görülebilir fakat tamamen gözleme dayalı durumları yorumlayacak olursak, şahsi fikrim; dünyanın eşitsizlik üzre yaratıldığı ve yine bu eşitsizlik
kavramın uygun olarak sistematize edildigi!
Aslında doğanın kendine has mükemmel bir dengesi mizanı var denilebilir, fakat bu doğaya nereden baktığınıza göre değişir.
Doğanın bir parçası değilsek vahşetin boyutlarını fildişi kuleden izliyoruz demektir.çünkü günlük yaşantımızda görmediğimiz kadar büyük mücadeleler güç savaşları ve yaşayabilme istencini orada buluruz.bu konuşmadan çıkacak sonuç, düzensizliğin düzen olduğudur. Düzenin olmadığı yerde eşitsizlik ve adaletsizlik hüküm sürer. Yani anarşizmden kaçıştır bu bakış, ona kayış değil!
Fakat biz insanlık oyle dizayn edilmişiz ki, olmadığını düşündüğümüz kavramlara inanma çabası içindeyiz.arıyoruz ve umut edıyoruz.en çok da isyandayız.bu adalet istenci
Soyumuz kuruyana dek sürecek.
Eğer var olduğu bir yer mevcutsa bunu kendimizde aramaya başlamak gerek muhakkak.önce insan kendini eşitlemeli.eşitsizliklerin tümüyle.hem birliğe hem de çokluğa tümelliğe ve tekilliğe kurgulayabilirsek 'ben'imizi bir üst bilince ulaşabiliriz.
Bu öyle bir 'üst ben' olmalıdır ki tümlerin çoklukların tamamının içinde barınabilmelidir.aidiyeti tam olan 'ben'imiz tekilliğini yitirmeden hem aynileşebilir hem de ayrı kalabilir.
Bu bilince erişebilmenin haliyle bazı şartları vardır, fakat ütopik bir durum arz etmez.örneklemek gerekirse, kişi kendini dağcı olarak tasvir etmeli ve tırmanışta olduğunu farz etmeli. Yükselti arttıkça güç kaybına uğramak kaçınılmaz. Ağırlıklardan kurtulmak gerekli.yükselmeyi hedefleyenler bu şekilde ağırlıklarından kurtulmalı. Sonunda zirveye ulaştığında yüksekliğin de aslında şifahi bir kavramdan ibaret olduğunu anlayacak.ve artık belli bir koordinatta bulunmayacağı o boyuta geçecek.
Dünya eşitsizlik üzre yaratılmıştır ve fakat bütün eşitsizlikler insanın kendisinde eşitlenebilir.

10 Haziran 2010 2-3 dakika 19 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce
    Cık, size katılmıyorum. Dünya eşitsizlik üzerine yaratılsaydı, yok olurdu. Fakat bu eşitliği mutlak manada anlamamak gerek. Farklılık içinde bir zenginlik, hakk-ı hayatta eşitlik. Hukukta ve Allah'ın huzurunda bir eşitlik. Bunun dışında elbette farklıyız. Farklı yaratılmışız. Fıtrata aykırı hareket elbet duvara toslar. Aradığınız kuş gibi uçmaksa kuşlarla eşit değiliz. Ama istediğimiz yaşamaksa, evet ikimiz de yaşıyoruz. Kastettiğiniz şefkatse ben asla bir kadın kadar şefkatli olamam. Ama kastettiğiniz hukuksa, bir kadınla elbette hukuken eşit olunur. Denge, diğer adıyla Fizik... Kainatın her yerinde. Biz nasıl teraziyi inkâr ederiz. Arşimed buldum diye bağırım koşarken...
    ) Sadece bu kadar, sanık sizin.