Ey İnsan

İnsanların şöyle bir huyu vardır; kendilerinden başkasının doğrularına inanmazlar. Hep kendilerini haklı görür, karşısındaki insanların görüşlerini doğrudan saymazlar. Çoğu insan da böyledir. Ne dediğine, neyi doğru olarak kabul ettiğine bakmaz da, başkalarının yanlışına saldırır. Ne garip ki eskiden beri devam eden bu anlayışın kökeni bilinmez. Kim bilir belki de birden bire doğmamıştır da bu huy, yavaş yavaş günümüze kadar artarak devam etmiştir.

Bir de şunu söyleyeyim: Kimi insanlar tabiri caizse bencil kimlikli olurlar ki, her yaptıkları kendi yaşamlarını kolaylaştırıcıdır. Kendilerine faydasız olanları kabul etmez, yararlarına olan her şeyi alırlar yanlarına. Keyfe keder inanışların içinde neler neler vardır ki insanlığın iyice yoldan çıktığını kişiliklerin kökünden bozulduğunu bize anlatmış olsun. Gerek yoktur ki bunca şeye nasıl olsa ölünce her şey sonlanacak her şey bitecek.

Bizler ise her dakika bir şeyler alıp cebimize doldurmaya uğraşıyoruz. Eksiğimiz yoksa bile canımızın almak istediğini eksiğimiz diye nitelendirip alıyoruz. Ve bundan da hiç pişmanlık duymuyoruz. Sürekli alma içgüdüsüyle çalışan beynimiz doymak bilmiyor. Sonunda da sonradan cebimize attıklarımız önceden emeksiz elde ettiklerimiz bile bir işe yaramıyor.

İşte belki o zaman pişmanlığımız içimizde beliriyor ve insanlığımızın yok olup gidişinden utanacak vaziyete geliyoruz. Gözümüzün önünde gerçekleşenler bize o kadar iyi anlatıyor hâlbuki yaşamın ölünce başladığını.

Ölünce uyanan ruhumuza ettiğimiz dünya düşkünlüğü eziyeti bizim her şeyi yitirmemize yetiyor da artıyor bile. Terbiye edemediğimiz nefsimize hâkim olamamak bizim en büyük hatamız oluyor. Ayıbımız artıyor cebimizdekiler bizi bataklığın içine doğru çekiştiriyor. Ama ne yazık ki insanoğlu hep alır ve aldıkları bilmez ki onun en kötü düşmanıdır.

Ey insan! Nedir ki senin derdin? Bütün hayatın boş işlere kürek sallamakla geçiyor. Tek amacın koca bir anlamsızlıktan ibaret. Ne yapacağını bilemez, sersem bir haldesin. Konuştuğun konular hep aynı tartıştığın meseleler hep gereksiz vesveseler üzerine kurulu. Nereye gidiyorsun böyle? Kendinden başkasına tahammülün yok, hayatı hep kendine göre yontuyorsun. Ne bu bencilliğin? Kaybettiğin değerlerin hani nerede senin? Hiç...

Bir an önce kendine gel ve düşünce yolunu değiştir. Sahip çık kendine ve sevdiklerine. Çevrendeki insanlara sevdir kendini. Ağzından çıkan her söze aklından geçen her düşünceye mukayyet ol. Üzme senden bağımsız yaşamaya çalışan insanları. İnsanlara sevgini ve onlara verdiğin değeri sürekli göster. Esirgeme düşüncelerini, nasıl olsa kaybedeceksin şu her şeyden üstün gördüğün bedenini.

Kırma insanlığı, anlayışlı davran ki sende değer gör ve sevil. Bir an önce silkelen ve kendine gel. Yoksa yapayalnız kalacaksın!



13.07.12

13 Temmuz 2012 2-3 dakika 21 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    Başta anlatılmak istenen fikri sabitlere her yerde rastlamak mümkündür, ki çoğu da tartışmalarda bir adım geri gitmez, ön yargılarından asla ödün vermezler. Hani bir özlü söz de der ya''İnsanların ön yargılarını ortadan kaldırmak, atomu parçalamaktan bile daha zor''diye işte öyle bir durum. Sahip olmak herhangi bir şeye, nereye kadar, nedir bunun ölçüsü ve hırslarımızı neden dizginleyemiyoruz. Bu konuda Ruhbilimci Dr.Erich Fromm'un ''Sahip olmak ya da olmak''adlı güzel bir eseri vardır, herkesin okumasını tavsiye ederim hararetle...Hırslarını dizginleyen törpüleyen insanlar, başkalarına karşı daha merhametli ve hoşgörülü olurlar, ki bu toprakların yetiştirdiği büyük mutasavvıflardan Yunus Emre ve Mevlana'da bu konuda ders ve örnek alınabilecek kişiliklerden ve şahsiyetlerdendir. Güzel bir deneme idi layık olduğu yerde kutlarım İlknur hanım yürekten...👍