Fark

Beni fark edebilmen için kendimi cesetler caddesine bıraktım. Yaşayanlarla işin yok gibi; belki bu şekilde farkım olur sende. Yeni keşfettiğim şarkının kalbime hançer benzetmesiyle ritmik bir sen sıçraması olduğu bugün de seni düşünüyorum. Tecrübelerinin kaç cilt benimkinden fazla olduğunu bilmem; ben, ikimize de bizi öğreterek en cahil sevdalardan sıyrılıp yeteneği bize göz kırpan bir düş düşlemiştim sadece. Gülme. Eğer otuz iki dişin bir başkasına parlayacaksa gülme. Mevsimlerimiz çalkantılı iklimlerin bizi paydos geçişinde sana kar ve bana dolu olacaksa örtme kendini bensiz.

Kaç basamak koşmam gerekir sana? Ben koşamam. Çocukluktan bir alışkanlık, ne vakit koşsam adımlara ihanet gibi gelir. Basketbol topunun elimde çürüyeceği, futbol topunun ayağımda patlayacağı tutar. Ben, bana bile koşamam. Basamak basamak çıkayım varlığına; yeter ki geç kalmayalım.

Sevme. Kıskançlık kirpiklerim gözlerime batar enfeksiyonumu seni görmeyişim sanıp bağlarlar sana rastlamayan gözlerimi.

Ne de çabuk sen olmuyor günler. Burçlar birbirine nasıl karışıyor da senin bana iyi ki doğdun faslın iyi ki soğudun benden ayrılıklarına göz kırpıyor...

Kaldım bir başıma. Başım bile karakolda beni arar. Öyle bir yalın telaş... Bayan D, halkası yüzüğün yalnızlıktayken pardon kendini kim zanneder sana? Çok karanlık. Bir türlü aydınlık sevilemedim.

Yarın da mı yoksun? Öteki gün gelmez misin sahiden? Ötekileştirip başkalarını yanağımdan bir bebek makas almaz mısın? Peki oralı olmaz mısın ben sana buralı hep buruk yaralıyken?

Beni fark edebilmen için kendimi kopuşlar zirvesinden aşağı ittim. İtiş kakış bir kurtarış? Yok, cehennem zebanisi kalbinden!

Çalıyorum kalbinin anahtarını, çilingir çağırma sakın; kapıyı kırdırıp asabımı bin yerinden bozdurma. Seviyorum seni.

Replik senin teninde badem gözlünün cenneti şimdi. Herkes ayıp seviyor, ben yeşil severken. Beni fark edebilmen için badem gözlü olmam gerekiyorsa gözümün önünde lensimin işe alımını gerçekleştiririm çok rica ederim. Farkındasın. Bulut tecrit edilmiş, bir numarası kalmamış yıldırımların; korkuyorum sensiz. Omzunun beton cennetinde bana gülmeyecekse varlığın, omuzların söyle niye var? Başkalarına yastık bana rastık ise söylesene seni sevmemin ne nedeni var?

Soru işareti paketi ücretsiz bu tarifede. Kamuya açık bir var oluşun ceket ilikleyişi sana. Sakın ben seni severken gözünü kırpma. Dip boyası gelir hasreti geriye saran saçların; savurursam saçlarımı söylesene sana boyanmamın ne önemi var?

Elalem cebinde bozuk para fazlalığı gibi misliyle aşk taşır; biz birine pelesenk etmişiz ahir zamanın telli duvaklı seviyorumunu.

Seviyorum seni. Davul dahil cennete; cehennem zebanisi kalbin öteye geçsin diye. Sevebilirsin inanıyorum.

Sırf beni fark edebilmen için kaşını gözünü çizdim harflerin. Türk Dil kurumu topa tutacak kadim dostuma yaptığım şu ihanetimi. Seni harflerimden daha çok seviyorum demek ki.

Ki ayrıldı; bağlaç olmaktan vazgeçen de’nin de suyu ısındı. Bende desen de yanlışlıkla; ben de seviyorum seni anlarım. Koy elini kalbimin meşhur sevişine, herkes inandı gülecek kader bu sefer...

 

04 Eylül 2022 2-3 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 20 ay önce

    Siyah bir bond çantasıyla üstelik sağanak bir yağmurun altında yalın ayak koşuyorum. Şirketin su parasını yatırmayı unutmuşum. O telaşla ışıklı caddelerden karşı karşıya geçerken bana kornalarıyla küfür edenlere ne kızıyorum ne de aaa çok ayıp diye kınıyorum. Akşam olmak üzere. Gök gürlüyor. Su parası yatırılacak merkezin adresini karıştırmışım. Bu kez de bir yokuştan aşağı yuvarlanırcasına inerken biri arkamdan çölme takıyor. O sinirle döndüğümde sadece bir çocuk amca şakaydı diye gülmeye başlıyor. Sıkılı yumruğum gevşiyor. Gülümsüyorum şakacı çocuğa... Bu düşün sonunu uyanmasaydım bu yazmaya devam ederdim.

    Hayatımda ilk kez kendine yazarım ve çevirmenim diyen adama güldüm. Çünkü ilk kez ben yazarım diyen biriyle karşılaştım. Ne mutlu ona...

    Sevgiyle...