Farkındalık Üzerine

Ben konuşmayı bilen ama konuşamayanlardanım. Ya siz ?

İçim öyle dolu ki…Susuyorum. Sizi görünce kusuyorum. Pardon kafiye yapayım derken biraz fazla çirkin bir mübalağa oldu. Hayatta en güzel şey belki de farkındalık…Çocukluk ve gençlik farkında olmadan geçiveriyor.

“ Gençlik bir sevgili beni bırakıp başkasına gitti” diyen bir düşünür,acaba güzel bir farkındalık içinde miydi ?”

Farkındalık...

Yapılan projelerin, sempozyumların bundan daha iyi bir sonucu beklenmemeli belki de bu çağlarda…

Belki en güzel, en yeni, en başarılı,en… en değiliz…. Ama farkındayız…. Belki farkında olmamak da bize bir psikolojik tedavi de sunuyor… Öyle ya gençsiniz burnunuzdaki sivilce bile bizi rahatsız ederken, sakar ve bir o kadar da yeni yetmeyken ,alıngan, meraklı olarak hangisine daha çok takarız ? Kişiye göre değişir tabii…Sivilceye mi, sakarlığa mı ikisine de mi ? Hepsine mi? Herkese mi ? vs vs…

Gerçek sorun belki çok farklı…Ama bu gerçek sorunun bilinçdışında kalarak bizi burnumuzdaki sivilceye takar hale getirmesi bize bir sağaltım değil de nedir? Evet belki de Allah’ın vermiş olduğu bu bir çeşit savunma mekanizması bizleri o anlar için esas sorundan uzaklaştırması, çoğu sorunumuzu farkettirmemesi şekline gelebiliyor.

Farkındalıklarımız , dışımızdaki veya bizden kaynaklı sorunların kötü etkilerinden bizleri koruyabilir.

En basit bir örnekle; eğer sobanın sıcaklığını farketmeseydik -ki bu fizyolojik bir olaydır- O zaman yanabilir fakat bunu fark etmeyerek kötü sonuçlara maruz kalabilirdik. Benzer şekilde; Üşüdüğümüzün, acıktığımızın, hastalığımızın farkında olamamak da böyle sonuçlar doğurabilirdi.

Peki; hangisi önce diye sorsak ?...

Sivilce mi ruh sağlığımızı bozdu, ruh sağlığımız mı bozulduğu için sivilce çıktı? Yoksa farklı bir etken mi aramalıyız?

Bazı psikologlar bu konuyla ilgili başka bir örnek veriyorlar. İnsanlar yumruğunu sıktığında mı sinirlenirler, sinirlendikleri için mi yumruğunu sıkarlar ?

Her ne olursa olsun, genel olarak konuşursak, bu durumlarda maalesef pek o kadar farkındalık durumumuz olamıyor…

Yani ben sinirlendim o yüzden böyle davranıyorum; veya böyle davrandığım için sinirlendim diyebilmek belirli bir iç görü ve zaman gerektiriyor….

İşte panel ve sempozyumlar bizleri birazcık da olsun kendimize yakınlaştırdığı ölçüde başarılıdırlar diye düşünüyorum.

Zaten belli bir iç görüsü olmayan insanlar olgunlaşamıyor…Bu tür bireylerin olduğu toplumlar uzmanlarca “çocuk toplum” olarak da adlandırılabiliyor. Kendisi olamayan ve bu yüzden sorumluluk almayan ,alsa da sonuçlarına katlanamayan toplumlar haline geliveriyoruz.

Kendini gerçekleştirmek ,işte bütün mesele bu …desem herhalde fazla abartmış olmam… Maslow’un ; Fizyolojik İhtiyaçlar-Güvenlik İhtiyacı- Ait Olma İhtiyacı-Sahip Olma İhtiyacı - Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı şeklinde basamaklandırdığı İhtiyaçlar silsilesine (sıralamasına ) göre en son basamağa ulaşabilmek için “ağır ağır çıkacağımız merdivenler”in sırası elbet karışabilir…

SELAM

yola çıkınca her sabah,

bulutlara selam ver.

taşlara, kuşlara,

atlara, otlara,

insanlara selam ver.

ne görürsen selam ver.

sonra çıkarıp cebinden aynanı,

bir selamda kendine ver.

hatırın kalmasın el gün yanında.

bu dünyada sen de varsın!

üleştir dostluğunu varlığa,

bir kısmı seni de sarsın...

                                    Üstün Dökmen

Kısacası önce kendimizi tanımalı , Dökmen’in şiirinde belirttiği gibi “bir selam da kendimize vermeli”, Albert Camus’e göre kendi dışımızda “pek de bilemediğimiz” bir dünyanın da olduğunun bilincinde-farkında olarak kendimizi gerçekleştirme yolunda ilerlemeliyiz.

Oktay Rıfat bir şiirinde bizlere şöyle sesleniyor :

H a y r a n l ı k

Ne güzel enseyi geçmemesi saçların.

Alnımızda bitmesi,

Tane tane olması kirpiklerin,

Tel tel olması kaşların,

Ne güzel insan yüzü,

Elmacık kemiği ve on parmak..

Ya dünyamız, bütün bu mevsimler,

Bulutlar, telli kavak ve İstanbul…

                                        Oktay RIFAT

demiştir.

Bu şiirde bile farkındalıkların öncelikle sanatçılarda başlamasının muhtemel olduğunun bir kanıtı değil de nedir ?

Sözlerimi Ulu Önder Atatürk’ün belki de bu durumu destekleyen bir sözüyle bitirmek istiyorum. “Sanatçı ışığı alnında ilk hisseden insandır” … Selam ve sevgilerimle…

HALİDE EDİP AVCI

31.01.2019- SAAT:01:01

31 Ocak 2019 4-5 dakika 42 denemesi var.
Yorumlar