Geçmişten Geleceğe Kozayağı Köyü Bölüm - 7

7. BÖLÜM

KOZAYAĞI KÖYÜNDE HASTALIKLARI TEDAVİ YAPMA

Vasıtaların az olduğu, tıp ilminin günümüzde olduğu gibi gelişmediği dönemlerde rahmetli büyüklerimizde bütün yörelerde olduğu gibi kendi kazandığı tecrübe ve tecrübe kazananların verdiği bilgiler ile bazı hastalıkları iyileştirme metodları uygulamışlardır. Bu uygulamaların faydalarını gördükleri gibi faydasını göremeyenlerde olmuştur.
1-Diş ağrıdığında ağrıyan dişe aspirin ve kolonya konulur. Ağrıyan veya çürük dişler çekilecekse diş kelpeteni denen aletle o işte tecrübe sahibi olmuş kişilere gidilerek ağrıyan diş çektirilir.

2-Düşüp bir yerin şişmesinde özellikle eklem yerlerindeki tahribat için, ıslak bir bez sıcak külün içine batırılarak tahrip olan bölgeye konur soğuyunca yine tekrar edilir. Bu yapılan tedavi adına külleme denir.

3-Tırpan biçerken veya başka bir işte çalışırken bileklerin ağrıyıp şişmesine, yumurtanın beyazı ile, kil karıştırılıp, yıkanmadık kirli yünle akşamdan, ağrı olan ve şişen yere sarılır, sabaha kadar bekletilir. Bu tedavi yöntemine killi yün sarma denir.

4-Boğaz şişmelerinde ve ağrılarında, bademcik kabarmaların da, elma haşlanır, posası yakmayacak kadar sıcaklıkta bir bezle boğaz kısmına sarılır.

5-Kör çıban dediğimiz şişen ucu olmayan içi irin dolu çıban ve dolama dediğimiz şişmelerde, soğan közde hafiften közlenerek ılıyınca sabun ile karıştırılarak şişen yere bir bez ile sarılır. Bu karışım orada küçük bir delik açarak içerdeki irinin boşalmasını sağlar.

6-Tırpan vurduğunda, yaş çayıra yatılıp çayır vurgunu olduğunda, attan, eşekten, yüksek bir yerlerden düşüldüğün de hemen bir davar kesilir ve rahatsız olan kişi sıcak deriye sarılır. Bu tedavi şekline deriye çekme denir.

7-Açık yaralanmalarda, köpek ısırmalarında açılan yaralar da yaraya bal, bazen nadiren de olsa tuz sarılır. Yarayı pişirip iyileştirsin diye. Köpek ısırmaların da ısıran köpek kuduzmu değilmi diye takibe alınır.

8-Bel ağrılarında bir çay bardağı içine az kağıt yakılır bele bardak kapanır. Bardağın ağız genişliğinde belde ki deri ve et bardağın içine doğru bardak çektirir. Bu yapılan işleme bardak vurma denir.

9-Bal arısı ve eşek arısı soktuğunda, arının ısırdığı veya iğnesini batırdığı yere zehirlenmeyi önlemek için demir sürülür, tuzlu yoğurt sürülür ve tuzlu ayran içirilir.

10-Doğum yapmış loğusa kadınlar, kırk gün sıcak yerde tutularak üşütmemesi sağlanır. Evde veya odada yalnız kaldığı durumlarda cin, şeytan uğramasın diye başına, eşinin bir giyeceği konulur.

11-Gribe üşütmeye karşı nane limon kaynatılır, ebem gümeci kaynatılıp içilir, bakkaldan gripin dediğimiz ilaç alınır, sıcak bir şeyle içilir, sıcak toprağa sarılarak terlemeye çalışılır.

12-Ses tellerinin tahriş olmasında, ses kısılmasında tereyağı ile bal karıştırılarak sabah aç karnına yenir.

13-Kırık ve çıkıklarda tecrübe sahibi birine çıkan eklem çektirilir, kırıklar düzeltilir, kırık, çıkıkçının kendi bildiği bir yöntem ile kırık, çıkık bölge sardırılır.

14-Çocuklar kabız olduğunda dübürlerine sabun konularak sabun tedavisi yapılır.

15-Barsak solucanlarına karşı aç karnına bolca kabak çekirdeği tüketilir.

16-Mide ağrılarına karşı soğuk süt sade olarak veya balla karıştırılarak içilir.

17-Çocukların güçlenmesi için sabah aç karnına belli bir süre yumurtanın sarısı çiğ olarak içirilir.

18-Demra dediğimiz cilt hastalığı ocak olan kişilerce demra otu ile kesilir. Demra otu ateşte yakılarak külü margarin yağı veya tere yağı ile karıştırılarak demra olan bölgeye sürülür. Üç beş günde acı, biberli, soğan, sarımsak, turşu yenmez. Köyümüzde demra ocağı vardır.

19-Bakır basması dediğimiz cilt hastalığı, ocak kişilerce bir bakırla cilde sürülerek bastırılır. Üç beş günde acı, biberli, soğan, sarımsak, turşu yenmez. Köyümüzde bakır basması ocağı vardır.

20-Bulgur püskürtmesi dediğimiz cilt hastalığı, ocak kişilerce bulgur cilde püskürtülerek tedavi edilmeye çalışılır. Yine bunda da üç beş gün acı, biberli, soğan, sarımsak, turşu yenmez. Köyümüzde bulgur püskürtmesi ocağı vardır.
21-Karamık dediğimiz cilt hastalığı, ocak kişilerce sıvazlanır. Üç beş günde acı, biberli, soğan, sarımsak, turşu yenmez.

22-Kaba kulak dediğimiz yüz kısmının şişmesi ve ağrı ile oluşan hastalık, yüzün ilim sahibi birine dua yazdırılması ile tedavi edilmeye çalışılır.

23-Vücutta çıkan bir şişlik köstü ise ocağına gidilir. Erkekli dişilidir. Köstüyü sıvayan ocak kişilerin sıvazlaması ile tedavi edilmeye çalışılır. Köyümüze en yakın köstü ocağı Akyurt'tadır.

24-Sara hastaları, hased, nazar, cin uğrayan kişilerin rahatsızlıkları ilim sahibi birine muska yazdırılarak tedavi edilmeye çalışılır.

25-Göz kapaklarında çıkan it dirseği dediğimiz sivilceye benzer şişmelerde, göz kapakları kara köpeğin yal çanağın da yıkanır.

26-Kadınlarda görülen gelincik hastalığı için, gelincik sıçanının eti yedirilir.

27-Vücuddaki kara pis kanı atmak için, vücudun bazı yerlerine sülük tutturulur. Sülük zehirli olabileceği için, zehirsiz sülüklerin bulunduğu Haydar köyü ile Elecik köyü arasında bulunan sülük gölündeki sülükler tercih edilir. Bunun da zamanı mayıs ayı sonu ile haziran ayıdır. Diğer zamanlarda bu göldeki sülüklerde tehlikeli olabilir.

28-El ayak çatlamalarında ve baş ağrılarında kına yakılır.

29-Baş ağrısı için patates soyulup dilimlenerek kaş üzeri alın bölgesine konulur.

30-Mayasır-basur için kipri eti yenilir.

31-Çocukların kulak ağrımalarında, kulağına anne sütü damlatılır.

İNANÇLAR
Kozayağı Köyü insanlarının tamamı İslâm dinine mensup olup Müslüman'dır. Dinimizin emir ve yasak buyurduğu inançlar dışında, Atalarımızın İslâmiyetten önce uyguladıkları bazı inanç çeşitleri de, nesilden nesile günümüze kadar gelmiştir. Aşağıda bazısı dinimize uygun , bazısı da atalarımızdan gördüğümüz bir gelenek olarak günümüze kadar gelmiştir.

- Akşamları tırnak kesilmesi hayra yorulmaz.

- Ateşe besmelesiz su dökülmez. Cinler sarmasın diye.

- Ayakta su içmek günah sayılır.

- Aynı gün doğum yapan kadınlar çocukları kırk basar diye bir bir araya gelmez, gelirlerse yemenilerini değiştirirler.

- Baca ve kaşta öten baykuş uğursuzluk sayılır, kovalanır. O evin bacasının tütmeyeceğine, dağılacağına inanılır.

- Bebeğin kırkı çıkmadan dışarı çıkarılmaz.

- Bebeğin kırkı çıkmadan dışardan eve çiğ et girmez.

- Ceviz ağacının altında baş ağrısı yapar diye yatılmaz.

- Ceviz fidanı dikilirken gençlere diktirilmez. Yaşlı dururken genç dikerse öleceğine inanılır.

- Cuma günü cuma selâsına kadar ev süpürülmez. Perşembe gecesinden evlere melek uğradığı için.

- Dolu yağdığında, dolu kesilsin diye yağan doludan birkaç tane bıçakla kesilir.

- Ekmek pişirilirken ilk pişen ekmek yenmez. Yenirse yiyenin karısı veya kocası öleceğine inanılır.

- Evin önünde bulunan bir ağaçta ala karga öterse kovalanır. Acı bir haber geleceğine inanılır.

- Ezan okunurken iş yapılmaz, tuvalete girilmez. Ezana saygıdan dolayı.

- Gece aynaya iyilik getirmez diye bakılmaz.

- Gece bulaşık suyu, cin toplanır diye küllüğe dökülmez. Mecburen dökülecekse, Besmele çekilerek dökülür.

- Çörtenin altından geçilmez. Cinler toplanmasın diye.

- Gece ateşliyken kül dökülmez. Şeytan ve cin üşüşmesin diye.

- Gece ay tutulmalarında derelerde teneke çalınarak, silahlar atılır. Ayı cinlerin tuttuğuna inanılır. Teneke çalınca, silah atınca cinlerin ayı bırakacağına inanılır.

- Gece ıslık çalınmaz. Şeytanlar toplanmasın diye.

- Gece köpek uluması hayra yorulmaz. Acı bir haberin habercisi olarak görülür.

- Gerdek gecesinde gelin ve güvey ilk kim kimin ayağına basarsa, ayağa ilk basan kişinin sözünün evde geçerli olacağına inanılır.

- Gerdek gecesinde bir bardak suya gelin tükürerek, güveyin sözünden çıkmayacağına inanılır.

- Giden yolcunun arkasından su dökülür. Kazasız, belasız gidip gelmesi için.

- Güvercin vurmak ve etini yemek uğursuzluk sayılır. Denilir ki güvercin şöyle demiş: <<Etimi yiyen doymasın, bokumu yakan onmasın.>>

- Hıçkırık tuttuğunda, hıçkırık tutan kişiye kimin hakkını yedin denir. Hıçkırık geçsin diye hafiften sırtına vurulur.

- İki bayram arasında nikah kıyılması uygun görülmez. Bu bayramın birinci günü cumaya denk geldiğinde geçerlidir.

- Kadınlar kendilerinden yaşça çok küçük te olsa, yolda yürüyen erkeklerin önünü geçmezler. Saygıdan dolayı.

-Kapı eşiğinde durmak ve oturmak uygun görülmez. Cin çarpacağına inanılır.

- Evin ve caminin kapısından girerken sağ ayakla girilir, sol ayakla çıkılır. Lavabodan içeri girerken sol ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır. Ayakkabı ve giyecekleri giyerken de sağ taraftan başlanır. Bunlar dinimizce de uygun yapılması gereken hareketlerdir. Şeytan insana sol tarafından yaklaştığı için.

- Karısı ölen bir erkek yeniden evlendiğinde, ölen eşinin mezarına, mezarda eziyet çekmesin diye yumurta gömülür.

- Kulak çınlamalarında birisinin iyi veya kötü olarak kulağı çınlayan kişiyi andığı söylenir.

- Kuş yuvalarını yıkıp dağıtanların, yuvasının yıkılacağı söylenir. <<Yuva yıkanın yuvası olmaz>> denir.

- Makas ve bıçak istendiğinde elden verilmez, yere bırakılır. Kavga yapılmasın diye.

- Perşembe akşamları ve kandil geceleri melekler uğramaz diye soğan, sarımsak yenilmez.

- Sağ avuç içi kaşınırsa para gelecek, sol avuç içi kaşınırsa para çıkacak demektir.

- Sağ göz seğirirse iyiye, sol göz seğirirse kötüye yorumlanır.

- Sofra başında ve tuvalette konuşulmaz ve türkü söylenmez. Şeytanları ve cinleri oynatmamak için.

- Yatır yanındaki ağaca pala, pırtı, çabıt parçaları bağlanır. Nal, mıh, çivi çakılır. Dileklerinin yerine geleceğine inanılır.

- Yeni doğan çocuğun göbek bağı düştüğünde okul etrafına gömülürse öğretmen, cami etrafına gömülürse, imam olacağına inanılır.

- Koyun, keçi, inek, dana, buzağı olduğunda ilim sahibi hocalara gidilir. Canavar (kurt) gibi vahşi hayvanların kaybolan hayvanlara zarar vermemesi için dua okunması, istenirdi.
- Ölen kişinin arkasından, bakalım kimi çok seviyor, erdından kimi götürecek denir.


ATALARIMIZIN SÖYLEDİĞİ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KADAR GELEN KOZAYAĞI KÖYÜNDE DE, KÖY KONUŞMA AĞZI İLE SÖYLENEN BAZI, DUALAR, BEDUALAR, TERS SÖZLER, BİLMECELER, ATASÖZLERİ, DEYİMLER, İSİMLER, KELİMELER DEN ÖRNEKLER.

Kozayağı köyünde, köyümüzde, bazı yörelerde de olduğu gibi; ana, baba, ebe, dede den duyduğumuz ve çoğumuzun da küçükken bizzat konuştuğumuz konuşma ağzında, bir çok kelimeler de, günümüze göre, K harfinin G, T harfinin D, P harfinin B, E harfinin A ve İ, F harfinin H, olarak söylendiği gibi diğer bazı harflerinde günümüze göre değişik söylendiğini biliyoruz. Örneğin koyun-keçi'nin goyun-geçi, tırmık'ın dırmıg, pekmez'in begmez, alev'in alav, hızlı'nın fızlı olarak söylendiği gibi. Yine R ile başlayan isim ve kelimelerin başına I, İ harfi getirilerek söylendiğini biliyoruz. R harfi yine bazı kelimeler de yutulup söylenmemektedir. Örneğin bir sayısına bi dendiği gibi. Geçmişte bir çok kelimede Y ve Ğ harflerini hiç kullanmıyorduk. S harfide bazen Z olarak söylenir. Sabah yerine zabah gibi. Hatta bazı isim ve kelimeler günümüzde de geçmişte söylendiği şekilde söylenmektedir.

BAZI DUALAR (DİLEKLER)

Allah analı babalı bôyüdsün. Allah bi yasdıgda gocadsın. Allah devletimize milletimize zâval virmesin. Allah derd viribde derman aradmasın. Allah'ım emrinede şûkür, derdine de şûkür. Allah elden ayagdan düşürmesin. Allah Halil İbram bereketi virsin. Allah hayırlı işler virsin. Allah hayırlı yolculuglar virsin. Allah imandan Kur'an dan ayırmasın. Allah işini gücünü ırasd getirsin. Allah gara gaşlı gara gôzlü birini virsin. Allah gaza bela virmesin. Allah guru iftiradan saglasın. Allah muanete muhtaç idmesin. Allah ne muradın varısa virsin. Allah ıramed iylesin. Allah ırazı olsun. Allah şifalar virsin. Allah ölürken iman Kur'an nasib idsin. Allah ômrünü uzun, düününü gûzün idsin. Allah duddunu altın idsin. Anan baban nur içinde yadsın. Atana ırahmed. Ayağına daş demesin. Bahdın açık olsun. Benim ömrümde senin olsun. Çocuklarının mürüvvetini gör. Darısı size de olsun. Diline salık. Ebân dedân uruhuna desin. El öpenlerin çog olsun. Elin ayaın derd gôrmesin. Geçmişlerin canına desin. Hızır urasın. Nur içinde yadsın. Ocağın sönmesin. Ocağın hep tütsün. Oluun gızıın hayrını gôr. Ôlenlerinin canına desin. Sırtın yire gelmesin. Su gibi aziz ol. Tekerin daşa demesin.


BAZI BEDDUALAR (İLENÇLER)


Adı batasıca. Allah belanı virsin. Allah'ından bulasın. Allah güldürmesin. Allah garitsin. Azından bunnundan gelesice. Azın dilin dutulsun. Bacanda bayguş tünesin. Başına benden büyük daş düşsün. Başına bid düşsün. Başına yıldırım düşesice. Benden beter ol imi. Boyu devrilesice. Boyun posun devrilsin. Böğrü delinesice. Bunnundan fitil fitil gelesice . Canı çıkasıca. Cânnemin dibine gid. Çenen dutulsun. Çırası sönesice. Dilin gobsun. Döküle yııla galasıca. Ellerin gırılsın. Emdin süd bunnundan gelsin. Evladından bulasın. Evi yıkılasıca. Evinde bayguşlar ödsün. Gara haberi gelesice. Geberesice. Gidişin olsun da dönüşün olmasın. Gıran giresice. Gôzleri kör olasıca. Gôzleri akasıca. Gôzüne dizine dursun. Gôzünü tobrag doyurasıca. Hasba çıkasıca. Hasbanın bekini yi. Huyun suyun gurusun. Hayrını görme imi. İki gôzü kör olasıca. Kôkün gurusun. Kôküne gıran giresice. Ocaı batasıca. Ocana incir aacı dikilsin. Oca sönesice. Olundan gızından bulasıca. Ölün gidsin. Padlıyasıca. Sidin dursun. Soygandan çıksın. Sürünesice. Şitanından bul. Daş kesilesice. Teneşir paglıyasıca. Yirin dibine gidesice. Zıbarasıca. Zıggımın kôkünü yi. Zıggımın bekini yi.


ÖFKE ANINDA SÖYLENEN BAZI TERSLEME SÖZLER


Boglu. Cınıg. Çirkef. Dangalag. Defol gid. Dolaşıg. Dürzü. Edebsiz. Fışgı. Gâvırın bebesi. Gâvır sidii. Gâvır irmanının enii. Gâvır tohumu. Gahbe. Ganere. Gavad. Gıran girecce. Goduş. Hayasız. Haysiyedsiz. Hontug. Hoşt. Höyst. Gogmuş. İşşoğlu işşeg. Kemçirib durma. Kepaze. Kes lan. Köpoğlu köpeg. Maymaşıg. Meymenedsiz. Mıymıntı. Mikrob. Nalet. Pezeveng. Puşd. Salag. Sıçırtma. Sıracalı. Sırnaşıg. Sidikli. Soytarı. Şerefsiz. Öllün körü. (Öllün körü Kızılcahamam yöresinde peynirli hamura verilen isimdir). Uyuz. Vagarsız. Yizidin tohumu. Yılışık.

BİLMECELER

Abdesd alır, namaz gılmaz. (Ölü)

Açılırsam girersin, gapanırsam dönersin. (Gapı)

Aadan (ağadan) bi gelin aldım, belayı satın aldım. (Nezle)

Azı açık alamed, içi gızıl gıyamed.( Tandır)

Azı aşşa, donuz daşşa. (Batlıcan)

Aşam (akşam) yir yimini, zabah gever gemini. (At)

Allah yapar yapısını, bıçak açar gapısını. (Gavın-Garpız)

Altı su tası, üsdü ateş lapası. (Gaz Lambası)

Anamın esgisi, babamın kûsgüsü, yaş girer, guru çıkar. (Fırın Çalgısı)

Ayagları su içer, üsdünden gelen giçer. (Köbrü-Köprü)

Ayna gibi ışılar, yılan gibi hışılar. (Tırpan)

Benim adım iki hece, çalışırım gûndüz gice. (Saat)

Benim iki gızım var, biri oturur biri galkar. (Terezi-Terazi)

Ben giderim o gider, yanımda tin tin ider. (Basdun-Baston)

Ben giderim o gider, arkamdan tin tin ider. (Gölge)

Bilgi virir herkese, en güzel dosddur bize. (Kitap)

Bilmece bildirmece, el üstünde gaydırmaca. (Sabın-Sabun)

Bir güccücük (küçücük) fıçıcık, içi dolu turşucuk. (İlimon-Limon)

Bi güccücük gumbara, yimeg (yemek) çeker ambara. (Gaşşık-Kaşık)

Bi sihirli fenerim, kibridsizde yanarım. (Ampil-Ampül)

Bi sözdür ondan şitan (şeytan) gaçar, bi anatardır, (anahtardır) her gapıyı açar. (Besmele)

Bi tebsi (tepsi) nar, alırsan elin yanar. (Ateş)

Çarşıdan aldım bi dene (bir tane), eve geldim bin dene. (Nar)

Çarşıdan alınmaz, boçuya (bohçaya) gonulmaz, ondan datlı bi şi olmaz. (Uyku)

Daa (dağ) başında gadı gibi, gôe (göğe) bakar cadı gibi. (Baca)

Daadan (dağdan) gelir daşdan gelir, bi püsküllü iniştem gelir. (Geven)

Daa (dağa) gider seslenir, eve gelir yaslanır. (Balta)

Daadan gelir sekereg, gara üzüm dökereg. (Giçi-Keçi)

Daadan gelir, daşdan gelir, bi yılarsız aslan gelir. (Sil)

Dal içinde kidli sandık. (Ceviz)

Damarı var ganı yog, banna (parmağı) var canı yog. (Ellig-Eldiven)

Dokuzan (doksandokuz) dokuz cemaad, iki müezzin, bi imam. (Tesbih)

Dört köşedir beş deil, kimse ondan hoş değil. (Mezer-Mezar)

Dumanını yil (yel) alır, parasını il alır. (Tütün-sigara)

Elemez melemez, ocag başına gelemez. (Yağ)

Fırında bişer, garnıma düşer. (Somun)

Gad dad döşşeg, bunu bilmiyen işşeg (eşşek). (Kelem)

Gafası darag gibi, guyruu (guyruğu) orag gibi. (Horuz)

Ganadı var guş deil, buynuzu var goç deil. (Kelebek)

Ganadı var guş deil, yolları yokuş deil. (Uçak)

Gapı ardında tüllü gelin. (Süpürge)

Gapıyı açar, gapamadan gaçar. (Ürüzgar-Rüzgar)

Gıllı azını açdı, çıblag içine gaçdı. (Çorap)

Giceleyin açarlar, gûndüzleyin gaçarlar. (Yıldızlar)

Giddigce geldigce akıdır yaşı, dürddükce, dürddükce bitirir işi. (Galem)

Guru giddi, yaş geldi. (Desdi)

Guyru (guyruğu) var at deil, ganadı var guş deil. (Balıg-Balık)

Güccücük (küçücük) mezer, dünyayı gezer. (Garevle-Ayaggabı)

Iccag (sıcak) evin dirâ (direği), tıb tıb ider yürâ (yüreği). (Baba)

İçi kûtüg, dışı gatıg. (Zitin-Zeytin)

İnci gibi dişlerim, odunları dişlerim. (Destere-Testere)

İnim inim inler, cümle alem dinler. (Davıl-Davul)

İşşa (eşşeği) nalladım, garşı kôye yolladım. (Tüfek Sesi)

Mavi adlas, ine badmaz, terzi biçmez, ine giçmez. (Gô)

Mini mini guşlar, her yirleri daşlar. (Dolu)

Nar danesi, nur danesi, bu dünyanın bi danesi. (Kur'an)

Ne azı ver ne dili, gonuşur insan gibi. (Mektub)

Otuz iki hacılar, bir birine gıcılar. (Diş)

Sıra sıra odalar, birbirini govalar. (Tren)

Suya girsem eririm, aızlara (ağızlara) dad (tat) viririm. (Şeker)

Şekere benzer dadı yog, gô'de (gökte) uçar ganadı yog. (Kar)

Tohumsuz biter, dünyaya yiter. (Duz)

Uzun uzun odlar, içi dolu gurdlar. (Fasille)

Yazın yaşını, gışın başını yiriz. (Soğan)

Yedi deligli togmag (tokmak), bunu bilmiyen ahmag. (Baş)

Yir altında yalı gayış. (Yılan)

Yir altında sakallı dede. (Pırasa)

Yol altına saç goydum, geleni gideni aç goydum. (Oruç)



ATASÖZLERİ


-A-

Acele işe şitan (şeytan) garışır.

Acıgmış gudurmuşdan beterdir.

Acı badlıcanı gıraı (gırağı) çalmaz.

Açın gözü egmeg (ekmek) tegnesinde olur.

Aç tavıg (tavuk) gendini darı ambarında görür.

Adam adama her zaman ilâzım (lâzım).

Adam olucag bebe, bokundan belli olur.

Aalıg (ağalık) virmegle, yiidlig (yiğitlik) vurmagla olur.

Alamıyan çoca (çocuğa) meme virmezler.

Alıyanın malı, gülene hayır idmez (etmez).

Aşamın (akşamın) hayrından zabaan (sabahın) şerri iyidir.

Allah derd viribde (veripte) derman aradmasın.

Arı bal alcag çiçâ (çiçeği) bilir.

Armıdı soyarag , elmayı sayarag yi (ye).

Armıdın (armusun) iyisini ayılar yir.

Aşûre yimeye giden gaşşını (kaşığını) cibinde (cebinde) daşır.

Ateş düşdüü (düştüğü) yiri (yeri) yakar.

Avrad (avrat) var daşı aş yapar, avrad var aşı daş yapar.


-B-

Baba oluna (oğluna) bi ba baışlamışda (bağışlamışta), oul (oğul) babıya bi salkım üzüm virmemiş.

Bakarsan baa (bağ), bagmazsan daa olur.

Bal dutan bannanı (parmağını) yalar.

Baş ne dirse ayag oruya gider.

Başa gelmedig iş olmaz, ayaa demedig daş olmaz.

Bekâra garı boşamag golaydır.

Bekmezi kûbden (küpten) al, gadını kökden al.

Beş bannan (parmağın) beşi de bi deil.

Bilmedin aş, ya garın arıdır ya baş.

Bi adama gırg gün ne dirsen o olur.

Bi adamın adı çıgcana (çıkcağına) canı çıgsın.

Bi avuç altının olcana, bi avıç tobran (toprağın) olsun.

Bi fincan gavenin (kahvenin) gırg yıl hatırı vardır.

Birlikden guvved doar (doğar).

Biri yir biri bakar, gıyamed ondan gopar.

Bi yirim diyenden gorg, bide yimem diyenden.

Borcun iyisi virmeg, derdin iyisi ôlmeg.

Boynuz gula giçer.

Bôğünün işini yarına bıragma.

Bôyüg derdin başı bôyüg olur.

Bôyüg logma yi, bôyüg söz söleme.

Bükemedin bilâ (bileği) öpücân (öpeceksin).


-C-

Can boazdan (boğazdan) gelir.

Cana gelmesinde mala gelsin.

Cemad (cemaat) ne gadar çog olursa olsun, imam bildini okur.


-Ç-

Çalma ilin gapısını, çalarlar seninde gapını.

Çıkmadıg candan umud kesilmez.

Çobansız goyunu gurt gapar.

Çocuk düşe galka bôyür.

Çok havlıyan kôpeg ısdırmaz (ısırmaz).


-D-

Daa (dağ) daa (dağa) gavışmaz (kavuşmaz), insan insana gavışır dirler.

Dadlı (tatlı) dil yılanı deliinden (deliğinden) çıkarır.

Danışan daalar (dağlar) aşar.

Daş yirinde aırdır (ağırdır).

Daşıma suyuynan dârmen (değirmen) dönmez.

Davılın sesi uzagdan hoş gelir.

Derdi viren Allah, dermanını da virir.

Dervişin figri neyise, zigride odur.

Dinsizin haggından imansız gelir.

Dirgen yiyen sıpa, bida harmana gelmez.

Diyaza (teyze) ananın yarısıdır.

Doru sölüyeni dokuz kôden (köyden) govarlar.

Dost başa, düşman ayaa bakar.

Düşmez galgmaz (kalkmaz) bi Allah.


-E-

Eceli gelen köpeg cami duvarına işer.

Eri oturub doru konuşalım.

Emeg virmeden yimeg yinilmez.

Evda hisab (hesap) çarşıya uymaz.

Evli evine, kôlü (köylü) kôyüne.


-F-
Fazla aş ya garın arıdır ya baş.

Fakırın (fakirin) tavıı (tavuğu) tek tek yımırdlar (yumurtlar).


-G-

Gambersiz düün (düğün) olmaz.

Gavın garpızda yata yata bôyür.

Gâvırın ekmâni (ekmeğini9 yiyen, gâvırın gılıcını çalar.

Gazanırsan dost gazan, dûşmanı ananda dourur (doğurur).

Gırkından sonra azana defar bulunmaz.

Gız olsun olan olsun, eli ayaa (ayağı) düzgün olsun.

Giç (geç) olsun da güç olmasın.

Gôden deve yasa, bize düşmez.

Gô (göğ) gürlemeden yamır (yağmur) yamaz (yağmaz).

Gô yüzünde düün var diseler, garılar gôe merdimân (merdiven) gurar.

Gônülsüz namaz, gôlere (göklere) amaz (ağmaz).

Gönül var odlaa (otluğa) gonar, gônül var boglaa (bokluğa) gonar.

Gurt gocayınca köpân masgarası olur.


-H-

Hatır için çii tavıg yinir.

Hayvanlar goglaşa goglaşa, insanlar konuşa konuşa anaşır.

Her gôzelin bi gusuru vardır.

Her horuz gendi çöblünde (çöplüğünde) öter.

Her yiidin (yiğidin) bi yourt (yoğurt) yiyişi vardır.

Her yiidin gönünde (gönlünde) bi aslan yatar.


-I-İ-
Irabet (rağbet) gôzel ile zenginedir.

Isırcag kôpeg dişini gôsdermez.

İki garpız bi goltaa (goltuğa) sımaz (sığmaz).

İl atına binen tiz (tez) iner.

İl azına bakan garısını tiz boşar.

İl deliye biz akıllıya hasired (hasret) galdıg.

İlden gelir ôün (öğün) olmaz, oda vatında (vaktinde) bulunmaz.

İnsanolu çii (çiğ) süd emmiş.

İşşa (eşeğe) altın semeri vursan işşek gine işşegdir.

İşşani salam gaza (kazığa) bala (bağla).

İtin doası gabıl olsa, gôden kemig yaardı.

İte dalaşmadan, çalıyı dolaşmag iyidir.

İyilik yab (yap) denize adda, balıg bilmezse, Hâlıg bilir.


-K-

Kiminin parası kiminin doası.

Kişiyi vezir idende garısı, rezil idende.

Kôpeg egmeg yidii (yediği) gapıyı tanır.

Kôprüyü giçene gadar ayıya dayı dirler.

Kôrün istedi bi gôz. Allah virdi iki gôz.


-L-

Laf lafı açar, lafda gapıyı.

Lafla pinir gemisi yürümez.

Lafdan anamayan dayagdan anar.


-M-

Mart gapıdan bagdırır, gazma kûreg yagdırır.

Miva viren aaç (ağaç) daşlanır.

Misafir umduğunu deil buldunu yir.

Mum dibine ışıg virmez.


-N-

Nasib neyise o olur.

Nerede birlig, orada dirlig.

Nerede çoglug, orada boglug.

Ne virirsen elininen, oda gider senininen.


-O-
Ocaa (Ocağa) su dökersen işine şitan garışır.

Olan, babadan örenir sufra açmayı, gız anadan örenir biçgi biçmeyi.

Olan dayıya, gız halıya çeker.

Olucagla, (Olacakla) ölücâ (öleceğe) çare bulunmaz.


-Ö-

Ôkele (Öfkeyle) galkan zararınan oturur.

Öküz öldü ortaglıg bozuldu.

Ölmüş işşeg gurddan gorgmaz.

Ölüsü olan bi gün alar (ağlar), delisi olan her gün alar.


-P-

Papaz her gün pilav yimez.

Piniri deri gorur, gadını eri gorur.

Pilavdan dönenin gaşşı (kaşığı) gırılsın.

-S-

Saa (sağ) elinin virdiini sol elin gôrmesin.

Saabsız (sahipsiz) işşa kim olsa dôer (döğer).

Saldım çayıra Mevlâm gayıra.

Sil gider de gumu kalır.

Sinek gûccüg ama mide bulandırır.

Su güccün (küçüğün), sufra büyüün.

Su desdisi su yolunda gırılır.

Südden azı yanan yourdu üflüyereg yir.


-Ş-

Şeriatın kesdi (kestiği) bannag (parmak) acımaz.

Şitanla gabag ekenin, kabag başına patlar.

Şimşek çakmadan gô gûrülemez.


-T-

Tagga düşdü kel göründü.

Teggeyi begliyen çorbayı içer.

Tog acın halinden anamaz.

Tog aırlaması güc olur.


-U-

Ummadın daş baş yarar.

Uyuyan yılanın guyruna basılmaz.


-Ü-

Ürmesini bilmiyen köpeg sürüye gurt getirir.

Ürüzgar esmeyince dal gıpırdamaz.

Üveye idme özünden bulursun, geline idme, gızından bulursun.

Üzümünü yide baını (bağını) sorma.


-V-

Vatı (vakti) gelmeden gül açmaz.

Vakıtsız öten horuzun başını keserler.

Virmeyince Mâbut, neylesin Mamıd (Mahmud).


-Y-

Yamırdan (Yağmurdan) gaçarkan doluya tutuldum.

Yalınızlıg (yalnızlık) Allah'a masusdur (mahsustur).

Yarım hikim (hekim) candan ider, yarım hoca dinden ider.

Yaş yidmiş, iş bidmiş.

Yimiyenin malını yirler.


-Z-

Zabah ola hayrola.

Zaman her şiyin ilacıdır.

Zengin arabasını daadan (dağdan) aşırır, fakır düz ovada yolunu şaşırır.



DEYİMLER

-A-

Aba altından sopamı gösderiyon. Abayı yagdı. Abug subug gonuşma. Acısını çıkardırım emme. Açlıgdan nefesi kogmuş. Açdı azını yumdu gôzünü. Adama benzemişsin. Adamdan saydıg. Adam yirine godug. Adım çıgmış dokuza, inmez sekize. Adımı bile anma. Aır olda molla disinler. Azına kilid vur. Azıma geleni söledim. Azından baglayı çıkardı. Azını ara. Azını bıçag açmıyo. Azını gapa. Azının payını aldı. Azını tobla. Azını dud. Azı sıkı. Azında süd gokuyo. Azım yandı. Ahı duddu. Ah aldı. Ahı yirde galmadı. Ahired sorusumu soruyon. Ahired'de iki elim yakanda. Akıl var, fikir var. Agla garayı siçtim. Aglı bi garış havada. Aglım durdu. Aglıma gelen başıma geldi. Aglıma dakıldı. Aglını başına tobla. Aglını pinir egmeglemi yidin. Alavere dalavere çevirme. Alıcı gôzüyle bagma. Alışmadıg gödde tumman dururmu. Ali cengiz oyunu. Allah yaraddı dimem bag. Allah yürü gulum dimiş. Allag bullag oldum. Alnı açıg başı dig. Al tagge vir külah. Altından girdi, üsdünden çıgdı. Altını üsdüne getirdi. Altmış altıya baladı. Altta galanın canı çıksın. Anadan üyran. Anandan emdin süt bunnundan gelsin. Anandan doduna pişman iderim. Anca beraber ganca beraber. Anadımsa arab oluyum. Anyayı gonya'yı öretirim. Aranızdan gara kedi mi giçti. Armıd biş, azıma düş. Asdı asdıg, kesdi kesdig. Aslı asdarı yog. Aşa tûkürsem sakal, yokarı tükürsem bıyıg. Ateş almıya mı geldin. Ateş bahası. Ateş püskürüyo. Adsan atılmaz, sadsan satılmaz. Avırdı avırdına giçdi. Ayama baa olma. Ayama dolaşma. Ayaglarıma gara su indi. Ayanı deng al. Ayanı yorganına gore uzad. Ayanı diredi. Ayaz kesiyo. Ayıgla piricin daşını. Ayran içtig, ayrı düşdüg.

-B-
Baba oca. Baban hayrına mı. Babıcı dama atıldı. Bacası tüdmez oldu. Baldırı cıblag. Baltayı daşa vurdu. Bannanda oynadma. Bannanı ısırdı. Basdırması çıgdı. Başa baş geldi. Başımdan gaynar sular dôküldü. Başı boş bıragmıya gelmez. Başımı gaşıycag vatım yog. Başıma çorab örme. Başında gavag yili esiyo. Başından savdı. Başımın üsdünde yiri var. Baddı balıg yan gider. Bili büküldü. Bilini dorudamadı. Besdile döndü. Besdili çıkdı. Beş paralıg iddin. Bıyıg altından gülüb durma. Bildiğinden şaşmıyo. Bi ayaa çukurda. Bi baltıya sab olmadı. Bi bardag suda fırtına goparma. Bi çuval inciri berbad iddi. Bid yini. Bi daşla iki guş vurdu. Bi deri bi kemig galdı. Bi dikili aacı yog. Bi içim su. Bi gaşıg suda boarım. Bi gulan dan girib, ôteki gulan dan çıkmasın. Bi sözümü iki idmedi. Bişirib gotardı. Bişmiş aşa soug su gadma. Bi yaşıma da girdim. Boaz gavgası. Boaz togluna çalışıyo. Bol keseden atma. Bosdan gorkulu. Boşa gosan dolmaz, doluya gosan almaz. Boş boazlık idme. Boynum gıldan ince. Boynumun borcu. Bölüg pürçüg. Bunnundan gıl aldırmıyo. Bunnundan soluma. Bunnunun dikine gidme. Bunnunu sürtüyo.

-C-

Cadı gazanı. Canıma can gaddı. Can alacag yiri iyi biliyo. Can çekişdiriyo. Canım azıma geldi. Canı ceenneme. Canına desin. Canınamı susadın. Canımı dişime dagdım. Can gulayla dine. Cart curt idme. Ciğeri beş para idmedig. Cümbür cemad.

-Ç-

Çamır adma. Çanag dutuyo. Çantada keglig. Çar çur idme. Çekirdegden yitişme. Çene çalma. Çeneni dud. Çenesi düşüg. Çetin ceviz. Çıbanın başı. Çiçâ bunnunda. Çit çıbıg. Çil yavrısı gibi daıldı. Çocuk oyunca. Çoluk çoca garışdı. Çuval azımı açıyon.
-D-

Dabana guvad. Daban dabana zıd. Dabanları yaladı. Dadı damamda galdı. Dadı duzu galmadı. Dadan geldi de badakını govuyo. Da daş. Daldan dala gonma. Dallandırıb bıdaglandırma. Dananın guyru gobdu. Danışıglı döüş. Daş üsdünde daş galmadı. Daşı sıgsa suyunu çıkarır. Davşan gaç tazı dud. Didi didig, çaldı düdüg. Dârmenin suyu nerden geliyo. Deli dolu. Depemden gaynar sular dôküldü. Dıga basa. Dışı ili yakar, içi beni. Dış kapının mandalı. Dilim damam gurudu. Dilimin döndü gadar. Dili olsada sölese. Dizlerimin baı çözüldü. Don gömleg. Dosda düşmana garşı. Dud yimiş bülbüle mi döndün. Dünyadan elini etâni çekti.

-E-

Ecel terleri dögdüm. Egmâme ya sürdün. Egmâni daşdan çıkarır. Egmeg aslanın azında. Egmeg ilden su gölden. Egmeg tegnesi. Ele avıca sımadı. El elde baş başda. Eli aya buz kesilmiş. Eli işte gözü oynaş da. Elimden bi gaza çıgcag. İlin edlisine südlüsüne garışma. Elinden geleni ardına goma. İrkeglig sende galsın. Eski köye yini adedmi getirdin. Eşeg sudan gelinceye gadar sopa atarım. Evdâ hisab çarşıya uymadı.

-F-

Felân çemberinden giçmiş. Felân sillesini yidi. Felegden bi gün çaldıg. Fırsad düşgünü. Fol yog yımırta yog. Foyası midâna çıkdı.

-G-

Gabag birinin başına padladı. Gabag çiçâ gibi açıldı. Gafa dengi. Gafadan addı. Gafam gazan gibi oldu. Galeme aldım. Galeyi içerden fetidican. Galıbının adamı deil. Gan aladı. Gan gôdeyi gôtürdü. Gan gûdme. Ganı bozug. Ganına susamış. Gan ter içinde galdı. Gapalı gutu. Gapısını aşındırdıg. Gara gara düşünüyo. Gannı bunnunda. Gannım zil çalıyo. Garman çorman. Garılar hamamına döndü. Gasıb gavırdı. Gaş yapıyım dirken gôz çıkardı. Gaşşıg düşmanı. Gâvur idme. Gâvur inadı. Gâvur parasıynan beş para idmez. Gazı goz anadı. Gazın aya öle deil. Giçi inadı. Gelene ağam di gidene paşam. Gendi gendine gelin güyâ olma. Gendi yaınla gendin gavrıl. Gıran girdi. Gırg dereden su getiriyo. Gırg yılda bi. Gızım sana sölüyom gelinim sen anâ. Gınâ geldim. Gırdlag gırdla geldig. Gice gündüz dimeden. Giceyi gündüze gaddım. Giçdi Bor'un bazarı, sür eşşani Nide'ye. Goyunun gaval dinedi gibi dineme. Göbâm çadladı. Gösüm gabardı. Gözleri gan çanana döndü. Göz yumub açıncıya gadar. Gulag misafiri oldum. Guş biyinni. Guş südüynen besledim. Gücü gücü yitene helâl olsun. Güvendii dalara gar yadı.

-H-

Haddini bildirdim. Haggından geldim. Hallaç pamı gibi addı. Har vurub harman savırdı. Hasır altı yabdı. Havadan sudan gonuştug. Helâl süd emmiş. Hem ziyaret hem ticaret. Hevesim gursamda galdı. Hora giçdi.

-I-

Icca ıccana. Irafa bıragdım. Iramed okuduyom. Iradlıg baddımı.

-İ-

İbsiz sabsız. İcini cicini sorma. İçinden bazarlıglı. İçime gurt düşdü. İne adsan yire düşmez. İneden ible. İki dirhem bi çekirdeg. İki eli ganda da olsa. İki yakası bi arıya gelmedi. İlime işledi. İmanım gevredi. İncir çekirdâni doldurmaz. İnsan zarafı. İrengi addı. İşi başından aşgın. İş inada bindi. İşin içinde iş var. İşkembeden adma.

-K-

Kâda dögdüm. Kefeni yırddı. Kel başa şimşir darag. Kelle götürür gibi. Kem küm idib durma. Kimi kimsesi yog. Kim kime, dum duma. Köküne kibrid suyu dögmeli. Köpegsiz köy bulmuş da, dinegsiz geziyo. Kôprünün altından çok sular giçdi. Kör dinâni beller gibi. Küblere bindi.

-L-

Lafın altında galırmı. Laf aramızda. Lafa duddu. Laf çıkarmış. Laf dokundurub durma. Laf düşmedi. Laf ebesi. Lafı azında geveleme. Lafı çevirme. Laf daşıma. Lamı cimi yog. Leb dimeden leblebiyi anadı.

-M-

Madik adma. Mal canlısı. Malın gôzü. Mangal da kül bıragmaz. Mesel okuma. Mayası bozug. Maymın işdahlı. Metele gurşun atıyo. Midânı boş buldu. Mırın gırın idme. Mızıkcılıg yapma. Mide bulandırma. Mumla aradıg. Muradına irdi. Mürekeb yalamış.
-N-

Nabız yogladım. Nalları digme. Ne idii belirsiz. Ne köy olur ne gasaba. Neme ilâzım. Noldum delisi oldu. Nerde aşam, orda zabah. Nerde bu bollug. Ne şiş yansın ne kebab. Nuh dir pigamber dimez.

-O-

Ocam baddı. Ocama incir aacı digme. Ocamı söndürme. Oflayıb puflama. Og yaydan çıgdı bi kere. Oldu biddiye getirme. Olmuycag doaya amin dime. Onu benim külama anad. Oralı olmadı. Oyun bozanlıg idme.

-Ö-

Ödüm padladı. Ökûzün altında bıza arama. Ölme işşâm ölme. Ölüm döşşânde. Ölümle burun buruna geldim. Ölümünemi susadın. Önünü ardını düşün. Ört bas idme. Örümcek baladı. Öte beri. Özenib bezenme.

-P-

Paçası düşüg. Palavra adma. Paldır kûldür. Para canlısı. Para dôgdüm. Para kopardım. Parıya çevirdim. Parsayı tobladı. Patırdıyı gopardı. Pireyi deve yabma. Pisi pisine. Pusulayı şaşırma. Pusuya düşdü. Put kesildi.

-S-

Sati satine uymuyo. Saçı sakalı aardı. Saçına başına bagmadan. Saçını başını yolarım. Saır sultan bile duydu. Salam gaza baladım. Salam babıç deil. Sakalım yog gi sözüm dutulsun. Salkım saçag. Sere serpe uzandı. Ser virib sır virmedi. Ses seda yog. Sıg boaz idme. Sıkı fıkı. Sırd çevirdi. Sırtından giçiniyo. Sırtı yire gelmez gali. Sufrası açıg. Solug sola galdı. Soyub soana çevirdi. Söz kesmeg. Sudan çıgmış sıpaya dönmüş. Sudan ucuz. Sulu göz. Surad bi garış. Suradından akan bin parça. Su yüzüne çıgdı. Sürüsüne bereked. Süd dôgmüş kedi gibi. Südü bozug.

-Ş-

Şafag addı. Şafag sögdü. Şaka maka dirken. Şamar olanı. Şapa oturdu. Şeşi beş görüyo. Şitana uydu. Şitan gulana gurşun. Şitan tüü var. Şom azlı. Şurdan burdan. Şunun şurasında ne galdı.

-T-

Tatalı köy. Tebelleş olma. Tekeden süd çıkarır. Temcid pilavı gibi ısıdıb, ısıdıb goma. Tencere yuvarlanmış gapanı bulmuş. Tepeden dırna. Tereyandan gıl çeker gibi. Ters tarafından mı kagdın. Teslim bayranı çegdi. Tımtıkır tamtakır. Tilki uykusu. Tog evin aç kedisi. Tobra bol olsun. Toru topu. Tozu dumana gaddı. Turp gibi. Tükürdünü yalama. Tütünüm depemden çıkıyo. Tüülerim diken diken oldu.

-U-

Ucu buca yog. Ucunda ölüm yog ya. Uçan guşdan meded umma. Uruhu bile duymadı. Uruhunu teslim itti. Uyku gôzlerimden akıyo. Uyku basdırdı. Uyuyan yılanın guyruna basma. Uzun hikaye.

-Ü-

Üç aşa, beş yokarı. Üsd baş. Üsde çıkma. Üsde virdi. Üsdüne addı. Üsdüne bi bardag soug su iç. Üsdüne gül koglamış. Üsdüne toz gondurmadı. Üsdüne yaddı. Üsdüne duz biber egdi. Üsdüne yürüdü.

-V-

Vakıdlı vakıdsız. Vatını alma. Vakıd öldürme. Var yog. Vir elini. Vur abalıya. Vur padlasın çal oynasın. Vurgun vurdu.

-Y-

Yabana adma. Ya bu deveyi güdmeli yada bu diyardan gidmeli. Yacılıg yapma. Yalı müşderi. Yamırdan gaçarkan doluya dutuldug. Ya harro, ya marro. Yakamdan düş. Yalan yanış. Yalın ayag. Yalvardım yakardım olmadı. Yangına kôrügle gidme. Yangından mal gaçırır gibi. Yaralı banna işemez. Yarım yamalag. Yaşını başını almış. Yaşı ne, başı ne. Yaz boz tatasına çevirdin. Yedii naneye bag. Yedi iglim dört bucag. Yedisinden yedmişine gadar. Yinir yutulur gibi deil. Yire bakan yüreg yakan. Yiidlig sende galsın. Yog devenin başı. Yorgun argın. Yımırtıya kulb dagma. Yumuşag yüzlü. Yügde hafif bahada aır. Yüz virdigce yüz depeyi aşıyon. Yüze yüze guyruna getirdig. Yüz görümlüü. Yüzü suyu hürmetine.

-Z-

Zaman zaman. Zehir zembeleg. Zılgıd yidi. Zıvanadan çıgdı. Zil zurna zaroş olmuş. Zil dakıb oyna. Zurnanın zırt didiği yirde.


KOZAYAĞI KÖYÜNDE BAZI İSİMLERİN SÖYLENİŞ ŞEKİLLERİ

Abdıraman : Abdurrahman İsan : İhsan

Aggız : Akkız Kirazala : Kiraz hala

Ala : Ali ağa Ligar : Nigar

Aladdin : Alaaddin Lüddü : Lütfü

Amed : Ahmet Mamıd : Mahmut

Atila : Attila Marem : Muharrem

Ayşa : Ayşe Mavı : Mavu

Ayşala : Ayşe hala Memed : Mehmet

Aziza : Aziz ağa Mıstafa : Mustafa

Baddin : Bahattin Müsüne : Muhsine

Dela : Deli ağa Müsün : Muhsin

Delamed : Deli Ahmet Neçmi : Nejmi

Emlikala : Emlik hala Nezad : Nezahat

Fadimala : Fadime hala Satala : Satı hala

Fareddin : Fahrettin Sato : Satılmış

Fati : Fatih Sebad : Sebahat

Gadınala : Kadın hala Sebaddin : Sebahattin

Gökan : Gökhan Seladdin : Selahattin

Güssün : Gülsüm Sida : Seyit ağa

Hacamed : Hacı Ahmet Sidamed : Seyit Ahmet

Hacca : Hatice Siyid : Seyit

Halla : Halil ağa Şerifala : Şerife hala

Hurşud : Hurşit Urfan : İrfan

Irızvan : Rıdvan Urum : Rum

Irza : Rıza Üseyin : Hüseyin

Ismayıl : İsmail Vela : Veli ağa

İbram : İbrahim Yonan : Yunan

İmine : Emine Zare : Zehra

İmmi : Ümmü Zeliya : Zeliha

İremzi : Remzi Zinel : Zeynel

İremziye : Remziye Zinep : Zeynep

İrmanı : Ermeni Zörala : Zöhre hala



KELİMELER


-A-

Aaz-Ağız : Bir çeşit sıra anlamında. Fırını üçüncü aaz da yaktık gibi.

Aba : Ana, abla. Koyun yününden çoban giysisi.

Abanmag : Yüklenmek.

Abdesane : Tuvalet.

Abdesdlig : Abdest alınan yer. Şimdiki lavabo.

Abıca : Amca. Babanın erkek kardeşi.

Aboo : Hayret etmek şaşırmak.

Abuu : Çok aşırılığı ifade etmek.

Acab : Acaba. Kararsızlık, merak, kuşku anlatan bir soru sözü.

Acabola : Kararsızlık, merak.

Acar : Besili, güçlü.

Acıg : Azıcık.

Adırmag : Ağırlığın fazla olan tarafı. Heybenin bu tarafı adırdı gibi.

Afad : Yaramaz, haşara kişi. Afet. Dolu yağarken afad oluyor gibi.

Afallamag : Şaşırıp kalmak.

Afır : Hayvanların barındığı yer.

Aaa : Ağa. Abi, kimiside babaya derdi. Ağam gibi.

Ağı : Zehir. Ağaç yapraklarını yiyen tırtıl.

Aııl : Ağıl. Köy dışında etrafı çevrili koyun ve keçilerin barınma yeri.Yayla.

Arıg-Ağrıg : Koyun, keçide görülen bir hastalık.

Ahacıg : İşte şimdi anlamında.

Araz : Sağır, dilsiz.

Akıldane : Akıl veren kişi.

Al : Kırmızı renkli.

Ala : Alacalı.

Alabacag : Laf taşıyan dedi koducu.

Alabagla : Barbunya. Alaca fasulye.

Alaf Alaf : Alev, alev.

Alav : Alev, kor, sıcak.

Alma : Elma.

Ambar : Ağaçtan ve topraktan yapılan arpa buğday konulan yer.

Amel Olmag : İshal olmak.

Amma : Lakin, fakat.

Anaç : İri, büyük, olgunlaşmış anlamında. Hayvanların başını çeken.

Ananmag : Hayvanların debelenerek toprakta kaşınması.

Anazıd : Ağaçtan yapılan üç ağızlı ot, sap, yüklemeye yarayan sonradan metali de çıkan tarım aleti.

Anca : Yeni, hemen, yakın, biraz önce, şimdi. Anca giden gibi.

Angara : Ankara.

Angare : Hatır için yapılan işler.

Angud : Aptal, cahil.

Angıdmag : Şaşırmak, aptallaşmak.

Anırmag : Eşek anırması.

Anız : Biçilmiş buğdayın tarlada kalan sapı. Sürülmemiş tarla.

Apalamag : Emekleyen çocuğun yürüme aşaması.

Aparmag : Götürmek. Kimse görmeden almak.

Apışmag : Otururken ayakları açmak.

Apış Arası : Kasık, iki bacak arası.

Apışdı Galdı : Şaştı kaldı.

Aralıg : On ikinci ay. Koridor.

Araya Giddi : Ziyan oldu.

Arg : Su yolu. Bostan, değirmen argı gibi.

Asadmag : Geciktirmek, yavaşlatmak. Bugün işi asaddık gibi.

Aşana : Yemek pişirilen yer.

Aşan Evi : Yemek pişirilen oda. Mutfak.

Avadanlıg : Araç, gereç ve takım konulan sandık veya deriden yapılmış küçük çanta.

Aval Aval : Saf sersemlik.

Avara : İşsiz, başı boş.

Avdan : Pazar ve sulama anlamında. Köyümüzde aynı zamanda mevki ismi.

Avı : Zehir. İnsan avıda olsa içer gibi.

Avırd : Ağzın iki yanı. Surat.

Avız-Aıız : Ağız. İnsan ve hayvanların yemek çiğnediği,yediği organı. Buzalayan koyun, keçi, ineğin ilk sütü ile normal sütün ocakta karıştırılmasından elde edilen yiyecek.

Avlı : Evin ve ağılların önüne çitle çevrilen yer. Evin avlısı gibi.

Avrad : Eş, kadın.

Ayag yolu : Tuvalet, helâ.

Ayazlıg : Evlerin bir köşesine yapılan soğuk yer.

Aylag : İşsiz boş gezen.

-B-

Baa : Bağ

Babıç : Ayakkabı. Garevle.

Baça : Bahçe.

Badag : İyi bükülmeyen hayvan. Ayağı kısa. Yavaş yürüyen kişi.

Bahalı : Pahalı.

Bakıncag : Ayna.

Bagla : Fasulye.

Baldır : Bacağın dizden yukarı bölümü.

Baldır Bacag : Belden alt kısmı açık olana denir.

Baldırcan : Badlıcan, Patlıcan.

Banmag : Elle yemek. Yoğurdu banarak yiyelim.

Bannag : Parmak.

Baarcak : Bağırcak. Beşiği sallamak için kullanılan beşik bağı. Çobanların dağda sürüyle yatarken, bir ucunu sürünün en yaramaz hayvanın diğer ucunu kendine bağladığı ip.

Barıyon : Yüksek sesle konuşuyon demek.

Barım : Göğsüm.

Bari : Hiç olmazsa. Hiç değilse.

Barma : Yüksek sesle konuşma demek.

Basma : Pamuklu bir kumaş çeşidi.Basmak işi.Oraya basma gibi.

Başag : Olgunlaşmış ekin, arpanın denesinin olduğu üst kısmı.

Başşaglamag: Hasatı yapılmış bir bahçeden, tarladan arta kalanı toplamak.

Baytar : Veteriner.

Bayadır : Epeydir. Çoktandır.

Bayadan : Demin, az önce.

Bekitmeg : Kapamak, tıkamak.

Bekişdirmeg : Sıkıştırmak, pekiştirmek. Samanlığa samanı iyi bekiştirdik.

Bencileyin : Benim gibi.

Bennikci : Bencil.

Beri : Yakın.

Beşi Birlig : Beş büyük gremsiye altının bir arada olması. Eski düğün çeyiz takı seti.

Beşlig : Eskiden üç eteğin üstüne takılan para süsü.

Bıdamag : Budamak.

Bıdırdamag : Yavaş, fısıltı halinde konuşmak. Gereksiz yere konuşmak. Bıdır, bıdır konuşma.

Bıldır : Geçen zaman, sene, yıl. Bıldır yıl gibi.

Bıragma : Bir yerden alıp bir yere götürme. Hayvanların düşük yapması.

Bıza : İneğin yavrusu.

Bızalacı : Doğum yapacak ineğe denir.

Bızalamag : Sığırın doğurması. İnek bızaladı gibi.

Bi : Bir.

Bi Bişirim : Pişirilecek kadar.

Bi Cimcig : Çok az. Tuz, şeker, bulgur, mercimek gibi toz yada çok küçük yiyeceklerde kullanılır.

Bicama : İç don, pijama.

Bicig : İneğin yavrusu, buzağı.

Bida : Bir defadan sonraki. Yarın bida gel gibi.

Bi Dıgım : Yiyeceklerde çok az anlamında.

Bi Dutam : Sebze ve yenen otlarda azıcık anlamında kullanılır.

Bi Gımıg : Azıcık, ufacık. Yediğinden bigımık versene gibi.

Bilader : Erkek gardaş.

Bisi : Kedi.

Bi Solug : Hemen çabuk.

Boaz : Boğaz.

Boğün-Böön : Bugün.

Bogla : Bokluğa.

Boglug : Kenarları taşla çevrili, hayvan pisliğinin biriktirildiği yer.

Bondu-Boduç: Topraktan yapılmış testinin bir küçüğü su kabı.

Borumbog : Gidişat, yada yapılan işte kötü manasında.

Bosdan : Kavun-karpuz. Sebze ekilen sulak yer.

Boylu : Hamile kadın.

Boyundurug : Öküzlerin saban, düven ve kağnıyı çekerken boyunlarına takılan ağaçtan yapılmış araç.

Bödeleg : Böbrek.

Böeleg : Böğelek. Hayvanları sokan arıgillerden, arıdan büyük bir böcek türü. İnekleri böğelek tuttu gibi.

Bölüg Pürçüg: Parçalanmış.

Börüm : Böğür, karın boşluğunun yan tarafı.

Böyüg : Büyük.

Buba : Baba

Bulamag : Ortalığı karıştırmak.

Bulandırmag: Karıştırmak. Temiz akandere suyunu karıştırıp bulandırmak gibi.

Bun : Sıkıntı.

Bunar : Pınar, çeşme.

Burç : Ağaçlarda asalak olarak çıkan ökse otuda denilen üzümü zehirli olan bir ağaç hastalığı.

Burmag : Döndürerek çevirmek. Erkek hayvanları kısırlaştırmak.

Buymag : Üşümek. Soğuktan buyduk. (üşüdük) gibi.

Büg : Dere ve dağ kenarındaki düzlük arazi.

Büglaç : Yufka, gözleme, bazlama çevirmeye yarayan ağaçtan yapılmış ucu yassı ağaç parçası.

Bügmeg : Çevirmek.

Büg Üzümü : Böğürtlen denilen dere kenarlarında yetişen, üzümü yenilen bir ot çeşidi.

Büngüldemeg: Kaynamak, coşmak.

Büzüşmeg : Küçülmek, çekilmek, ufalmak.


-C-

Camedan : Yakasız, nakışlı, bele kadar olan, eski bir erkek giysisi.

Camız : Manda

Campil : El feneri ampülü.

Canavar : Kurt.

Candarma : Jandarma.

Cara : Sigara

Carcur : Jarjör, ateşli silahların silaha takılan mermi kutusu.

Carvalamag : Uğraşmak didinmek. Korku, sevinç, heyecandan çırpınmak.

Cavladmag : Yolmak, soymak, tüylerini yolmak.

Cebelleşmeg : Didişmek, çekişmek.

Cebri : Zorla, zora ki.

Cember : Kadın baş örtüsü. Yemeni, yazma.

Cenabed : Murdar, pis, yıkanmamış kişi.

Cepken : Kanatlı, nakışlı, yakasız yelek türünde olup günümüzde efelerin, zeybeklerin, seğmenlerin giydiği eski bir erkek giysisi.

Cereme : Zarar, ziyan etme. Fazladan masraf.

Cıba : Tiftiği, kılı kırkılmış keçi.

Cıbıl : Yoksul. Tüyü dökülmüş hayvan.

Cıbıldag : Soyunuk şekilde.

Cılbag : Çıplak

Cılbır : Yağ, su, salça, tuz, yumurta ile yapılan yemek çeşidi.

Cılga : Keçi yolu, patika yol. Deste olarak dizilmiş ekin.

Cılg : Çürük yumurta. Çürük, ezilmiş işe yaramaz.

Cımbıldag : Her şeye karışan. Oynak. Sözünde durmayan.

Cımbıldadmag : Sallamak. Çalkalamak. Sıvı şeyler için.

Cıngar : Gürültü, kavga.

Cıngı : Kıvılcım, küçük ateş parçası.

Cınnag : Yenen bir ot türü.

Cır Cır : Fermuar. İshal. Geveze. Ağustos böceği.

Cırıg : Boş. İşe yaramaz.

Cırlag : İnce sesle çabuk ve sesli ağlayan. Çok belirgin hoşa gitmeyen renk.

Cırnag-Cırmag: Yırtmak, pençelemek. Kedi elimi cırmakladı gibi.

Cızgı : Çizgi.

Cızı : Saban, puluk, balta, çapa ile, toprağı sürerek, eşerek, çizerek açılan yol.

Cızlavıd : Astarsız kara lastik.

Cibilliyed : Geçmiş, soy, sülâle.

Cimcig : İki parmakla etin sıkıştırılması, çimdik.

Cindorug : Dağın, ağacın en üst tepe noktası.

Cingan : Çingene.

Cingil : Burundan damlayan su.

Cobud : Topraktan yapılmış, testinin küçüğü olan su kabı.

Concoloz : Daha çok zahmeri ayında çocukları korkutmak için söylenen eski insanların var olduğuna inandığı hayali yaratık. Hortlak.

Congurdamag: Bir çeşit yavaş sesle ağlamak.

Cozutmag : Kaçmak,darılmak. Soğuktan büzülmek.

Colu-Culu : Hindi.

Cugga : Kazanç.

Cuvab : Cevap.

Cücük : Tavuk ve kuş yavrusu civ civ.

Cüsse : Vücud.


-Ç-

Çakı : Küçük bıçak.

Çakıldag : Koyun ve keçinin pisliğinin bir kısmının yüne yapışıp kuruyan bölümü.

Çan : Büyük keçilerin boynuna takılan ses çıkaran bir alet.

Çapag : Göz kenarlarında oluşan kuruyan göz suyu.
Ağaç ve demirden yontulan en küçük parçalar.

Çapa-Çöpün : Toprağı çapalamak,karıştırmak için kullanılan bir alet.

Çapar : Sarışın, mavi, yeşil gözlü çilleri olan kişiye denir. Hayvanlarda karışık renkli olana denir.

Çapıd : Bez parçası.

Çar : Üzeri örtülü dinlenme yeri.

Çarıg : Hayvan derisinden elle yapılan ayağa giyilen giyecek.

Çar ine : Çatal iğne.

Çarpana : Süt, ayran karıştırmaya yarayan ağaçtan yapılmış, ucu üç, dört, beş parçalı, tek saplı karıştırma aracı.

Çatal : Yemek yenilen metal araç. Dallı olan şeylerin her kolu. Hayvana yük sararken kullanılan ucu V deynekten dayak. Harmanda sap çekmek için kullanılan, tutulan yeri uzun, sapa takılan yeri kısa olan araç.

Çatırddag : Bir nesnenin kırlma, parçalanma, yıkılma anı. Duvar çatırtdak uçtu. Deynek çatırtdak kırıldı gibi.

Çatma : Harmanın çevresine bir seferde yayılan sap. Hayvana yük sarma.

Çatmag : Kavga etmek için sataşmak.

Çaydanlıg : Demlik.

Çebiş : Bir yaşlarında ki keçi.

Çeç : Savrulmuş, samanından ayrılmış buğday (ekin) yığını.

Çeil : Çeğil. Çakıl, çakıl yığını. Harman savrulduktan sonra ayrılan tahıl yığını.

Çemel : Çeğmel. Ucu yuvarlakça bükülmüş ağaç.

Çegmeg : Taşımak. Bir nesneyi kendine doğru getirmeye çalışmak. Örtmek. Sermek. Harmanda ekinin üstüne donçulunu çekiver, seriver gibi.

Çelig : On, on beş cm uzunluğunda ince ağaçtan iki ucu sivriltilmiş bir oyun aracı. İşlenmiş demir.

Çemkirmeg : Karşı gelmek, sert cevap vermek.

Çene : Ağız boşluğunun alt ve üst kesiminde dişleri ve dudakları içine alan bölüm. Çok konuşma huyu.Duvarlarda köşe anlamında. Duvarın çene taşı konulacak gibi.

Çengel : Meyva ağaçlarını eğmek için kullanılan ucu bükük demir veya ağaç.

Çepel : Çamur, karışık, bulaşık. Çör çöp. Saman, çör, çöp ve yabancı tohumların karıştığı hububat.

Çerçi : Gezgin seyyar satıcı.

Çevre : Etraf. Kişinin içinde bulunduğu ortam. İşlenmiş mendil.
Çığırmag : Çağırmak. Şarkı türkü söylemek. Türkü çığırıyor gibi.
Çıkı : Ekmek sarılan bez parçası.

Çıkım : Tarla sürülürken, ekilirken, biçilirken iki, üç metre genişliğinde tarla boyunca ayrılan bölümlerden her biri.

Çıkın : Çobanların ve tarlaya, bosdana gidenlerin götürdüğü için yiyecek bulunan bohça. Yemek bohçası.

Çımkırmag : Çemkirmekle aynı anlamda. Karşı gelmek.

Çımkırdmak : Karşı gelmeye teşvik etmek.

Çırpı : Ağaçlardan budanan küçük ince dallar.Çok küçük ve ince odun parçası.

Çıtıl : Zayıf ince.

Çıtlıg : Az acımsı yenen, sakızıda kanatılan bir ot türü.

Çıvdırmag : Delirmek.

Çii : Çiğ.

Çiçâ : Çiçeği.

Çifte : Tüfek

Çii : Çiğ. Pişmemiş. Olgunlaşmamış. Sabahları havadan toprağa düşen sulu rutubet, nem.

Çir : Erik ve kayısının çekirdekli olarak kurutulması.

Çirg : Koyun,keçi gibi hayvanların gübresi.

Çiten : Ev avlusu, bahçegirişlerine, ahıra yapılan çit şeklinde kapı.

Çidlembig : Ay çekirdeği.

Çiddirig : Sapan

Çiddirme : İttirme. Atmak anlamında.

Çomag : Çoban sopası (deyneği). Ucu topuzlu kısa sopa.

Çorag : Verimsiz toprak. Verimsiz yağlı damlara serilen toprak.

Çotug : Kesilen ağacın topraktan yukarıda kalan bölümü. Yanmış, işe yaramaz hale gelmiş olma hali. Ekmek sobada çotuk gibi yanmış gibi.

Çotul : Ekin ve nohutun başaktan ayrılmadan kuru otlarla az olarak ala tavda pişirilmesi.

Çotura : Ağaçtan su kabı.

Çödürmeg : İşemek.

Çömdürmeg: Çöktürmek.

Çömleg : İçine peynir, yağ basılan küçük topraktan yapılmış kap.

Çömmeg : Çömelmek. Çökmek.

Çöreg : Araları yağlanarak kat kat yazılmış hamurdan döşenerek pişirilen ekmek.

Çörten : Damlardaki suyun yere akmasını sağlayan, ağaçtan oyularak veya saçtan bükülerek yapılan üstü açık yarım boru.

Çul : Dokunan yazgı, kilim.

Çulhalıg : Çul dokunan taraklı tezgah.

Çullug : Eti yenen göçebe bir kuş türü.

Çüş : Hayvana verilen dur komutu.


-D-

Daa : Dağ. Uzaktaki yer tarifi.

Dabakane : Deri işlenen yer. Tabakhane.

Daban : Bir şeyin en alt kısmı. Ev tabanı, ayağın tabanı gibi.

Dabanca : Ateşli bir silah. Tabanca.

Dabıyad : Huy.

Dadanmag : Alışmak.

Daglaşmag : Sataşmak. Dalaşmak.

Dagmag : Takmak.

Dağarcıg : Çobanların içine tütün veya azığını koyduğu, koyun derisinden yapılmış torba, çanta.

Dağsal : Dağlık bölge.

Dalambır : Sönmeye yüz tutmuş ocaklık ve sobadaki ateşin küçük çapta çalı, çırpı gibi yakacakla yeniden tutuşturulması için ateşe atılan yakacak.

Daldaşşag : Çırıl çıplak.

Dalya : Bir şey sayılırken birim alınan sayı.

Dam : Evin üstünün toprakla kaplanmış hali (kaş). Ceza evi.

Damardı : Evin ardı.

Dambaşı : Toprak damlı evin en üst yuvak çekilen çoraklı kısmı.

Damızlıg : Yüksek nitelikli bitki ve hayvan. Yoğurt,peynir mayası.

Dangalag : Akılsız, düşüncesiz.

Dangırdamag: Yüksek sesle zevksiz konuşmak.

Daraba : Evin etrafında tahta parmaklık.

Dargın : Küsmüş, gücenmiş olan.

Dartılmag : Ağırdan almak. Nazlanmak.

Davar : Koyun, keçi sürüsü.

Dayag :Destek için konulan kazık. Dövmek.

Dayamag : Kilitlemek, sürgülemek. Kapıyı arkasından daya gibi.

Debelenmeg : Bir acıdan kurtulmak için çırpınmak.

Debildemeg : Kımıldamak.

Debmeg : Bastırarak doldurmak. Sıkıştırmak.

Debreşmeg : Hareket etmek, tekrarlamak.

Def : Savma. Oğlak derisinin kalbur, elek kasnağına çekilmes. Şinnik ve eğlencelerde kullanılan çalgı. Şimdiki adı bendir.

Defetmeg : Savmak. Kovmak.

Demeg : Değmek. Dokunmak.

Deh : Hayvana emir komutu.

Dellal : İlan eden, halka duyuran kişi.

Dem : İçilecek otların kaynar suya atıldıktan sonra kıvama gelmesi. Pişirilen yemeklerin kıvama gelmesi. Gönül hoşluğu.

Demi : Sözü onaylatma anlamında kullanılan soru edatı.

Demin : Az önce.

Dene : Tane.

Deneg : Üzüm bağlarında bağ kütüklerinden her biri.

Deneli : Taneli.

Depig : Tekme.

Derme-Çatma: Rastgele gelişigüzel yapılan iş.

Desdan : Kahramanlık olaylarını anlatan halk şiiri.

Desde : Biçilmiş ot, fiğ, arpa,ekin mercimeğin küçük yığıntıları.

Desdi : Topraktan yapılmış orta boy su kabı. Testi.

Devedabanı : Tarlalarda kendi biten, nohut büyüklüğündeki toprağın altındaki tohumu yenen bir bitki.

Deveg : Kavun, karpuz, salatalık dalı.

Dezgire : Arası seksen cm kadar açık iki sırığın üstüne mertek yada tahta çakılan taş ve yük taşımaya yarayan araç.

Dıglamag : Dokunmak, yavaş vurmak.

Dıgmag : Doldurmak. Şu ekmeği çanatan dıkıvı gibi.

Dıka : Tıka. Kapa. Testi gibi toprak kapların ağızlarını kapamak için ağaçtan yapılmış kapak.

Dıkamag : Tıkamak, Kapamak.

Dıkılmag : İçeri girmek.

Dıkım : Lokma yemek.

Dıngıldamag : Mırıldanmak. Ağırdan almak, sallanmak.

Dırmıg : Tarla, bahçede kullanılan tarım aleti.

Dızgırıg : Asi, isyankar, ana babaya karşı gelen.

Dızıgmag : Çabuk koşmak.

Dibeg : Taştan içi oyularak yapılmış, bulgur ve yarmanın tokmaklarla dövüldüğü taştan araç. Kahve ve baharatları dövmeye yarayan kap.

Didinmeg : Çaba sarfetmek.

Didişmeg : Çekişmek, itişmek.

Diircig : Diğircik. Ağaçların tomurcuk veren en küçük dalları.Y ağan küçük dolu.

Dilber : Güzel.

Dinelmeg : Ayakta durmak.

Dingil : Araba tekerleğini bağlayan demir veya ağaç. Kaba saba konuşan. Aptal, salak.

Dingildegli : Yerinde duramayan tutarsız kişi.

Dib : En aşağı anlamında.

Dibcik : Ateşli silahların omza dayanan taban kısmı.

Dibli : Eski, köklü.

Direcen : Duvarın yada bir eşyanın yıkılmaması için vurulan direk.

Dişemeg : Bilelemek. Bir şeyin ağzını, önünü açmak. Samanlığı dişe gibi.

Dizge : Altın, takı, boncuk, gibi şeylerin ipe dizilmesi.

Dizlig : Dize kadar uzanan uzun çorap. Dize bağlanan korumalık.

Doa : Dua.

Doar : Doğar.

Dolaşıg : Düzen kuramayan beceriksiz. Bir birine girmiş ip, zencir.

Domuşmag : Asık suratlı.

Don : Vücudun alt kısmına giyilen iç çamaşırı. Suların ve toprağın buz tutmuş hali.

Donçulu : Saman çekmek için kağnıya takılan, üzerinde yıkanmış buğday, bulgur kurutulan, kıl keçilerin kılının bakır karışımı ile birleştirilerek dokunduğu bir sergi, çadır. Yörük çadırı ile aynıdır.

Donyağı : Hayvansal yağın eritilip dondurulması.

Doru : Atın genç olanı.

Dorug : En üst.

Dôer : Döver. Döğer.

Döl : Yavru. Koyun, keçi yavrusu. Tohum.

Döngel : Beşbıyık ve muşmula da denilen bir meyva.

Döş : Göğüs.

Döşşeg : Yatak. Harmanda sürülmek için yayılan sap.

Dövec : İçi oyulmuş ağaçtan yapılan, içinde sarımsak ve kavrulmuş ekin, nohut dövülen araç.

Dulda : Kuytu korunaklı yer.

Dünemeg : Toplanmak, barınmak, uyumak.

Dürge : Sarma.

Dürü : Düğün hediyesi, çeyiz. Düğüne gelenlere, düğün bittikten sonra dağıtılan hediye.

Düven-Döven: Harmanda sap sürmeye yarayan, üstü tahta, altı çakmaktaşları çakılı tarım aleti.


-E-

Ebe : Ana, babalarımızın anneleri. Doğum yaptıran kadın.

Ebemgümeci: Kavrulup yenilen ve dolması sarılan bir ot.

Eccicig : Çok az küçücük bir parça.

Edlig : Besilik.

Eirmeg : Eğirmek. Birleştirmek, örmek. Yünün kirmanda eğrilmesi gibi.

Ereti : Eğreti. Takma, geçici.

Ehil : İşinde becerikli.

Egleşmeg : Musallat olmak.

El : Yabancı, uzak kişi. Bilinmeyen uzak yer.

Eleg : Un elemeye yarayan gözenekli süzgeç.

Elemeg : Ayrıştırarak temizlemek. Buğdayın, unun kalburla elenmesi gibi.

Elenmeg : Durmak, dinlenmek, beklemek. Eğlence yapmak.

Eleşme : Durma haydi anlamında.

Elevay : İsteksiz, beceriksiz.

Elleşmeg : İlişmek, rahatsız etmek.

Ellig : Eldiven. Tarla biçerken, biçmek için ayrılan ufak bölümler. Tırpan kolunda bulunan sağ elle tutulan ağaç.

Elti : Kocanın erkek kardeşinin hanımı.

Emişig : Süt kardeş. Süt emen iki çocuğun bir emzikli kadını emmeleri.

Emlig : Körpe, cılız, oğlak ve kuzu. Emlik kuzusu gibi.

Emme : Ama anlamında söylenir.

Emmi : Amca.

Emmolu : Emmioğlu. Amca oğlu.

Emzig : Yalancı meme.

Eneg : Çocukların oynadığı aşık kemiği ve mazının büyük olanı.

Engeme : Set, engel.

Enig : Kedi, köpek yavrusu.

Enteri : Üç eteğin altına giyilen ince elbise.

Ergen : Genç

Erinmeg : Üşenmek.

Erkeç : Üç yaşında kısırlaştırılmış erkek keçi.

Esger : Asker

Essah : Sahi.

Eşeleg : Meyvanın yenildikten sonra kalan çekirdekli kısmı.

Eşgi : Mayoşlu. Ekşi.

Eşig : Merdiven. Kapı boşluğunun alt tarafı.

Eşmeg : Bir toprağı, samanı karıştırmak. Eşelemek.

Etamin : Pamuk ve ketenden seyrekçe dokunan delikli bir kumaş. Eskiden el işi ile yapılan çeyiz eşyaları için kullanılırdı.

Evcimen : Evine bağlı.

Eyy : Ne diyon.


-F-

Fakır : Fakir.

Fel Fel : Keskin, canlı, tir tir titreme.

Feldir Feldir: Şaşkın, şaşkın bakmak.

Fena : Kötü.

Fener : El lambası. Eskiden gazyağı ile yanan, altı yuvarlak, fitilli, üstü camlı, tutmak için askısı olan ışıtma aracı.
Ferfene : Aydınlanmak, aydınlatmak. Azıkları birleştirip birlikte yemek. Toplu eğlence, muhabbet.

Feilsiz : Feyilsiz. Doymayan, sürekli isteyen.

Fıydırmag : Elle uzağa atmak, fırlatmak. Hadin taş atalım en çok kim fıydıracak gibi.

Fışıdma : Ürkütme.

Fışgı : Taze ve sulu hayvan pisliği. Kızgınlık anında kadınlara kötü söz olarakta söylenir.

Fışgın : Ağacın yeni taze sürgünü, filizi.

Fıymag : Sıvışıp kaçmak.

Fızlı : Hızlı.

Filte Filte : Parça, parça. Burnundan filte filte gelesice gibi.

Fingirdemeg: Olur olmaza gülmek.

Fini : Cüssesi küçük köpek. Ev köpeği.

Firavın : Mısırda bir tanrı. Art niyetli kötülük düşünen.

Fisdan : Basmadan yapılan boydan kadın giysisi.

Freg : Fasulye sırığı. Kapı anahtarı.

Frig : Tavuk olmaya yakın büyük civ civ.

Follug : Tavukların yumurtladığı yer. Holluk.

Foşur Foşur : Sıcak hareketlilik. Su foşur foşur kaynadı gibi.

Furma : Hurma.


-G-

Gaba : Olgunlaşmamış, cahil kişi. İri, büyük.

Gabarmag : Genişlemek, yükselmek. Süt gabarmaya başladı pişmesine az kaldı gibi.

Gabaad : Suç.

Gabçıg : Kabuk. Mermi ve fişeğin atılmış boş şekli.

Gabgacag : Mutfak eşyalarının toplu adı.

Gaglamag : Kurutulacak hoşaflık meyvaları doğramak.

Gahbe : Sözünde durmayan. Kötü kadın anlamında.
Gahbongızı : Kötü kadın kızı.

Gahır : Üzüntü, acı. Yok etme, perişen etme, ezme.

Gahırlanmag: Duygulanmak.

Galalma : Dikkate alma. Umursama.

Galbır : Hububat çalkamaya yarayan orta gözenekli elek. Kalbur.

Gale : Kale.

Gali : Tamam anlamında.Hadi gali gidelim gibi.

Gâllemeg : Kabuklu yiyeceklerin en dış kabuğunu soymak. Ceviz, badem gibi.

Galtag : Kadınlar için söylenen aşağılayıcı söz. İffetsiz,namussuz kadın.

Gam : Tasa keder.

Gama : Ucu sivri, sapı ve kını bulunan bir bıçak, silah türü. Kama.

Gamanmag : Çullanmak, yüklenmek anlamında.

Gamaşmag : Ekşi yiyeceklerde dişin görev yapamaz hale gelmesi. Gözlerin güzel gördüğü bir şeye hayranlıkla bakması.

Gamgag : Soyumuş ağaç kabuğu.

Ganasor : Traktör römoğu.

Ganaviçe : Çeyizlik eşyada, el işlemelerinde patıskanın üzerine konan, nakış işlemeye yardımcı olan, keten bezinden yapılmış delikli tül.

Gancıg : Dişi köpek. Güvenilmez, dönek.

Ganere : Arsız sokak köpeği.

Ganı : Kağnı.

Ganırmag : Eğerek, zorlayarak kırmaya çalışmak.

Ganırdmag : Acıtmak, asılmak, zorlamak.

Garaltı : Cismi belli olmayan hareketlilik.

Garamıg : Dalı dikenli, küçük siyeh meyvaları yenen küçük bir ağaç türü.

Garanlıg : Işıksız ortam. Gece. Karanlık.

Garasaban : Öküzlerle çift sürmeye yarayan ağaçtan yapılmış tarım aleti.

Garatavıg : Yabani tavuk.

Gardaşlıg : Gardaş derecesinde yakın arkadaş.

Gardlangavıg: Yemlik otunun sarımsı ve lekeli olanı.

Garez : Kin, nefret, kötülük yapmak.

Garevle : Ayakkabı.

Garlangob : Paldır, küldür. Apar, topar. Acele.

Gargın : Arkta suyun kolay akmaması. Ekmeğin içini alarak pişmemesi.

Gart : Yaşlı. Yeme zamanı geçen sebze.

Gasnag : Ağaçtan ve saçtan bükülmüş yuvarlak çember. Davara tongurdak, tıkırdak, zil, çan takmak için ağaçtan bükülmüş halka. Traktörün arka miline takılı, patoz kayışının takıldığı demir çember. Ve benzerleri.

Gatıg : Ekmeğin yanındaki yiyecek.

Gatıran : Petrol, kömür, çıra yağından elde edilen koyu kahve, siyah renkte, ağır is kokulu, suda erimeyen sıvı bir yağ.

Gatiyen : Asla.

Gadmag : Eklemek.

Gav : Eskiden çakmaktaşı ile ateş yakılabilen, söğüt, kavak gibi ağaçlarda olan bir mantar türü.

Gaval : Ağaçtan yapılan üflenerek çalınan ççalgı aleti. Çoban çalgısı.

Gavırga : Nohut, ekin türü yiyeceklerin ateş üzerindeki saçta kavrulması.

Gavız : Yıkanan hububatın su üstünde kalan zayıfları ile çör, çöp, saman, bıtırakları.

Gavilleşmeg : Sözleşmek.

Gavlag : Soyulma işi. Yılanın deri değiştirmesi,cevizin kabuğundan ayrılması gibi.

Gavramag : Sarmak. Tarlada hububatı elle biçmek, yolmak anlamında.

Gavşamag : Her tarafı dökülmüş. Yıkılmaya, dökülmeye başlamış.

Gaydalanmag: Kendi kendine türkü söylemek.

Gayfe : Kahve.

Gaygana : Yumurta, süt, un, karbonat, tuz'la karılan hamurun yağda tavada kızartılması ile yapılan yiyecek.

Gayım : Sağlam.

Gaykılmag : Arkaya doğru eğilerek, yaslanarak oturmak.

Gaynana : Kayın valide.

Gaynata : Kayın baba.

Gaytarmag : Bir işten kaçmak.

Gaza : Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaş. İlçe. Eskimiş süpürge.

Gazan : Ateşe dayanıklı, kaynatma işlerinde kullanılan bakır, metal kap.

Gazıyacag : Saban daki çamuru kazımaya yarayan demirden alet. Teknedeki hamuru kazımaya yarayan ucu yassı demirden alet. (İsiran)

Gazyaı : Gazyağı. Mazottan biraz kalın petrol ürünü.

Eskiden gazlı traktörlerin yakıtı, evlerde lambalarda, fenerlerde, gaz ocaklarında, idarelerde (ışıklarda) yakılırdı.

Gebe : Hamile. Birine karşı muhtaç duruma düşme.

Gedig : Açıklık. Açık kalan yer.

Geleneg : Örf, adet. Bir toplumda sağlam bir bağ oluşturan alışkanlık.

Geleyazdı : Nerdeyse gelecekti.

Geliboturur : Durmadan geliyor anlamında.

Gem : At ve katırları kontrol etmek için ağızlarına takılan demir ağızlık.

Gerdanlıg : Boyna takılan mücevher, altın dizgisi.

Gerdeme : Terelik. Su teresi yetişen yer.

Geviş : Çiğnemek. Mısmıl hayvanların hazmı

kolaylaştırmak için bir şey yemeden çiğneme işlemi.

Gevreg : Yemesi kolay. Çabuk kırılan.

Gevşeg : Sıkılmamış. İradesiz. İlgisiz.

Gı : Kadınlar için söylenen seslenme ünlemi. Ne diyon sen gı gibi.

Gıcırdag : Orta yerinde oyulmuş uzun bir soyma'nın, toprağa çakılı ucu sivri bir kazığa geçirilmesi ile, soyma'nın daire şeklinde çevrilerek döndürüldüğü bir çocuk oyun aracı.

Gıçatmag : Hayvanın arka ayaklarını arkaya savurması. Kalçayı gereksiz yere oynatmak.

Gıkırdag : Kemik kadar sert olmayan, esnek, dayanıklı bağ dokusu. Tutmaç hamuru içine atılan tutmaç hamurunun tavada yağda kavrulması.

Gımıl Gımıl : Yavaş, yavaş.

Gındab : Sicim ip.

Gındıra : Sulak, bataklık ve çayırlarda yetişen bir ot türü.

Gıpırdamag : Hareket etmeye başlamak.

Gırampet : Küçük krem kutusu.

Gıran : Öldürücü salgın hastalık.

Gırgın : Halsiz. Karşıdakine gönül koyma.

Gırglıg : Koyun ve keçilerin tüylerini kesmeye yarayan bir makas türü.

Gırgmag : Saç, sakal kesmek. Koyon, keçi gibi hayvanların tüylerini kesmek.

Gırıntı : Ufak tefek yiyecek anlamında.

Gırla : Alabildiğince çabuk. Hadi gırla şurdan gibi.

Gırma : Melez hayvan. Ekin, arpa, fiğ gibi tahılların
değirmende öğütülerek yem amaçlı küçültülmesi.Parçalara bölme işlemi.

Gısmıg : Cimri.

Gışlıg : Kış için hazırlanan, kurutulan yiyeceklerin tümü.

Gıd : Az.

Gıdlıg : Kuraklık.

Gıvıl Gıvıl : Toplu olarak hareket etmeyi anlatır.

Gıymıg : Çok ince ağaç parçası.

Gıynag : Küçük parça. Cevizin bir kıynağını bana ver gibi.

Gıypıdmag : Eksiltmek, çalmak.

Gızan : Yiğit köy delikanlısı. Aileden olan çocuklar. Kedi köpek gibi hayvanların çiftleşme isteği göstermeleri.

Gız Bellemeg: Bir kıza gönül vermek, sevmek.

Gidişmeg : Kaşınmak.

Gine : Bir daha. Yine.

Girişmeg : Başlamak.

Gocabaş : Pancar.

Goccaman : En büyük.

Gocunmag : Alınmak. Suçlu olduğunu hissetmek.

Goğcu : Dedi kodu yapan laf getirip götüren.

Goltaa : Koltuğa.

Gonag : Misafirhane. Saçta oluşan kepek.

Gonug : Misafir.

Gobca : Düğme. Çatal iğne. Bir birine geçen demir kanca.

Gobmag : Çıkmak.

Gorug : Olgunlaşmamış, ham.

Gotaran : Çöp çatan. Arabulucu.

Gotarmag : Bir işi bitirmek. Pişen yemeği kaplara boşaltmak.

Gotügızıl : Tembel.

Govug : Mağara çukur. Ağaçların oyulmuş yeri. Dişin çürüyüp boşalan yeri.

Goya : Sözde sanki, güya anlamında.

Goz : Ceviz (koz).Fırsat.

Gô : Göğ. Gök.

Gôçüg : Çukur.

Gôde : Güvercin.

Gôgbagla : Yeşil bakla, fasulye.

Gômme : Bir şeyin üstünün örtülmesi, kapatılması. Tandır közü içine atılarak pişirilen bir ekmek.

Gômpül : Patates.

Gônen : Toprağın suyunu alması, tavlanması.

Gôrümce : Kocanın kız kardeşi.

Gôve : Evlere musallat olan küçük kurtçuk.

Gôverti : Bitkilerin yeşermesi. Yeşillik.

Gôyneg : İç giysisi fanila. Gömlek.

Gôzer : Kalburdan büyük gözenekli elek.

Gubarmag : Cesaret taslamak.

Gubaşmag : İşte yardımlaşma, birleşme. Bizim çoban diğer çobanla davarları gubaşıg güdüyorlar gibi.

Gumele : Tarlaya , bahçeye yapılan küçük barınak.

Gundag : Küçük çocukları belemek için kullanılan bez.

Gunduru : Başağı kılçıklı ekin.

Gunnamag : Mısmıl olmayan hayvanların doğu yapması.

Gurba : Kurbağa.

Gursag : Boğaz, mide, bağırsak anlamında.

Gusguru : Çok kuru.

Guşag : Bel bağı.

Guytag : Az derin yer.

Guz : Kuzey. Serin olan yer.

Guzugula : Çiğ yenilen ekşi, mayoşlu bir bitki.

Guzum : Yavrum.

Gûccüg : Küçük.

Gûlü : Hindi.

Gûşene : Tencere.

Gûdüg : Kısa boylu.

Gûdümsüz : Uğursuz kişi.

Gûndeligci : Günlük çalışan yevmiyeci işçi.

Gûrg : Kuluçkaya yatacak tavuk ve kuş. Civ civlerini güden gözeten tavuk ve kuş.

Gûüm : Güğüm. Altı geniş üstü dar ve boğazlı metal su kabı.

Gûyâ : Güveyi, damat. Sözde sanki anlamında.

Gûz : Sonbahar.


-H-

Ha : Dikkat çekmek, uyarmak için kullanılan söz. Beni kızdırma ha.

Habire : Sürekli.

Hadi : Çabukluk belirtmek için kullanılan söz. Haydi.

Hagla : Sekiz kg buğday alan tahıl ölçme aracı.

Hak : Yaradan. Değirmencinin, hocanın, bekçinin, çobanın emeği karşılığı aldığı pay.

Halal : Helâl.

Ham : Olgunlaşmamış.

Hamamlıg : Abdets alınan, banyo yapılan yer.

Hamarad : Çalışkan.

Hani : Nerede. Hatırlatma sözü.

Hapazlamag: Avuçlamak.

Harar-Haral: Kıldan, yünden, pamuktan dokunan büyük çuval.

Harlamag : Ateşin birden parlaması, güçlü yanması.

Harman : Tahılların dövülmesi, sürülmesi için toplanan yer.

Harpgapan : Meyva toplamaya yarayan uzun, bir ucu yarılarak dörde ayrılmış ağaç.

Hasır : Kamıştan örülen tabana serilen sergi.

Hatıl : Taş, kerpiç duvar örülürken duvar üstüne boydan boya uzatılan ağaç. Beton binalarda direklerle kirişlerin demir bağlantıları.

Hatır : İtibar.

Hadlamag : Atlamak.

Hayta : Yaramaz.

Hazidmeg : Hoşlanmak.

He : Evet anlamında. Kulpsuz, seleden biraz dar ağaç çubuklarından örülmüş yük taşıma aracı. Kalecik'ten köye üç he dut geldi gibi.

Hebden : Topyekün. Hep birlikte.

Hebe : At, eşek, katır gibi binek hayvanlarının eğerlerine, semerlerine takılan, veya omuzda taşınan kilim, halıdan dokunan iki gözlü torba.

Hedig : Buğdayın su ile kaynatılarak pişirilmesi.Hedik.

Helâ : Tuvalet.

Hele : Uyarma, korkutma, geciken davranışları bildirmek için kullanılan bir söz.

Helig : Taş duvar içine doldurulan çakıl.

Helke : Altı, üstü aynı genişlikte, üstü açık, taşımak için kulpu bulunan, bakırdan su kabı.

Hereg : Ağaç üzerindeki üzüm asması.

Hergele : Binmeye ve yük taşımaya alıştırılmamış at, eşek. Terbiyesiz görgüsüz anlamında.

Heybed : İnsanlarda korku ile saygı uyandıran görünüş. Heybet.

Hı : Evet anlamında onaylama.

Hırka : Önü açık, kollu üst giysisi. Dervişlerin giydiği üst giysisi.

Hırlamag : Köpeğin saldırı öncesi sesi. Hırıltılı ses çıkarmak. Kızgınlık anında ters konuşmak.

Hısım : Hafifçe ince ses çıkarmak.

Hingirdemeg: Yavaş ses ile ağlamak, mırıldanmak. Hingirdeyip durma gibi.

Hirg : Toprağı sürmek.

Ho : Öküzleri yürütmek için kullanılan söz.

Hobbala : Şaşma ve kınama anlatan bir söz.

Hollug : Tavukların yumurtlama yeri. Folluk.

Honi-Huni : Bir sıvıyı ağzı dar bir kaba aktarmak için kullanılan üstü geniş altı dar boru şeklinde olan araç.

Horagiçti : Makbule geçti.İyi oldu.

Hoşbeş : Sohbet.

Hotag : Kağnıda boyunduruğun gerisine oturup öküzü süren çocuk. Çocuk oyunlarında sopalarla vurmak için ortaya konan, taş, kemik ve ağaç parçası.

Hoyug : Oyuk. İçi boş çukur.

Höbeg : Ot, sap yığıntısı.

Hödüg : Görgüsüz.

Hösd : Hayvanları durdurma komutu. Bir kimseyi uyarmak için kullanılan söz.

Höşmerim : Yağlı süt, un, yağdan yapılan hamur işi bir yiyecek.

Höşşeg : Deve yavrusu.

Höyüg : Toprak yığını küçük tepe. Yapı kalıntılarının gömülü bulunduğu tepe.

Hüngürdemeg: Yüksek sesle hıçkırarak ağlamak.


-I-

Iccacıg : Sıcacık.

Imıl ımıl : Ağır ağır, yavaş, yavaş.

Irag : Uzak.

Irahad : Rahat

Irahmed : Rahmet.

Irakı : Rakı.

Iramag : Uzaklaşmak.

Iramedlig : Topraktan ve metalden yapılan emzikli su kabı. İbrik.

Irgad :Tarımda ve inşaatta çalıştırılan gündelikçi işçi.Amele.

Irgadlıg : Harman zamanı.

Irgalamag : Sallamak.

Isıcag : Sıcak.

Iskarta : İşe yaramayan, boşa çıkan. Malanın diğer adı.

Islıg : İki dudak arasından üflemekle çıkarılan ses.

Işıdı : Ortalığın aydınlanması.

Ivırzıvır : Küçük önemsiz eşya.


-İ-

İcar : Toprak kirası.

İçdonu : Alt kısma giyilen iç çamaşırı.

İdare : Gerkesiz harcamadan kaçınma. Gazyağı ile yanan altı honi şeklinde, üstü camsız, fitilli ışık veren lamba.

İdsin : Etsin.

İidiş : İğdiş. Erkekliği giderilmiş hayvan.

İkileme : Tarlayaı ikinci defa sürmek.

İlâan : Leğen.

İlenmeg : Beddua etmek.

İlig : Düğmenin takılması için elbiseden açılan delik. Diz kapağı içindeki kemikteki sıvı.

İllaki : Cebri, cebren.

İlkin : Önce. İlk önce.

İlkyaz : İlkbahar.

İmece : Köylülerin yardımlaşarak toplu yaptıkları iş.

İmleg : Kolay çözülen düğüm.

İn : Mağara.

İngin : Alçak yer.

İnne : İğne.

İntab : İltihap.

İreçber : Rençber. Tarımla uğraşan kişi.

İrellerden : Bir kaç gün önceden.

İrezil : Rezil.

İri : Büyük. Hayvanların ahırda yemediği büyük saman artıkları.

İrin : Cerahat. Vücudda iltihaplanma sonucunda biriken sarı renkte mikroplu su.

İrkilmeg : Korkmak.

İseri : Çivi.

İsiran : Hamur kesme ve hamur kazımaya yarayan paslanmaz alet.

İskemle : Sandalye.

İspirto : Eski gaz ocağı ve lüküslerde yakılan yanıcı, uçucu madde.

İşçimen : Eli iş tutan, elinden iş gelen. Çalışkan.

İşleme : Bez kumaş üzerine iğne, iplik kullanarak elle nakış yapma.

İşlig : Gömlek.

İşşeg : Eşşek.

İddirsa : Göz kapaklarında çıkan ilrihaplı sivilce.

İt üzümü : Üzüm veren yabani sarmaşık.

İyecen : Bir çeşit bıtırak türü.


-K-

Kakılı : Gayet çok anlamında.

Keçe : Dikişsiz, kolsuz, yün sıkıştırılarak yapılan çoban üstlüğü.

Kefe : Terazi gözlerinden her biri. Gevenin dikensiz olanı.

Kekeç : Kekeleyen.

Kelem : Lahana.

Kendir : Kalın ip.

Kepeg : Buğday kabuğu. İnsan saçından dökülen deri.

Kepeneg : Dikişsiz, kolsuz, yün sıkıştırılarak yapılan çoban üstlüğü. Kelebeğin diğer adı. Keçe.

Kepennig : Evin içinden ahıra inmek için evin tabanına açılan ve tahta kapakla kapak yapılan yer.

Kepir : Gevşek, taşlı, verimsiz yer.

Kerata : Ayakkabı çekeceği. Sevgi ile söylenen sitem sözü.

Kere : Defa, kez.

Kertig : Kesici bir aletle, az bir oyuk açılarak işaretlemek.

Kes : Fiğ, mercimek, nohut, yonca, ot ve benzeri şeylerden yapılan saman.

Kese : Bezden yapılan, içine altın, para konulan küçük torba.

Kikirdemeg : Gevrek, gevrek gülmek.

Kil : Eskiden çamaşır ve baş yıkanan yağlı bir toprak çeşidi.

Kiler : Ambar.

Kinneşmek: Dargınlık derecesini artırmak.

Kirkid : Çuval, kilim dokurken kullanılan ağaçtan yapılmış demir dişli aygıt.

Kirman : Yün eğirip, ip yapmaya yarayan ağaçtan dört çatal olarak yapılan bir araç.

Kişfitmeg : Gözetlemek, incelekem.

Kiyifli : Neşeli, moralli, keyifli.

Kôçeg : Kadın kılığına girip oynayan erkek.

Kômüş : Manda,camız.

Kôs : Büyük davul,şavaş davulu.

Kôteg : Sopayla atılan dayak.

Kurada : İşe yaramaz, eskimiş, bozulmuş. Ağaçtan örülen seleden biraz dar dayanıklı sepet.Bir diğer adıda hee.

Kûlleme : Vücudda çarpma ile oluşan şişliğe, ıslak bir bez sıcak küle batırılarak yapılan tedavi. Ekmek saçı'nın altına yanmasın diye suyla karıştırılmış külün yapıştırılması.

Kûllüg : Kül ve çöp dökülen yer.

Kûlüsdür : Yığpranmış, eski, bakımsız.

Kûlte : Demet bağlam. Üç, dört yufka ekmeğinin birleştirilerek katlanması.

Kûng : Yolların altına döşenen geniş su borusu. Büz.

Kûp : Topraktan yapılan geniş kap.

Küremeg : İleri doğru iteklemek.

Kûrtün : Kar birikintisi.

Kûsgü : Ağır bir şeyi iteklemekte kullanılan ağaç.

Kût : Kısa anlamında.


-L-

Laf : Söz.

Lafebesi : Çok laf (söz) bilen.

Lan : Vefasızlık. Lanet etme.

Langır lungur: Kaba, saba.

Lanlan : Gereksiz, konuşma.

Layn : Ulan anlamında kabaca seslenme ünlemi.

Lilegbunnu : Yenilen otlu ekmeği yepılan bir ot.

Lo : Kabaca bir seslenme ünlemi.

Lüle : Bunarın (çeşmenin) su akan borusu.


-M-

Mabiin : Balkon.

Macır : Göçmen, muhacır.

Madara : Rezil olmak.

Mafolmag : Perişan olmak.

Mahana : Bahane.

Masûl : Mahsül. Çiftçinin yetiştirdiği ürün.

Mal : Büyük baş ahır hayvanı. Mülkiyet.

Mala : Sıva aleti.

Malag : Manda yavrusu.

Mangır : Para.

Mangafa : Kafası kalın, geç anlayan.

Mapusane : Hapishane.

Maraglı : Meraklı.

Maraz : Dert, hastalık. Dayanılması zor durum.

Maşa : Bir şey tutmaya, ateşi karıştırmaya yarayan küçük kollu araç. Başkasının istek ve amaçlarına alet olan kişi. Kullanılan kişi.

Mayasır : Basur, hemoroit.

Mayıs : Mevsimlerden beşinci ay. Cıvık hayvan pisliği.

Mayış : Maaş.

Mayışmag : Gevşemek.

Maytab : Komik. Renkli ışık saçan havai fişek.

Mazanlamag : Gözetlemek.

Mazarad : Yaramaz.

Me : Kuzu sesi.

Mendebur : Uyuşuk, pis.

Menevşe : Mor çiçek açan, kokulu bir çiçek türü. Menekşe.

Mera : Köyün otlak için kullanılan ortak malı arazi.

Meram : Arzu, istek.

Merdiman : Merdiven.

Merteg : Eski yapılarda soyma üzerine döşenen bir, iki metre ve daha uzun ince sırıklar.

Mesarif : Masraf.

Mesel : Masal.

Meyhor : Sarhoş.

Meymenedsiz: Sevimsiz güdümsüz.

Med : On, onbeş cm uzunluğunda, deynek kalınlığında uçları sivriltilmiş ağaçtan yapılan çocukların oynadığı bir oyun aracı.

Mıcımag : Konan kuralı bozmak. Gevşemek.

Mıcır : Çakılın küçüğü taş.

Mıh : At, eşek, katır, öküz nallarken, nalı hayvanın ayak tırnağına tutturmaya yarayan çivi.

Mındar : Mısmıl olmayan. Kirli,pis.

Mırıg : Toprağın suyla hallolması. Çamur.

Mısmıl : Allah tarafından eti yenmeye izin verilen hayvan ve eti,yiyecek.

Mıymıy : Üşengeç.

Mıymıntı : Uyuşuk.

Micimig : Çok küçük kum tanecikleri.

Milacı : Özü büyük olan bir ağaç.

Miltan : Gömlek.

Misir : Mısır.

Morug : Yaşlı

Motur : Tarım makinası traktör.

Möggem : Güzel, şahane, iyi, sağlam.

Muhaned : Kimseye yararı olmayan.

Mukatol : Sahip ol.

Murç : Ucu sivri demir.

Murd : Bazı yiyeceklerin dibe çöken koyu kısmı.

Mürdümüg : Fiğe benzeyen, baklagillerden, bakıldaklı olan ve bakıldak içindeki taneleri yeşilken yenen bir bitki.


-N-

Nabcaz : Ne yapacağız.

Nadas : Toprağın sürülüp bir yıl bekletilmesi.

Nakıs : Sırnaşık, aksi kişi.

Nal : Yük taşıyan hayvanların ayak tırnağına çakılan demirden araç.

Nalband : Hizmet hayvanlarını nallayan kişi.

Nalbır : Yapı malzamesi ve at nalı çivi satan kişi. Nal yapan demirci. Nalbur.

Naled : Lanet.

Namıssız : Namussuz. Ahlak kurallarını çiğneyen.

Namlı : Ünlü. Ateşli silahların ucunda bulunan boru gibi parça (namlu). Savrulmuş buğday yığını.

Narasın : Bir şeyin yok olduğunu üzülerek söylemek.

Nasıranlı : İnatçı.

Navrag : Surat.

Navrız : Bahar bayramı. Türklerin Ergenekon denilen dağdan gün yüzüne çıkmaları.

Nebed : Nöbet.

Nedamed : Pişmanlık duyma.

Nene : Nine.

Neseb : Ar, haya. Soy.

Nevridönüg : Suratsız.

Nizol : Felç.


-O-

Oba : Konar göçer yaşayan ailelerin meydana getirdiği topluluk ve toplandıkları yer.

Ocaa : Ocağa.

Ocag : Mevsimlerden birinci ay. İçinde ateş yakılan yakılan yer. Aile birlikteliği ve yaşantısı.

Od : Ateş.

Odlaa : Otlağa.

Ogga : 1283 gr ağırlığında, bir ağırlık ölçü birimi.

Oglac : Hamur açmaya yarayan silindirik ağaç parçası.

Olag : Oğlak. Keçi yavrusu.

Okuyuntu : Düğün davetiyesi.

Olug : Çeşmlerde hayvanların su içmesi için yapılan dar ve uzun bir çeşit havuz. Su değirmenleri zamanında suyun değirmene gireceği yerde bulunan saç'tan bükülmüş veya ağaçtan yapılmış boru. Hayvanlara saman vermek için ağaçtan yapılan içi oyulmuş aygıt.

Oncaz : O denli az, azıcık. Zavallı.

Onmag : İyi gün, zengin olmak.

Orag : Yarım çember biçiminde, yassı,ensiz ve buna bağlı bir saptan oluşan ekin, fiğ, arpa gibi tahıl bitkilerini biçme aracı.

Ortagcı : Ortak iş yapılan kişi.

Otlag : Hayvanların otlatıldığı köyün ortak malı olan arazi.

Oynaş : Eşinden başka gayri meşru eş.


-Ö-

Ôün : Öğün.

Ôkele : Öfkeyle.

Öd : Sarı renkli acı salgı,safra.

Ödleg : Korkak.

Ölgün : Ekime hazır olgunlaşmış tavlı toprak. Diriliği tazeliği kalmamış, gücü zayıflamış, solgun, cansız, renksiz.

Öllüg : Doğum yapan kadının ve küçük bebeklerin sıcak, ılık toprağa yatırılması.

Öllüünkôrü : Sana ne, ne karışıyon anlamında. Bazı yörelerde bizim pinirli hamur dediğimiz yemepe verilen ad.

Öndere : Övendire. Bir ucunda gadak(çok küçük çivi) çakılı diğer ucunda çift sürerken karasabanın çamurunu kazımak için yassı metal takılı, öküzlerin düven sürerken ve yük taşırken yürümesi için kullanılan ağaçtan yapılmış uzun deynek.

Öndüç : Geri verilmek üzere alınan bir çeşit emanet.

Öngürü : Ankara.

Örg : Ucu sivri, ip, urgan bağlı toprağa çakılan ağçtan ve demirden küçük kazık.

Örglemeg : Bağlamak.

Örüm : Davarların yaylım yerinden,yerleşim yerine yakın bir yere kuşluk vakti getirilip sağılması.

Ösüz : Öksüz. Anası, babası ölmüş çocuk. Kimsesiz.

Öşür : Bir çeşit vergi türü.

Örtme : Üstü kapalı bir çeşit kuruluk.

Ötebete : Küçük eşyalar.

Ötengûn : Geçen gün.

Ötürüg : Hayvanın ishal olma hali.


-P-

Pag : Temiz.

Pala : Eski bezlerden yapılan kilim. Testerenin biraz büyüğü. Ankara yöresine has, ağzı tırpana benzeyen kılıç.

Palaz : Keklik yavrusu.

Pamıcag : Rutubetli, nemli yerde oluşan pamuksu madde.

Pazı : Bazlama, gözleme yapmak için hamurun küçük, yuvarlak parçalara ayrılması. Yaban pancar yaprağı.
Kolun omuz ile dirsek arasında kalan şişkin kas kütlesi.

Paddag : Ansızın, birden.

Patırdamag : Gürültü yapmak. Ateşte kavrulan bir şeyin ses çıkarması.

Padlag : Gizli kalacak bir şeyi söyleyen. Kavrulmuş mısır. Delinmiş, yırtılmış. Ağaç köklerindeki filizler.

Peçe : Bir şeyi gizlemek için üzerine çekilen örtü. Kadınların sokakta yüzlerini kapatmak için kullandıkları ince siyah örtü.

Peştamal : Kadınların taktıkları ve hamamda takılan yarım etek.

Pılı pırtı : Kumaştan eşyalar.

Pırtı : Giyim eşyası.

Pısırıg : Uyuşuk, çekingen.

Pısmag : Sinmek, saklanmak.

Pışkır : Havlu, mendil.

Pinir : Peynir.

Pinpirig : Çabuk huylanan. Aceleci.

Pinti : Cimri.

Pire : İnsan ve hayvan kanını emerek beslenen, çok küçük asalak böcek.

Pislenmeg : Oyalanmak.

Poçu : Saçaklı boyun atkısı.

Poşu : Başa sarılan ipekten dokunmuş parlak kumaş.

Pontul : Pantolon.

Postal : Kısa çizme. Eskimiş ayakkabı. Düşkün kadın.

Potin : Bot ayakkabı.

Pörçüg : Kuyruk.

Pördleg : İri gözlü.

Pöyreg : Suyun aktığı, çömlek, testi gibi topraktan pişirilerek yapılan su borusu.

Pösteki : Koyun, keçi postu (derisi).

Pûrçeg : Püskül.


-R-

-S-

Saa : Sağ.

Sacaya : Ateş yanarken tencere altına konan üç ayaklı demir.

Sakar : Dolaşık, dengesiz iş yapan.hayvanların alnında bulunan beyazlık.

Salma : Köyde yapılan bir iş için her ailenin bütçe durumuna göre köy heyeti tarafından belirlenen ödemesi gereken para.

Salmag : Bırakmak.

Samyeli : Kıbleden (güneyden) esen sıcak yel.

Samıd : Anadoluda sazsız, sözsüz oynana köy oyunlarına verilen ad. Akyurt ilçesinin bir köyü.

San : Ün, şöhret.

Sancı : Ağrı.

Sapıdmag : Şaşırtmak. Yoldan çıkmak.

Sarma : Dolma.

Sası : Tatsız.

Savag : Değirmen veya ark suyunu başka yöne çevirmeye yarayan düzenek.

Savıl : Çekil, yol ver. Davulcunun düğünde meydanda hareketli dönerek yaptığı gösteri.

Savmag : Uğrlamak. Uzaklaştırmak.

Savsag : Başıboş, geveze, serseri.

Savsalı : Aceleci.

Saya : Ağıl bahçesi.

Sebgin : Rüzgarla yağan yağmur.

Sedir : Ağaçtan, tahtadan yapılmış altmış cm yüksekliğinde oturma yeri.

Sefertası : Tarlaya, bostana, davar gütmeye giderken içinde yemek götürülen ağzı kapaklı kap.

Seirdmeg : Seğirtmek. Koşmak.

Seki : Sırasıyla eğimli olarak yapılan oturma yerleri. Eğimli arazilerde sırasıyla düz ve eğimli olarak sıralanan arazi.

Sele : Söğüt, kavak gibi ağaçların fışkınlarından örülen yayvan kap, sepet'in büyüğü.

Semen : Efe ruhluluk seğmenlik. Gelin getirmeye giden topluluk. Düğüncü.

Semer : Eşeklere binmek ve yük sarmak için deri, kamış, keçe, ağaçtan yapılan gereç.

Sendelemeg : Denge bozularak düşecek gibi olmak.

Seped : Söğüt ve kavak gibi ağaçların fışkınlarından örülen küçük yayvan kulplu örgü kap.

Sergen : Tahtadan yapılan içine kap, kaşık konan raf.

Sermeg : Bir şeyi yaymak, dağıtmak.

Sığırtmaç : Sığır çobanı.

Sıma : Yüz şekli.

Sınmag : Zayıf düşmek. Yenilgiye uğramak.

Sırım : Sicim kalınlığında ince ve uzun deri parçası.

Sırnaşıg : Yüzsüz, arsız.

Sıvışmag : Usulca, sessizce kaybolmak.

Sıyırmag : Soymak. Bir şeyin kabuğunu çıkarmak.

Sızag : Taşların arasından akıp, taş oyuklarına toplanan su birikintisi.

Sızıntı : Sıvı maddelerin bir delik veya bir yarıktan geçerek istenmedik yönlere doğru dağılması.

Sicim : Keten, kenevir gibi bitkilerin liflerinden yapılan ince ip. Kındap.

Sini : Sofrada üzerine yemek tabakları konan tepsi.

Sinmeg :Saklanmak.

Sin Sin : Düğünlerde davul zurnayla ateş etrfında oynanan bir tür savaşa hazırlık oyunu. Mezardan diriliş.

Sirken : Kavrularak yenilen bir türü.

Siyis : İki üç yaşlarında irileşmiş erkek keçi. At bakıcısı.

Soğuglug : Doğal yetişen, yenilen semiz otu.

Somun : Yuvarlak fırın ekmeği.

Soyka : Ölen kişinin üzerinden çıkan elbiseleri. Soykası çıkasıca gibi.

Sôbe : Saklambaç oyunu.

Sômürmeg : Bir yiyecek ve içeceğin hepsini yiyip, silip, süpürmek. Bir devletin başka bir devletin doğal kaynakları ve ekonomisinden çıkar sağlamak.

Sôvelmeg : Ayakta durmak dikilmek, dinelmek.

Sôvmeg : Küfretmek.

Sufra : Sofra. Yemek yemek için yemeklerin dizildiği tepsi, masa.

Sumsug : Yumruk.

Susa : Şose yol.

Südsüz : Değersiz sözüne güvenilmeyen kimse. Soysuz.

Sümsüg : Uyuşuk davranan, pısırık kimse.

Sürtüg : Evinde oturmayan, vaktinin çoğunu gezmekle
geçiren.


-Ş-

Şamar : Avuç içiyle vurulan tokat.

Şaplag : Tokat.

Şarşar : Gür ve sesli akmak. Çağlayan.

Şartolsun : Yemin olsun.

Şaşıbeş : Şaşı anlamında.

Şavıl : Ucuna bir ip bağlanarak örülen duvarın doğru olup olmadığını anlamak için yukarıdan aşağıya doğru duvara sarkıtılarak duvarın doğruluğunu ölçmeye yarayan ölçüm aracı. Çekül. Şakül.

Şavıltı : Gürültü ve yankılı ses.

Şavk : Parlaklık.

Şebid : Mayasız yufka ekmeği.

Şıllıg : Ahlaksız kadın.

Şırınga : İnsan ve hayvan vücuduna ilaç gibi sıvı vermeye yarayan araç. Enjektör.

Şindi : Şimdi.

Şinnig : Düğünlerde kına gecesinde kadınlar arasında yapılan eğlence.

Şire : Bazı meyvelerin yapışkan suyu. Şıra.

Şirnemeg : Yaramazlık etmek, şımarmak.

Şişeg : İki yaşında koyun.

Şitan : Şeytan.


-T-

Tandır : Etrafı yuvarlak şekilde örülerek çukurlaştırılan, üstüne saç kapanabilen büyük ocaklık.

Tandırevi : Ekmek pişirilen tandırın olduğu oda.

Tavatir : İyi,hoş, pek güzel anlamında.

Teggırma : Tek namlulu tüfek.

Tegecen : Cınnak, çıtlık türü yenen bir ot.

Temşid : Sahur.

Tentene : Dantel.

Tepetaglag : Sırt üstü düşmek.

Tesbig : Tesbih.

Tesgire : Askerliğin bittiğini belirten belge.

Teyyare : Uçak.

Tezeg : Hayvan pisliğinden yapılan yakacak.

Tıngırdag : Keçilere takılan orta boy zil.

Tıkırdag : Kuzulara takılan küçük zil.

Tırpan : Ekin, fiğ, arpa, yonca,ot vb. biçmeye yarayan kesici alet.

Tombag : Yuvarlak.

Tongurdag : Koyunlara takılan büyük zil.

Topaç : Çevresine ip sarılarak dödürülen kamçı ile vurularak dönmesi sağlanan ucu sivri oyuncak. Bizde diğer adıda Ayı.

Tozag : Toz gibi ince yağan kar. Bir mantar adı. Tozlu yer.

Tumman : Don, şalvar, pantolon türü giysi.

Tuzla : Davarlara tuz verilen düz kayalar,taşlar.

Tônge : Tırpanla ekin biçerken, destenin dağılmaması için tönge otu denilen ottan bağlanan ayakcak.

Tôz : Tüysüz kel olan yer. Kulağıntözü kulağın memesi anlamında.

Tütmeg : Aşık olmak, koklamak, sevmek, yanmak. Sobadan, bacadan sızan duman.

Tütsü : Büyü ve ilaç yapmak maksadıyla yakılan kokulu madde. Dini törenlerde çevrenin güzel kokmasını sağlamak için yakılan güzel kokulu maddenin buhar ve dumanı.


-U-

Uçgur : Donun belde durmasını sağlayan ip veya lastik.

Ufalamag : Övelemek, inceltmek.

Ura : Uğra. Açılan hamurun veya pişen ekmeğin saca yapışmasını önlemek için serpilen un. Hamurdan bırakılan ekmek mayası.

Ulamag : Eklemek.

Umursamag : Önem vermek.

Upuzun : Çok uzun.

Urba : Elbise,giysi.

Usugmag : Uslanmak. Bir suçtan, öfkeden sonra sessizleşmek, uslu görünmek.

Uşag : Çocuk, genç. Erkek hizmetçi.


-Ü-

Üflüg : Islık.

Üleşmeg : Paylaşmak.

Ümüg : Boğaz, gırtlak.

Ürgmeg : Korkmak.

Ürmeg : Havlamak.

Üleş : Ölmüş hayvan leşi, leş.


-V-

Variyedli : Varlıklı, zengin.

Vatı : Vakti.

Vıcımag : Oyun bozanlık etmek, caymak.

Vıddırvızıg : İşe yaramaz anlamında.

Vıdı Vıdı : Gevezelik, dedi kodu, homurtu, söylenme.

Vınlamag : Hızlı giden taş, topaç, kurşun gibi bir nesnenin çıkardığı ses.

Vırdgel : Aynı yerde gidip gelmek.

Vıy : Üzüntü bildirir ünlem.

Vızırdanmag : Kendi kendine konuşmak.

Vidi Vidi : Tavuğu yeme çağırma seslenmesi.

Vir : Ver.


-Y-

Yaa : Öylemi. Yağ.

Yaardı : Yağardı.

Yaba : Harmanda çeç savurmaya ve saman doldurmaya yarayan tarım aleti.

Yaban : Uzak el.

Yaır : Yağır. Sırt, iki kürek arası. Atın omuzları arasında ki yer.

Yahu : Seslenme ünlemi.

Yal : Unla, suyla karıştırılan köpek yiyeceği.

Yalabıg : Çevik, atik anlamında.

Yalag : Köpeğin su içtiği, yal yediği içi oyuk taş.

Yâlıg : Büyük mendil.

Yalınayag : Ayakkabısız, çıplak ayak.

Yamaç : Karşı.

Yamalıg : Yırtık elbiseye veya başka bir eşyanın yırtık yerine dikilen bez parçası.

Yanaşma : Evde yatılı kalan hizmetçi kız.

Yanır : Böğür, sırt. Hayvanların sırtında açılan yara.

Yanpiri : Eğrü,büğrü.

Yapağı : Kırkılan bir koyunun yününün tamamı.

Yarımagla : Yarım hakla. Dört kg buğday alan tahıl ölçme aleti.

Yarma : Yıkanan ekinin dibekte dövülerek kabuğunun soyulması.

Yarsımag : İmrenmek, özenmek.

Yas : Ağıt.

Yaslaç : Bazlama hamurunun pazılarını yassılaştırmaya yarayan, yassı, yuvarlak, saplı tahtadan araç.

Yaşmag : Kadınların namaz kılarken başlarına örttükleri büyük örtü. Baş örtüsünü ağız kapanacak şekilde bağlamak.

Yatalag : Ayağa kalkamayan, yatakta yatan hasta.

Yavan : Kuru, katıksız, zayıf anlamında.

Yavıglı : Sözlü, nişanlılı kız.

Yavsı : Koyun, keçide görülen kan emen bir asalak. Küçük bir tür kene.

Yavşan : Dağlarda yetişen kokulu, acılı eskiden suyu kaynatılarak mide ağrıları için içilen yabani bir ot.

Yayılmag : Hayvanın otlaması. Bacakları ayırarak ahlaksızca oturmak.

Yayla : Ağıl. Yüksek yerlerde,dağlarda otlak olarak kullanılan mera.

Yayma : Tahıl dolu çuval ve torba.

Yaymag : Hayvan otlatmak.

Yazmag : Kaydetmek.

Yele : Atların boyunlarında ki uzun kıllar.

Yemeni : Baş örtüsü. Bir ayakkabı çeşidi.

Yığın : Biçilmiş buğday, arpa destelerinin çapraz olarak sıralanması.

Yılar : Hayvanı çekmek veya ahıra bağlamak için başına takılan ip,urgan.

Yılgın : Su kenarlarında dikilmeden kendi fışkıran, biten ağaç.

Yılmıg : Tarlada destelerden yere dökülen tahıl sapları. Odun ve ağaçların iğne kadar incelikte olan parçaları.

Yiin : Yiğin. Sık olan. Bol anlamında.

Yilkinmeg : Davranmak.

Yimiş : İncir.

Yimlig : Yenen bir ot türü, yemlik.

Yiniyidme : Yeni, genç nesil.

Yir : Yer. Yemek.

Yiyinti : Kış için hazırlanan yiyecek ve hayvan yemi.

Yonga : Yontulan veya rendelenen ağaçtan çıkan parçalar. Ağacın soyulmuş kabuğu, gamgak.

Yufka-Yuka : Şebit olarakta bildiğimiz bir ekmek türü. İnce zayıf.

Yumag : Yıkamak. Sarılan ip topağı.

Yumulmag : Üstüne kapanmak. Saklambaç oyununda ebenin gözlerini kapaması. Saldırmak, koşmak.

Yumuşmag : Üşüşmek.

Yun : Koyun tüyü, yün.

Yuncag : Yıkanacak olan.

Yunmag : Yıkanmak.

Yuvacı : Yuvağı çekmek için ağaçtan yapılan araç.

Yuvag : Toprak evlerin üzerinde ki çorağı sıkıştırmaya yarayan silindir şeklindeki taş.

Yûglüg : Yatak, yorgan dizilen yer.

Yûlümeg : Yolmak, traş etmek.

Yûzügoyun : Yüz üstü yatmak.


-Z-

Zaan : Sahan, tabak.

Zaar : Eniklikten kurtulmuş küçük köpek.

Zameri : Kış ortası, zahmeri,zemheri.

Zanaatkâr : Sanatkâr.

Zangırdamag : Güçlü bir ses çıkararak titremek, sallanmak.

Zerdali : Kayısı.

Zardlag : Olur olmaz yellenen, palavracı.

Zebelle : İri yarı korkunç insan.

Zebil : Çok bol.

Zelzele : Deprem, yer sarsıntısı.

Zıbarmag : Ölmek, gebermek. Uyumak. Çok içip sızmak.

Zıbardmag : Dövmek.

Zıbıldag : Yağmurda çok ıslanmak. Baldırı çıplak, zibidi.

Zıbın : Çocukların kundaklandığı bez.

Zılgıd : Paylama, azar. Korkutma gözdağı verme.

Zıngıldadmag : Sarsmak, sallamak, oynatmak.

Zırtaboz : Saygısız, utanmaz, tembel.

Zır Zop : Düşüncesiz, duyarsız, kaba davranışlı, kırıcı kimse.

Zibidi : Gülünç olacak derecede dar giyinen kimse. Yersiz davranışları olan kimse.

Zifiri : Aşırı siyah ve karanlık.

Zindan : Karanlık.

Zombuldamag: Korkudan titremek.

Zonglamag : Şiddetli ağrı.

Zöhür : Sahur.


Kozayağı Köyü'nün Geçmişte ki Yaşantısını dile getiren Eski Hayat adlı şiirimle kitabımızı noktalamak istedim.

ESKİ HAYAT

Hatırladım çocukluk günlerim
Şiir yaptım köyde gördüklerimi
Nasıl unuturum bildiklerimi
Zor ama güzeldi o eski hayat

Ahıra gömerdik pinir çömleği
Köy yerinde bulamazdık gömleği
Elimizde vardı çoban değneği
Zor ama güzeldi o eski hayat

Tarlaya giderdik omuzda tırpan
Hayvana derdik azmı geldi arpan
Kuş avlamak için yapardık sapan
Zor ama güzeldi o eski hayat

Patozlar döverdik orta harmanda
Toza bulanırdık sapta samanda
Kurda yem olmak var siste dumanda
Zor ama güzeldi o eski hayat

Sin sinler oynardık davul zurnayla
Gelini alırdık eli kınayla
Çoraklı kaşlar yıkılır halayla
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kağnıya koşardık bir çift öküzü
Düğün yapmak için beklerdik güzü
Çobanlar heybeyle toplardı yüzü
Zor ama güzeldi o eski hayat

Diş açardık değirmenin taşına
Su almaya giderdik çay başına
Doyum olmaz tarhananın aşına
Zor ama güzeldi o eski hayat

Bulgur kaynatırdık bakır leğenle
Yarmalar döverdik taştan dibekle
Yapılan her işte nöbetler bekle
Zor ama güzeldi o eski hayat

Bahçeye dizerdik arı kovanı
Aramazdık yağlı ile yavanı
Misafirler şenlendirir yuvanı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Duvarlar örerdik kerpiçten taştan
Güzele bakardık damdaki kaştan
İnsanlar sıkılır çok süren kıştan
Zor ama güzeldi o eski hayat

Damla damla dökerdik sıcakta teri
Toprakla yoğrulduk öteden beri
Köyün odasıydı toplanma yeri
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kasımda katardık koçu sürüye
Evlenirdik mendil korduk dürüye
Gidilir şehre yürüye yürüye
Zor ama güzeldi o eski hayat

Ava giderdik tüfekler tek kırma
Kurşunu eritir yapardık saçma
Hoş olur yazın harmanda yatma
Zor ama güzeldi o eski hayat

Çocukken oynardık kemikli notak
Topaç çevirirdik nasıl unutak
Yüklüğe dizilirdi yünlerden yatak
Zor ama güzeldi o eski hayat

Dağlarda güderdik koyunla kuzu
İçinden seçerdik sağmalla yozu
Biber olur kesli samanın tozu
Zor ama güzeldi o eski hayat

Geçen arabadan isterdik gaste
Bir acı olayda yazardık beste
Hindi tavuk beslenirdi kümeste
Zor ama güzeldi o eski hayat

Ekinleri yıkardık sererdik sergi
Karasaban pulluk yapardık hergi
Kimse bilmezdi gazete dergi
Zor ama güzeldi o eski hayat

Sular getirirdik dağlar kazarak
Çeşmeler yapardık Fatiha yazarak
Sevap alınırdı hayır yaparak
Zor ama güzeldi o eski hayat

Keçiden kırkardık bem beyaz tiftik
Yaylaya çıkardık sanki bir çiftlik
Yürekte olurdu yiğitlik mertlik
Zor ama güzeldi o eski hayat

Yarış ederdik gitmeye camiye
Su verirdik bahçesinde selviye
Bazen gelirdi jandarma devriye
Zor ama güzeldi o eski hayat

Yağmur için yapar idik dualar
Sarı dede de keserdik kurbanlar
Dağılırdı köye etli pilavlar
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kar yağınca yol açardık kürekle
Unları elerdik ince elekle
Sevgiler olurdu temiz yürekle
Zor ama güzeldi o eski hayat

Gölünü yapardık yeşil ördeğin
Kınasını al yakardık güveğin
Önünü geçmezdi kadın erkeğin
Zor ama güzeldi o eski hayat

Yorulur uzanırdık çimenlere
Göğüs gererdik dertle kederlere
Konak dökülürdü bütün evlere
Zor ama güzeldi o eski hayat

Baharda yapardık ağaca aşı
Çorakla örterdik biz köyde kaşı
Mezara dikilir boz mezar taşı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Düğünde verirdik koyundan saçı
Kasket giyerdik başımızın tacı
Zengin doyururdu fakiri açı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Gelini alırdık sarı motorla
Dökmeci gelirdi atla katırla
Okudukça sen bunları hatırla
Zor ama güzeldi o eski hayat

Ekmeğe sürerdik bal tere yağdan
Taze ayranlar içerdik turhandan
Fakire pay dağılırdı kurbandan
Zor ama güzeldi o eski hayat

Armut ağacından toplardık burcu
Küçük yaşlarda tutardık orucu
Korulara bakardı bir korucu
Zor ama güzeldi o eski hayat

Bahçe kenarına dikerdik çelik
Pantol yamalıklı çarıklar delik
Dağlarda öterdi kınalı keklik
Zor ama güzeldi o eski hayat

Tınaz sevururduk dirgen yabayla
Soğukta ısınırdık teneke sobayla
Badem ceviz saklanırdı torbayla
Zor ama güzeldi o eski hayat

Sabah uyanırdık horoz sesiyle
Höşmerim karardık bakır tepsiyle
Tırpan bilenirdi çekiç örsüyle
Zor ama güzeldi o eski hayat

Komşuya verirdik komşuluk hakkı
Kazmayla kazardık su gelen arkı
Cebimizde gezerdi sustalı çakı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Geceleri yakardık idare fener
Ders yapardık gazlı lambalar söner
Büyüğe saygıydı en güzel hüner
Zor ama güzeldi o eski hayat

Dağlardan kazardık kara geveni
Çakmak taşıyla dişlerdik düveni
Kimse sevmezdi başı boş gezeni
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kevgirde süzerdik kışları hedik
Tandır saçının altını küllerdik
O zamanlar çokça bazlama yedik
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kışın oynardık yüksük bulmaca
Tezek yakardık pek tüterdi baca
Kandilde okurdu evleri hoca
Zor ama güzeldi o eski hayat

Hasır örerdik göldeki kamıştan
İş alırdık Türkmen Ali çavuştan
Yapı örtülürdü toprak harpıçtan
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kırkta bir koyunu verirdik zekat
Hak emretmiş bunu buydu hakikat
Korunur her zaman amayla sakat
Zor ama güzeldi o eski hayat

Baharda toplardık üfelek yemlik
Ad korduk çocuğa mana yok Emlik
Közün üstünde kaynardı demlik
Zor ama güzeldi o eski hayat

Çoraktan seçerdik akla gök sıva
Badana olurdu bunlarla yuva
Lüküs sayılırdı çinkodan tava
Zor ama güzeldi o eski hayat

Çorba pişirirdik sakala sarkan
Sap çekerdik sapa bağlardık urgan
Çobanlar taşırdı keçeden yorgan
Zor ama güzeldi o eski hayat

Sürüye bağlardık zille tongurdak
Kuzuya takardık küçük tıkırdak
Çorba için kızarırdı kıkırdak
Zor ama güzeldi o eski hayat

Pide somun pişirirdik fırında
Eyersiz dururduk atın sırtında
Sümbül menekşe yetişir kırında
Zor ama güzeldi o eski hayat

Ekinler biçerdik ayakta tönge
Ayakcak bağlardık sağlardık denge
Saman atmaya açılır dönenge
Zor ama güzeldi o eski hayat

Dut alırdık gelen dutçu dayıdan
Cin kovardık gece tutulan aydan
Su çekilirdi helkelerle kuyudan
Zor ama güzeldi o eski hayat

Tutkallar yapardık pisi balından
Sepetler örerdik söğüt dalından
Hayır verilirdi dünya malından
Zor ama güzeldi o eski hayat

Unla bulgur doldururduk ambara
Kesme tezek çıkarırdık damlara
Hasır altı olur idi kumbara
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kirman eğirirdik koyun yününden
Bayram ederdik arefe gününden
Misafir gelir komşu düğününden
Zor ama güzeldi o eski hayat

İspirtoyla yakardık gaz ocağı
Köpeklere yapardık yal çanağı
Sabah çiğliğinde düşer kırağı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kalburla elerdik bebe toprağı
Küplere basardık asma yaprağı
Fakirim alamazdı cam bardağı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Yağmurda çekerdik damlara yuvak
Bahçe sınırına dikerdik kavak
Değirmen argına kurulur savak
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kış günleri çekerdik pişmaniye
Hasta olanı sarardık deriye
Başlanan işten dönülmez geriye
Zor ama güzeldi o eski hayat

Pekmezden karardık öküz helvası
Sulu sulu yerdik ekmek ayvası
Tandır saçında pişerdi yufkası
Zor ama güzeldi o eski hayat

Közleme yapardık küllenen közde
Dürüst çalışmakla olurduk gözde
Her zaman durulur verilen sözde
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kesekli tarlaya çekerdik tapan
Tilkiye sansara kurardık kapan
Duayla anılır köye yol yapan
Zor ama güzeldi o eski hayat

Düğünde söylerdik sıra türküsü
Kapıya takardık kapı sürgüsü
Beş şişle örülür çorap örgüsü
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kırık çıkıklara sarardık katran
Aynı yaştakine diyorduk akran
Aracı insanlara derler kotaran
Zor ama güzeldi o eski hayat

Meşeden toplardık palamut mazı
Düğünden düğüne dinlerdik sazı
Eskiden ovaya denirdi yazı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Bayrak kaldırırken keserdik horoz
Samanlık eşerken yutardık biz toz
Kısır olan koyuna denirdi yoz
Zor ama güzeldi o eski hayat

Sofra korduk sini bazende tapla
Yemekler dizerdik kalaylı kapla
Günler sayılırdı eski hesapla
Zor ama güzeldi o eski hayat

Mübareke giderdik düğünlerde
Dost dost yakardık kına gecesinde
Hacı magul çıkar seğmenler önde
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kocaman küplere kurardık sirke
Atın yularına bağlardık zikke
Başa giyilirdi yeşil bir takke
Zor ama güzeldi o eski hayat

Def çalardık kınalarda şinnikte
Oyun oynardık düğünde şenlikte
Özlem var bunlara İrfan Çelik te
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kındıra otundan örerdik tura
Pes etmek yoktu direnirdik zora
Ne makbuz bilirdik nede fatura
Zor ama güzeldi o eski hayat

Kepennikten iner idik ahıra
Selâ ile uyanırdık sahura
Bir güler yüz ilaç idi kahıra
Zor ama güzeldi o eski hayat

Bıçkıyla toplardık çalıdan çalgı
Yaraya sarardık çarşafdan sargı
Her insana eşit olurdu yargı
Zor ama güzeldi o eski hayat

Bahçe karığına dikerdik firek
Pazardan alırdık çelikten kürek
İneğin iyisine denirdi sürek
Zor ama güzeldi o eski hayat

Gölgeyle bilirdik bazen zamanı
Yırtıcı kuşa vermezdik amanı
Kabaca tüterdi tezek dumanı
Zor ama güzeldi o eski hayat

İrfan der ki nerde kaldı bu hayat
Şimdi her şey modern fakat çok bayat
İnsanlar alamıyor yaşamdan tat
Zor ama güzeldi o eski hayat

04-09-2002
09-09-2002 Yazan: İrfan Çelik.


TEŞEKKÜR


Geçmişten Geleceğe Kozayağı Köyü, isimli kitap çalışmam da;


- Bana manevi olarak her türlü destek verenlere.

- Araştırma ve bilgi toplamalarım da, bildiği bilgileri benimle paylaşanlara.

- Fotoğraf bulmada ve eskiye dönük alet ve araçların fotoğraf çekimlerinde yardımcı olanlara.

- Köyümüz'ün eski yerleşim ve yeni yerleşim yerine ait elinde bulunan fotoğrafları kitapta yayınlanması için izin verenlere.

- Kitapta yer verdiğimiz köyümüz şehit ve gazileri'nin tablo olarak köy odasına asılmasına izin veren köyümüz dernek yöneticilerine ve bu tablonun basımında katkısı olanlara.

- Kitabın basılmasını üstlenen, Kozayağı Köyü Eğitim, Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneğine.

- Kültür, sanat, edebiyat adına yazdıkları şiirleri bizimle paylaşanlara.

- Kitabı yazmaya başladığım andan, kitabın bitme aşamasına gelene kadar her türlü fikir alış verişinde bulunduğum, desteğini hiç esirgemeyen, Emekli Kurmay Albay Remzi Çulha Komutanıma.

- Dr. Muharrem Bayar Hocama: Afyon, Bolvadin. Türk Soyu, Aşiretler, Kökenler, Oymaklar İle İlgili Araştırmacı Yazar. Emekli Öğretmen.

- Ahmet Kurt Hocama: Şair, Yazar. Başkent Edebiyat Kültür Sanat Derneği Başkanı ve Genel Yayın Yönetmeni.

- Halûk Balaban Abime: Ankaralı. Ankara kültürü araştırmacısı, Emekli Öğretmen, Ankara seğmenlerinden.

- Hüseyin Asker Hocama: Osmaniye. Emekli Tarih Öğretmeni.

- Nail Büyüksarı Abime: Isparta, Yalcaç, Aşağı Kaşıkara Köyü. Yörük, Şair.

- Osman Öcal Hocama: Kırıkkale, Sulakyurt, Goru Köyü. Emekli Öğretmen. Araştırmacı, Şair, Yazar.

- Ozan Yetkin Karakaya Kardeşime: Aydın, Söke. Halk Ozanı.

- Şahin Efe Yılmaz Kardeşime: Aydın, Nazilli. Ege Zeybeklerinden. Araştırmacı Yazar.

- Çalışmalarım boyunca bana, bilgi toplama da katkısı ve emeği olan ismini hatırlayabildiğim, hatırlayamadığım;


Abdurrahman Çelik
Adem Kaplan
Ahmet Arslantaş
Ahmet Korkmaz
Ahmet Yıldız (İmam)
Ali Cangar
Ali Can Hozantaş
Ali Cihan
Ali Erkan
Ali Sarıbaş
Ali Sarıkaya
Arif Bayraktar
Arif Yücel
Atilla Kumtepe
Ayşegül Çelik
Ayten Akkoç
Bahattin Şimşek
Bayram Cemil Sarıkaya
Bekir Çulha
Bilal Kahraman
Bünyamin Coşkun
Cengiz Keçeci
Cevat Mükerem Özkan
Ekrem Özbek
Ekrem Özkan
Emlik Çelik
Erdoğan Yıldırım
Eser Cihan
Eyüp kaplan
Fahrettin Karaca
Ferhat Tamkoç
Fikret Kumtepe
Gülistan Karakoç
Halil Başhan
Halil Çulha
Halim Çelik
Halit Koca
Hasan Cevizci
Hasan Coşkun
Hasan Hüseyin Özdemir
Hasan Hüseyin Özkan
Hasan Karaca
Hasan (Hacı) Karaköse
Hasan Sünger
Hayati Demir
Haydar Çelik
Haydar Erkan
Hüsamettin Coşkun
Hüseyin Bayraktar
İbrahim Çelik
İbrahim Kumtepe
İrfan Bayraktar
İzzet Bayraktar
Kadın Doğan
Kerim Yurdakul
Mahmut Özkan
Mehmet Ali Duman
Mehmet Keçeci
Mesut Bayraktar
Metin Arslantaş
Metin Ünal
Muharrem Akkoç
Muharrem Çelik
Muhsine Türker Özkan
Murat Başhan
Mustafa Cihan
Mümin Coşkun
Müslüm Kumtepe
Necmi Karaköse
Onur Eren
Orhan Karakoç
Osman Ünal
Ömer Başhan
Ömer Koca
Ömer Özdemir
Pakize Çelik
Pakize (Satı) Kumtepe
Rasim Cangar
Remzi Çulha
Remziye Bayraktar
Satılmış Akkoç (Yörük Oğlu)
Satılmış Arıkan
Satılmış Çelik
Satılmış Çulha
Satılmış Karakoç
Satılmış Sülük
Satılmış Yalçın
Sebahattin Şimşek
Selahattin Bayraktar
Selahattin Karaca
Selim Karakoç
Seyit Ahmet Özkan
Taylan Yıldız
Tayyibe (Tibe) Karakoç
Ümmügül Çelik
Ümmügülsüm Cangar
Üzeyir Coşkun
Veli Cangar
Veysel Ünal
Yücel Kumtepe
Zekeriyya Karaca

ve bütün Kozayağı köyü insanlarına, bu kitabı alıp okuyan bütün insanlara <<Allah Razı Olsun>> diyerek Teşekkür ederim.

16 Ağustos 2016 98-99 dakika 28 denemesi var.
Yorumlar