Gençliğin İhtiyarlığı

Her yaşı güzel derler insanın, ne kadar doğru, yaşayıp görmek lazım.Anlatılanlara göre yorumlamak zor, deneyerek hissederek görmek gerek. Kırk yaşı, gençliğin ihtiyarlığı, ihtiyarlığın da gençliğiymiş. Ne kadar doğrudur acaba? Kimine göre, gençliğin yaşlılığında olmak üzücü, kimine göre , yaşlılığın gençliğinde olmak bir teselli, bir sevinç...

Her yaşın kendine göre bir güzelliği vardır diyenler, acaba doğru mu söylemiş? Bence değil. Her yaş güzel değil bence. Her istediğimizi her yaşta yapamadığımıza göre her yaş başka ve değişik ölçüde güzel. Sanırım bu da, ilerleyen yaşımızda bizlerin teselli bulması için söylenmiş bir söz olmalı

Hayatı anlamlı kılan çok yaşamak değil elbet, en dolu şekilde ve güzel yaşamak, sağlıklı yaşamak, rahat yaşamak. Türkiye şartlarında insanımızın yüzde kaçı bu şartlarda yaşayıp mutlu oluyordur? Bana göre pek azı oluyordur. Her gün magazin haberleri, yurdun şurasından burasından haberleri dinlerken en çok da kulağımızı bu mutsuzluk haberleri tırmalar.

Ömür ortalaması giderek artarken bazı ülkelerde , bazıların da azalıyor nedense. Hayat şartları giderek kolaylaştığı için insanımız, fiziki olarak daha az yıpranırken, bunun yanısıra, psikolojik olarak daha çok düşünüp , daha çok yıpranıyor.

Şimdi gelelim şu meşhur" kırk yaş" konusuna. Hangimizin mutlu olacağını hangimizin mutsuz, bilemem ama ben hep bu yaşta kalmak isterdim. Anlayıp çözebildiğim , bekleyip görebildiğim, sabredip sahip olabildiğim, dayanıp başarabildiğim; daha çok sevip anlayış gösterebildiğim olgunluk çağım olduğu için.

Güzel geçtiyse, kana kana içtiysek hayatın her güzelliğini ne mutlu. Montaıgne nin deyimiyle: Hayattan edeceğiniz karı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.

Nedense yaşayamadıklarımız, hayalini kurup yapamadıklarımız, içimizde ukde kalan herşeyin bizleri en çok acıttığı yaşlar bu yaşlar.

Ben bir yazımda "yaptıklarımdan pişman değilim, öfkem yapamadıklarıma " diye bir ifade kullanmıştım; Öfkem olsa da yapamadıklarıma, yaptıklarımı da çok benim. Yaptıklarımıza pişmanlık duymamak bel ki rahat ve radikal bir tavır ama bir de yapmak isteyip te yapamadıkları kat kat fazla olanları düşünmeli.

Sanırım kadınlar bu konuda erkekler kadar şanslı değil. Sorunlarla boğuşmada zayıf da olsalar, bizdensabırlı ve özverililer. Ebeveynlerden genç yaşta ölen baba ise, anne bin bir türlü zorluğa göğüs gererek çocuklara adıyor ömrünü; ama ölenin anne olduğu durumlarda çoğunlukla ikinci bir annenin yer aldığını ve dramatik, hatta trajik olaylerın gerçekleştiğini görebiliriz.

"Kadınlar zayıftır ama anneler kuvvetlidir" sözü ne kadar doğruymuş meğer. Keşke bu konuda babalar da bu ölçüde kuvvetli ve özverili olabilseydi. Şimdi hal böyleyken bir anneye "kırk yaşın gençliğinden , yaşlılığından sözederken biraz düşünüp çekinmez miyiz? Çekiniriz galiba. Hayatta yaşamak isteyip te yaşamadığı bir sürü hayali olan anneye, bir çok güzelliği, çirkinleştirmemek adına adını yaşamamış bir anneye söylerken düşünürüz mutlaka.

Oysa ki mutlu olmak, her yaşın güzelliğini yaşamak herkesin ve her cinsin hakkı.mEn yakından yaşayan ve yaşayarak öğrenen biri olarak söyleyeyim: Eşini erken kaybeden kadın için "mutluluk" vitrinde saklı İbrahim Erkal ın deyimiyle....

Hayatın ve tabiatın bizlere sunduğu her güzelliği , her yaşta ve her an en güzel şekliyle yaşamanızı dilerim....

Kırk ta olsa yaşımız, kırk altı da olsa....Çünkü altı da bir, üstü de dünyanın...

17 Temmuz 2009 3-4 dakika 38 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Kadınlar zayıf olabilir ama ben değil çümkü ben bir anneyim...