Gidince Başlarmış Hayat

Daha az çıkıyorum sokağa,artık daha sık başım yerde geziyorum,kalabalıklar yormuyor gözlerimi,böyle daha çabuk mu avutuyorum ki kendimi artık sana yüzler yakıştırmıyorum.
Denizlere kızıyorum bazen, mavisini senden çaldı sanıyorum,dalgalar yüzüme vurdukça ben daha da hırçınlaşıyorum kendimi kıyılarına atmak için dualara sarılıyorum,en son kurşunumu çıkarıyorum mazeretlerimin arasından sen gelmeyeceksin nasıl olsa daha bir işe yaramaz bu deniz feneri boşa yanıp durmasın.Benim günahlarımla karardı bu deniz benim yüzümden, dalgalar dünyama vurur yüzüm seni yansıtır.
Dibe vurdum sığınacak bir filikası bile olmayan kimsesiz yalnızlığımla Kendime sığınmışım, dağılmışım senin nefes aldığın her yere, barış için küreklere asılmalar, sen ne kadar dönersen bana, savaşlar o kadar biter dünyamda.Oysa Kendimle girdiğim her savaşta yenilgiyle dönüyor sevda ülkemin cesur askerleri , Ben uğruna kaç şehit verdim kendimden biliyor musun , kaç kere satışa çıkardım esirin olmuş aciz bedenimi. En çok düşlerimi satarken öldüm.Düşmeye gör aşktan üşüşür başına yalnızlık akbaba misali, senin çizdiğin gökyüzünde kanatlar büyüterek.
Kendime çıkan yollarda kayboldum Sen'den dönerken,kayıplara bulaşmayım diye yollara bıraktığım öykülerim yem olmuş aç kurtlara , ve heybesinde azık edecek tek satır öyküsü, matarasında bir damla sevda kalmamış yorgun bir seyyah olarak derinliklerinde kayboldum sevgili, Sen'in dudağındaki bir parça güneşe susarken ...
Kanatmışım tüm yarınlarımı, az önce gözüme güzel gelen dünya neden çekilmez oldu birden ,oysa ben yol bilmez bir küfürbazım aşktan geliyorum kimin kapısını çalsam ki alır beni,buyur eder içeri... Ama işte gel gör ki varmıyor elim koca tokmaklı, pas tutmuş kapılarını çalmaya, dokunsam eriyecek balmumundan zırhları, öyle aç ki yürekleri sevdaya, öyle aç ki ille de sen, ille de sen ... Son yaprağı da seni getirmedi solmuş papatyanın....oda diğerleri gibi yalanlar ekledi yangınıma. İlle de sen, ille de sen! Bir aldım bir verdim gibi bir sen gel bir ben geleyim sonra yağmur uyandırsa beni bu rüyadan büyüdün artık sen bunları çocuklar bile oynamıyor diyerek gözümden düşse...
Masal kokan yaşamları yazmak için kalemtıraşımla canını yaktım kurşun kalemimin , başlıkları kırmızı kalemle yazmalısın dedi öğretmen , benim kırmızı kalemim olmadı ki hiç ... şimdi içimde başlıksız kalacak öykülerimin hüznü, adı olmadan yaşanmaz ki hiçbir sevda, ne olur elinde sahte kimlik yabancı fotoğraflarla gelme sakın karşıma..
Sonra iki yabancı diye anılırız başka dillerde, hangi meridyenden geçsek değiştiremeyiz kaderi o yüzden sen dur burada ben terk edişleri sırtlayıp giderim.Gitmekten daha ağır değil kalan olmak, umut dolu yarınların hepsi sana benden kalan mirasım, artık hiçbir gözde anlamı olmayan değersiz bakışlarımı yüklenip gidiyorum işte...
Onca sene bekledim,şu gemide benim için gelseydi ne olurdu sanki,senle doldurup yelkenlerini..Son çırpınışlarım bunlar deniz kızları da kol kanat germez artık gelmeyişlerine... suskunluğumun adı oldun artık sen ve söyleyemediğim her cümlede içimde biraz daha büyüdü çığlığım .İç denizlerimde boğuluyor şimdi yüzmeyi öğretmeden gittiğin deniz yıldızlarım. bu son kıyıya vuran deniz yıldızımdı...zaman tükendi...düşler tükendi elveda gülüşü yaralım kendi ipimi kendim çekiyorum ama bende cesaret kalmadı sen ise her şekle büründün şimdide celladım olur musun?

27 Eylül 2011 3-4 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Hüzün sarmış satırları, hafif bir melankolide sezilmiyor değil hani. Hayatımızdan çıkıp gidenlerden sonra çoğu zaman yerlebir oluyoruz hem ruhen hem bedenen değil mi? Ama az ama çok. Güzel günler geçtiyse sevdiğinle aranda, o güzel günleri hatırlayıp hatırlayıp, kimisi içiyor, kimisi duygularını satırlara döküyor, kimisi ağlıyor; ağlamakda ayrıca güçsüzlük belirtisi deği onuda irdelemem lazım, bilakis sevmişliğin doruk noktası, terkedilmişlik yaşamayanlar da kolay kolay anlayamaz. Kutluyorum Hüseyin bey güzel yazınızı tebrik takdir ve başarı dileklerimle...👍