Gidişinle Gitmişim Ben Bensizliğe

Ben kim miyim?
Cennetinden kovduğun şeytanı hatırlamadın mı?


Elimdeki elin avuçladığı vakit yüreğimi, gecelerin şiir kokan nefesiyle aşkın en serin sarhoşluğuna düşerdik ta ki sarılmalara kadar fısıldaşmalar gözlerimizde çığlık oluncaya kadar her şeyi susturan ben, sende susuncaya kadar... İsimlerimizi yazardık dolunayın en parlak yüzüne ki ayrı düştüğümüzde başka yüzlere bakmayalım diye. Ne de çok gülerdik birbirimizin sakarlıklarına elbette en çok gülünen ben olurdum sırf gülüşündeki gamzeleri görebilmek için devirdiğim tuzluklardan ve su bardaklarından özür dilerdim ama hak ver sevdiğim, insan merak ediyor kimi zaman hayattayken mezarını. Sabaha doğru gece, yakarken kendini gün için, gözlerim sende aklım ise dünde kalırdı ve sayardım uyuyana dek senli olan cümlelerimi koyun saymalarım seni tanıdığımda çocuklaştı. Kahveleri içip sen çıkınca fallarımda hayranı olurdum yalancı falcıların adını görmeyenler ise en az Veysel kadar kördüler gözlerimde. Senli yada sensiz olsun fallarım, biz gene de içerdik bir fincan dolusu kırk yıllık hatırı. Kahvem orta şekerli ve köpüğü de üstünde olmalıydı yanında ise bana hiçbir zaman yeterli gelmeyen çikolata seninki ise şekersiz hatta acı olmalı derdin türk kahvesi, acıyı severdin, bilirdim ama acıtmayı sevdiğini gittiğinde öğrendim.

Sezar değildim elbette ki ama birçok da Brütüs tanıdım düştüğüm yerden gülüşmelere baktığımda. Dizlerimdeki yaralara aldanma çocukluğumdan kalma dersler, yüreğimdeki yaralara ise hiç ağlama hepsi sana olan yanılmalar, yanmalar, yılmalar...

Dolunayın gölgesi düştü gözlerime sevgilim, ancak sarhoşluğumda yana yana getirebilmekteyim adımlarımı zira ayıkken hep dizlerimin üzerinde düşünmekteyim, üşümekteyim ve üşenmekteyim yaşamaya. Yeni bir aşka yelken açacak yürek var ama onu itecek nefes kalmadı bende, sonuncusu bir rakı sofrasında ah çekişimde tükendi. Sanırsam artık bende en az senin kadar acıyı sevmekteyim belki de bu yüzdendir sek içişlerim belki de karıştırmamak isteyişimdedir gerçek olan ile yalan olanı sen ile ben olanı ama ben gene de bardağında buz olmayı isterdim her şeye rağmen eriyeceğimi bilsem bile dudaklarına dokunmak isterdim sensizlikte ne kadar üşüdüğümü bil diye.



Gidiyorum bu şehirden,
Verdiğin her nefes yarama dokunuyor.



Seni haklı çıkarabilmek için midir bilemem ama belki de sen olabilmeyi anlayabilmem içindir ben olmaktan çıkışım. Geceleri baktığım dolunayda başka gözler var seni aramak artık mazilerimde, bugünümde olan seni anlamak yani birilerini aldatmak, ağlatmak, yanıltmak... Ben gölgesiz, gölgem bedensiz kaldı ışık düşmeyen günahkâr sokaklardaki yalancı tövbelerimde. Geceyi geçirebileceğim bir göz arıyorum zira dönecek bir evim yok bari beni sevecek bir gözüm olsun. Gün için kendini yakan geceler yok artık bu yüzdendir yüreğimin geceliği ve gidişimin sessizliği.



Artık bende suçluyum en az senin kadar
İnanmış gözlerin ıslaklığında
Suskunluğumla...



Kulağımda binbir türlü beddua ardımda isim isim gözyaşları var. Günahım aldanmışlığıma denk ama zaten cehennem dediğin yer sensiz olan yer. Ne bir korkum var yanmaktan ki ben en büyüğünü gördüm gözlerinde ne de bir korkum var düşmekten en dipte olan benim zaten, sensizlikte...

21 Kasım 2014 3-4 dakika 7 denemesi var.
Yorumlar