Gitti dediler...

Bekleme o gitti dediler. Oysa evde gibiydin her zamanki gibi. Odalarda kokun var hala, inanmam gittiğine! İşte terliklerin burada, seni bekliyorlar. Yatağı düzeltmemişsin, belli acele çıkmışsın evden, nasılsa birazdan döner düzeltirim diye. Mutfakta yemek yaparken giydiğin pembe çiçekli, göğsünde güneşin güldüğü önlüğün hala ıslak, hani havlu yerine sık sık ellerini yıkayıp da sildiğin önlüğün, inanmam gittiğine... Balkondaki mavi, sarı menekşelerin toprakları daha ıslak, belli ki yeni su vermişsin, sana yine gülümsesinler diye. Gömleklerimi ütülemişsin, sıralamışsın seninkilerin yanına, her şeyimiz yan yana duruyor hala. İşte çok sevdiğin beyaz gömleğin benimkinin yanında, her şey yerli yerinde. Resimlerin benimkilerle yan yana duruyor, ben yokken sevip okşadığın resimlerim. Bak, bak işte; şu birbirimize ilk "seni seviyorum" dediğimiz gün çektiğimiz resim. Hatırla ilk heyecanımızı. Son paramızla aldığımız ince gümüş yüzüklerimiz parmaklarımızda duruyor hala, inanmam gittiğine... Buzdolabının üstünde her sabah ve her akşam birbirimize yazdığımız notlarımız duruyor. Bak daha dün yazmıştın "seni seviyorum" diye, bak benimki de yanında, " bende seni seviyorum aşkım" dediğim not hala duruyor işte. Banyodaki havluda akşamdan silmeye üşendiğin makyajının kalıntıları var, tarağında saçından bir kaç tel kalmış, nasıl inanırım, inanmam, inanamam gittiğine... Bu hafta sonu hiç yapmadığımız şeyleri yapacaktık, yeniden yaşayacaktık çocukluğumuzu, bak duruyor piknik çantamız, hani dün hazırlamıştın ya, hatta bir eksiğimiz vardı çıkıp onu alacaktık bu gün. Sana papatyalardan taç yapacaktım, dizlerime yatıp gözlerini kapatacaktın, gökyüzünde uçan kuşları sayacaktık bir bir, inanmam gittiğine...
Bu bir düş olmalı, hatta bir kâbus bir karabasan. Şimdi uyanacağım ve yanımda bulacağım seni yine. Gözlerimi sımsıkı kapattım uyuyorum, birazdan uyanacağım. Açmaya korkuyorum gözlerimi elimle yokluyorum sol yanımı dokunmak için sana,
Yoksun...
Hala inanamıyorum gittiğine...
Şimdi yerimden kalkıp mutfağa gideceğim demlediğin çaydan bir bardak içeceğim. Geliyorum bak, çık saklandığın yerden üzme beni. Her zamanki gibi saklandığın yerde bulacağım seni, dolabın arkasında. Geliyorum haberin olsun. Elma dersem çık! Armut dersem çıkma! Saklan geliyorum, inanmam gittiğine...
Yine yoksun...
Anladım bakkala gittin, taze ekmek sevdiğimi biliyorsun geleceksin birkaç dakika sonra, kapının zilinde elin şimdi çalacaksın, inanmadım ki gittiğine...
Saatler geçti yoksun.
Öğlen derken, bak akşam oluyor hava karardı. Sen korkarsın karanlıktan hemen eve dönersin biliyorum. Bakkaldaki ekmeği almadın, bir kaç sokak ötedeki fırına gittin, belki orada da beğenmedin mısır ekmeğini, başka bir fırına gittin, zamanın nasıl geçtiğini anlamadın o telaşla. Mısır ekmeğinin tazesini sevdiğimi bilirsin sen. Ararken yoksa yoksa kayboldun mu sen?
Yoksun hala...
Gece yarısı oldu.
İnanmıyorum gittiğine !...
Kapı çalıyor, kapımız çalışıyor geldin işte...
Hiç inanmadım gittiğine...

Gelen sen değilsin.
Karşı komşu haber veriyor, "gördüm gitti, hatta elinde bavulu da vardı" diyor, umutlarımı yitirmiyorum. Beraber hazırladık hafta sonu için bavullarımızı, daha dün gece yan yana duruyorlardı, gidip bakacağım koyduğumuz yere. Koşarak gidiyorum, ikimizin bavulunu yan yana bulacağım biliyorum, inanmam gittiğine...
Yok, yok, yok, yerinde... Bavulun yok yerinde...
Benimki siyahtı duruyor, mavi olan seninkiydi... Yok yerinde
Yokladım,
Yüreğim de yok yerinde...
Ve...
İnandım gittiğine...



Esenlikle ve sevgiyle... Melekler öpsün yüreğinizden...
Dila.

2009 Hazan da hüzün günlerimden...

22 Eylül 2009 3-4 dakika 23 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar