Gittim sanma senden hiç gidemedim ben

Gidemedim senden ve gidemiyorum sevdandan bir adım öteye, bak yine yüreğim sen, sen diye atıyor. Oysa neler demiştim benim için üzülen dostlarıma, ne yeminler etmiştim onlara ve ne sözler vermiştim, bir daha adını anmayacağıma dair. Vurun beni! Dedim sana her kızgınlığım da, yine döndüm seninle başlangıçlarıma. Gidemiyorum senden, gidemiyorum bir başka dünyaya. Gidişlerin de mutluluk aradım, çünkü senin ardından ağlamak bile güzeldi, benim için yağmurlar yağdırıyordu gözyaşlarım kurumuş solmaya yüz tutmuş ölmeye hazırlanan bahçemizdeki yaseminlerin yapraklarında ışıldıyordu gecenin karanlığına inat.

Veda zamanlarının üzerinden bir asır geldi geçti yarınlar dünde kaldı bak ben hala odamdaki kokunla yaşıyorum. Son su içtiğin bardak ellerinin izlerini taşıyor yıkamadım, gidişinin ardından yüreğimdeki kutsal Müze'mde tarihi bir eser değerinde artık.

İnsanı öldüren şeylerden biri sevmediklerinden gelen serseri kurşunlar olurmuş, bir diğeri de sevdiğinden göremediği ilgiymiş. Ne doğru bilsen bu sözler. Bilemezsin, anlamanda imkânsız. Neden mi? Çünkü sen hiç ilgisiz kalmadın. Çünkü sen hep sevildin benim tarafımdan ve sen hep arandın aranmasan da her fırsatta, sen doydun sevgi sözlerine ve sen bıktın bu sevdadan.

Zavallı bir çocuk ağlıyor şimdi içimde, ne desem anlamıyor, adını tekrarlayıp duruyor.

Gidemiyorum senden...

Duvarların o acı sıcaklığında odamda deli bir tay gibi dolaşıp duruyorum. Nasıl yok ettik bu sevdayı hala anlamıyorum. Terk edişlerimizin çığlıkları bitmeyen bir melodi kulaklarımda hüzzam bir şarkı gibi. Hani iki yorgun sevdalı olsak da birbirimizden gitmeyecektik ya, öyle söz vermiştik ya, ben sözümdeyim hala, ama sen, sen yoksun arşınladığım bu odada. Hadi gücün varsa ve yalansa ve hiç söz vermediysen bana inandır beni hiç yaşamadığımıza ve inandır beni inkâr ettiğin yeminlerinin olmadığına.

Ardında kalan odam aynı. Küllük ağzına kadar izmaritle dolu, tuvalimde senle başladığımız tabloya da gitmiyor ellerim, hala son fırça darbesinden akan kızıllığı düzeltemedim, paletimde renk sustu fırçamda şekil, ben uzak yollar ardındaki izlerinin peşimdeyim hiçbir şey umurumda değil. Kayıtsız şartsız hayatımı değiştirmeden, takvim yapraklarına işaretler koyuyor notlar yazıyorum, her günü gösteren rakamların üzerine adını ve ayrılık günümüzün toplam saatlerini yazıyorum, bıkmadan usanmadan sana olan hesapsız sevdama inat, hesap makinelerine sığmayan hanelere virgüller koyarak toplamalar yapıyorum günü gününe dakikası dakikasına yazıyorum, takvim de dile gelse ?yeter! git vurdur kendini artık? diyecek, korkuyorum. Korkum ölümden değil. Korkum, ben gidersem kim hesaplayıp yazacak ayrılık günlerimizi? Kim hesaplayacak da yazacak? Ve... Sen gittin, birde ben gidersem kim ağlayacak biten sevdamızın arkasından?

Bu yüzden ben gidemem, ne senden ne sevdamdan bir adım öteye... Gidemem!

Sadece gözlerimi kapatıyorum dünyaya, dünya yıkık harabelere dönüşüyor. Gözlerimi açmaya korkuyorum artık, ölümden korkmadığım kadar. Açarsam gözlerimi yüreğimdeki seni kaybederim. Gözlerim kapalı dolaşıyorum sen dolu odamda el yordamıyla, düşsem de fark etmez nasılsa ruhum kan kaybediyor.

Her şeye rağmen ben senden gidemiyorum...


Esenlikle ve sevgiyle...MELEKLER ÖPSÜN YÜREĞİNİZDEN...

İZMİR KARŞIYAKA

23 Eylül 2009 3-4 dakika 23 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 14 yıl önce

    ''Hadi gücün varsa ve yalansa ve hiç söz vermediysen bana inandır beni hiç yaşamadığımıza ve inandır beni inkâr ettiğin yeminlerinin olmadığına.''

    çok çok güzeldi,iç çekip ah ederek okudum desem yeridir,duygu selinize kapıladım fazlasıyla..ve o selde boğulmak bana da nasip oldu sonunda..!belkide o selin içinde olduğumu farkettim yazınızla..

    bence bu güzel yürekten öpmeli melekler..tebrikler..: )

  • 14 yıl önce

    bazen ne kadar gitmek istesekte olmuyor... yazınızda kendimi buldum... kutlarım kaleminizi tebrikler👍👍👍👍