Gölge

Bazen aklıma davet ederim gölgemi. Karanlık ve aydınlığın benim cüssemden yarattığı en çok bana benzeyen ve sözümden çıkmayan, benim olan, tek köledir. O vakit yalnızlık ve ruh el eledir. Terk ederler utandıklarından galiba, beni. Egolarımın kuklasını hiç sevmezler. Gölge onlar için, korkularının somut bir hiçliğe bürünmesi anlamına gelir. Daha da önemlisi benim vazgeçiş öncesi kendime seçmiş olduğum oyun arkadaşım olduğunu bilirler. İnat la aldığım karara, inatla sahip çıkan bu inisiyatif yoksunu, her göz kırptığımda sıvazlar sırtımı. Benim hoşuma giden aslında hayallerimin karşısında hiçbir engel olmadığının ilizyon kıvamında olsa da bana o tatmin duygusunu yaşatabilme yeteneğidir. Ki sahte olsa bile kesinlikle sentetik değildir.

Zihinsel kredilendirme yetileri vardır insanların mesela bilinç altı. Olgular karşısında kararları yönlendirmek adına kurgulanmış, tanıdık ama kamufulaja bürünmesine hiçte gerek olamayacak kadar da yabancıdır. Çeker götürür hiç bilmediğimiz yerlere bizi. Ulaşmak isteyen sen değilsindir odur. Kendine ya da kendinden çok uzaklara. Kimi zaman ruhun gölgesi olur kimi zaman yalnızlığın. Ve o anlarda korkan ben olurum. Onlar hayalbaz ben kukla olurum.

Tarifsiz başlangıçlar yaşar insanlar zaman zaman. Tarifsizdir çünkü arayan, bulmaya çalışan sen değilsindir, o dur. Ki bu zamanlarda insanın en iyi dostu gölgesidir. Aynanın yansıttığı sana en çok benzediğini düşündüren o yansıma, yadsınılamaz şekilde yalancıdır. Senle hiçbir alakası yoktur aslında. Ve karar almanın anlama geldiği bu anlarda insana endişe vermekten ya da en iyi ihtimalle kendini beğendirmekten öte gidemez. Sır saklamak yine gölgeye düşer. Gizler güneşten, aydan ve yeryüzünden.

Ben inzivaya çekildiğimde gölgemle, kendimi ayıklarım bulunduğum anın tüm sesli harflerinden. Sessizleşir ortalık. Griye bürünürüm gece ile gün arasında, soğuk ile sıcak arası rüzgarın okşadığı bir köşe bulur, otururum. Gözüm semaya yüzüm toprağa. Bir aşk tiryakisinin aşkın yoluna adımını attığını anlaması gibi bakar dururum. Ne kadar yabancıda olsa bilirim tanıdığımı, tanıştığımızı. Bu sonsuza sığmaz sandığımız telaşın biliriz heyecan alevlerinde yandığını.

Nezaket icabı seversin. Yaşama mecazi anlamlar yükleme çabasıdır. Rica ederken gülümsemek gibi. Sevmesen de en azından nefret etmezsin gülümsediğine göre. Görgü icabı doğarsın , değişir, gelirsin. Kültür, raconların etkisiyle imtiyaz konusu olacak önceliklerin önceden belirlenmesidir. Tabiî ki Adem ile Havva dan sonra. Şekil itibari ile gölgeyi oluşturan tüm etkenler kültürü oluşturur. Yani esas oğlan ve kızlar ,günün doğması ve batması ya da insani buluşlar. Ama öze indiğimiz de görürüz ki binlerce gölgenin aynı anda aynı olmasını beklemek mümkün değildir, kültür gibi.

Hayat bize ait olan her şeyin sırtına bir torba vermiştir. Yükümüz hafiflesin diye değil hiçbir yük için depo yok diye mezarlıkta. Kedere hüzün doldururuz , umuda mutluluk , kine savaş doldurur kimimiz , kimimiz evlat kokusu. Ruha yamalı bohça düşer çoğunlukla. Ya bedene, düşünüyorum da, ya gölge olmasa. Bu bedene doldurduklarımızla gitsek öbür dünyaya.

13 Şubat 2012 3-4 dakika 25 denemesi var.
Yorumlar