Gölge Çocukları

Adam, beş yaşında ki kızına çınar ağacının gölgesinde kalmış, meyvesiz cılız armut ağacını işaret ederek:

''Bak görüyor musun? Bazı şeylerin gölgesinde kalırsan bu ağaç gibi büyüyemezsin'' dedi. Beş yaşındaki çocuğu için uygulamalı felsefe derslerinden birisiydi...

Ebeveynlerin çoğunu, çocuklarının üzerinde ''çınar gölgeleri'' olarak görmem çocukluktan kalma felsefe derslerinin izi olsa gerek.Pamuk prenses tarzı masalların, çocuklara anlatılmasını 'hata' olarak değerlendirmem de bu yüzden.

Çocuklarınızın eğitimine ne zaman başladınız? 2 yaşında? Anne karnında? Çok geç. Gözden kaçan küçük bir ayrıntı '' Çocuk eğitimi EŞ SEÇİMİYLE BAŞLAR''.

Uyumsuz, alçak irtifada uçan, eğitimsiz (öz eğitim), çocuğunu yük olarak gören, ilimden, bilimden yoksun çiftlerin, gölgelerde kalmış ''Armut,dibine düşer'' deyimiyle örtüşen çocukları ve sürülere bir koyun daha.
Gölgelerinizin çocuklarınızda ki tezahürü ise '' Büyüyünce ne olacaksın?'' sorusuna verdiği yanıtlar da gizli.''Babam gibi......Annem gibi...... olacağım.'' Bir basamak daha düşürelim; Tv başında zehirlenen saflıkları, dadıların, bakıcıların( dünyanın en kötü annesi, bebeğin ruhsal gelişimi için en iyi bakıcıdan daha yeğdir) gölgelerini de ekleyelim.Akşam eve '' Yorgun'' gelen ebeveynler ( ah unutmuşum kariyeriniz! Haklısınız çok ta yorgunsunuz, ayaklarınızı uzatıp TV karşısında afyonlanmak sonuna kadar hakkınız!) de cabası.Bu süreç okul öncesi döneme kadar(5-6 yaş) böyle gittiğini de ekleyelim; artık GEÇMİŞ OLSUN..Çocuğunuzun ardından, (bir pagan geleneğini yaptığınızın farkında olmayarak) bir kova su dökebilirsiniz.

Çocukların gelişimlerinin %70 i, 4 yaşına kadar tamamlanır.Geri kalan % 30 luk kısım ise ömrünün sonuna kadar. Yabancı dil mi öğreteceksiniz? Dört yaşına kadar 3 ayrı dili, ana dili gibi çok kolay öğretebilirsiniz.( Beyinde özelleşmiş iki dil merkezi bulunur; Broca ve Wernicke bölgesi. Her iki bölgenin işlevsel farklılıkları olsa da, fonksiyonları 4 yaşından sonra kapanır.Yaş ilerledikçe dil öğrenmenin zorluğunun sebebi budur.)Sanatın inceliğini mi öğreteceksiniz? Beş yaşa kadar vaktiniz var.(Piyano, keman, bale, spor, resim, doğa okuyuculuğu vs)Yani biraz açacak olursak; eş seçimi, hamilelik dönemi ve ilk dört-beş yıl.Özellikle anneler için, hayatınızın beş yılını emanetiniz için ''ayırmanız'' çok mu fazla?

Bir bebek, bir insan ''Beş yıl etmez mi?''.

Kariyerinizden vazgeçemiyorsanız, dibine düşen armuttan, eğitim sisteminin eksiklerinden şikayet etmeye bir nefes kadar hakkınız yok. Özgür düşünen birey, bir insan yetiştirmek istiyorsanız ilk elemeniz gereken ''kariyeriniz'' ; burada incecik bir ayrıntı var. Çocuğunuza vakit ayırmak için değil de, mesleğinizden '' ETKİLENMEMESİ, MESLEĞİNİZİN GÖLGESİNDE KALMAMASI'' düşüncesi öne çıkmalı. Gözünün önünde resimler olduğu sürece çocuklar gölgeler de kalmaya mahkumdur.

Türk toplumunda ki geç kalmışlıklar; Eğitime, 5 yaşında okul da, kitap okumaya 10 yaşında..Felsefeye, (o da belki) 20 yaşında... Sanata vakti kalırsa 25 yaşında... Doğaya, hafta sonlarında ''mangal'' kültürüyle vs... Başlanıyor; ne kadar geç başlangıçlar.

Bir de bunların arasına '' ebeveyn gölgelerini'' de katarsak ; baba asker ise oğlu da asker, anne öğretmen ise kızı da öğretmen, aile gelenekçi ise çocuklar gelenekçi, sol görüşlü ise sol görüşlü, ateist ise ateist, İsevi ise İsevi, Müslüman ise Müslüman, sporcu ise sporcu vs..Liste o kadar uzun ki, saymaya soluğum yetmez.Önce insan, sonra akıl, sonra ''inanç, meslek, vs'' olması gerekmez mi? Nedense hep tersler işleyen süreç söz konusu. İlk beş yıl insan, sonraki yıllar da akıl( ilim, bilim, kültür vs), geri kalanını ( mesleğini, inançlarını) da yetiştir(ebil)diğiniz insana bıraksanız da GÖLGE ETMESENİZ?


16.12.2014

16 Aralık 2014 3-4 dakika 11 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 9 yıl önce

    Bir anne ve babanın çocuğuna verebileceği en güzel davranış kalıbı kendi ayakları üstünde durabilme yeteneğidir ki çoğu zaman bunu başaramayan çocukların sorunlarını psikologlar çözmeye çalışmaktadır. Kişilikli çocuklar yetiştirmek biraz ilgi, biraz da bilgi ile çok da zor değil. Güzel bir yazıydı kutlarım Kübra hanım içtenlikle...👍