Gülümse

Ben, melankoli... Brokoli'nin ikiz kardeşi falan değilim canım, dur öyle hemen midene atma beni. Şimdi seninle bir sınava tâbi tutacağız birbirimizi, ben sana acı çektireceğim, sen acı kapasiteni ölçüp, sonunda da dayanamayıp tımarhaneye selamını çakacaksın. Ne o? Korktun mu? Beni neredeyse günün yirmi dört saati, yetişkin bir birey olmana rağmen ergenler gibi yaşamaktan korkmuyorsun da, bütün bunları yaşama fikri ve tımarhane gerçeği mi korkuttu seni? Evet evet, insanlar zaten gerçekleri duymaktan hep korkar ve nefret ederlerdi.

Ben, gerçek... Sen beni sevmezsin ama üstü kapalı yalanlardan daha kuvvetli olduğumu söyleyebilirim. Hayallerle bu kadar içli dışlı olmanı tasvip etmiyorum. Dışarıda gerçek bir hayat var, gerçekten yaşanması gereken bir hayat var. Tecavüze uğrayan kadınlar, tecavüze uğrayan çocuklar, tecavüze uğrayan hayvanlar, cinayete kurban giden anneler, babalar, çocuklar, bebekler, sevgililer, her şeyini kaybeden insanlar, depremzedeler, sokakta aç biilaç yaşayan biçareler... Ne oldu? O kör gözlerin mi açıldı?

Ben, hayal... Sana çocukluğundan beri hayatı sadece perde aralığından gösterdim, sadece sen ve senin küçük dünyan var. Sevdiklerinden başka hiç kimseyi almadın, yeni insanlar tanıma hevesine kapılmadın, o küçük dünyanı zedelerdi yeni insan sevme telaşı... Hayalinde, yine hayalinde birini sevdin ve alakası olmayan insanları o hayalindeki kahramanın yerine koydun. Ne o? Gerçekler battı mı? Ben bile kendimden yoruldum, artık hayal dolu dünyanı yıkmanın vakti geldi de geçiyor bile...
Ben, zorluk... Aklıselim bir insan gibi sabahın köründe kalkıp, işine gücüne giden, ekmek parası için her türlü zorluğu göğüs geren insanların dostuyum. Sahi, sen bilir misin hiç sabahın köründe güneşle birlikte hayata merhaba demenin mutluluğunu? Düzen oldu mu hiç hayatında? En büyük düzensizliğin düzenindesin. Öğrenilmiş çaresizliklerini mücevher saklar gibi bir kutuya hapsetmişsin, hiç kimsenin onları çıkarmasına yetmeyecek kadar sağlam bir çocuksu dünyaya sahipsin.

Ben, yalnızlık... Ekmek paranı kazanmadığın, okuyup adam olmadığın, topluma karışmadığın, yanındaki insanları kaybedip tek kaldığın ve kendine yetemediğin bir dünyadan geliyorum. Fikri bile korkuttu seni, öyle mi? Bir insanın tek gayesi, bir başka insan tarafından sevilmek olabilir mi?
Sadece sevilmek arzusuyla yaşayan bir canlı olmaktan utanmadın mı hiç? Senin başka bir amacın yok mu hayata dair? Sıcak bir çorbanın hasretini çeken insanların o sıcak çorbayı bekleyişleri gibi beklemişsin gelecek olan sevgiliyi... Hayalinin turşusunu kurmuşsun da, gerçekten gerçekliğiyle gelen insanların hiçbiri hayalinle örtüşememiş bu yüzden...

Ben, sen... Kaç insan var sende, kaç insanı taşıyorsun serde? Ben, çok güçlüyüm. Güçten, gerçekten ve doğrudan geliyorum. Yarın sabah güneşle yeniden doğduğunda hangimizin sende baki kalacağına karar vermiş olarak uyanacaksın.
Şimdi elime bir çekiç alıyorum. Üzgünüm, çekiçle parçalayacağım bu küçük dünyanı. Çünkü dünyanı parçalamazsam, sen hep bu küçük dünyanın küçük insanı olarak kalacaksın. İzin ver de kurtarayım seni çıkmazlardan...

Ben, melankoli. Yine geldim. Ortada hiçbir neden yokken, her şeye sahipken mutsuz olmanın lüksünü fazlasıyla kullandın. Bıktım senden, sen hâlâ bıkmadın mı benden? Artık gitmek istiyorum. Her gece mutluluğa uyumayı düşünüp, yeniden tekrarlanmış, örselenmiş yalnızlığın ve benimle hayata merhaba diyorsun. Memnuniyetsiz, küçük dünyanın küçük çocuğusun sen. Büyümen için hangi yalnızlığın zincirleme kazasına tâbi olman gerekiyor?
Dışarıda mis gibi bir hayat var. Ufaklık diyebilir miyim sana? Bak ufaklık, sana bolca çimen getirdim, yeşil yeşil. Baharı müjdeleyen bir hayat var ve sen onu almıyorsun. Ben melankoli olarak bile kendimden sıkıldım, sen nasıl olur da benimle yaşarsın? Göbek bağımız bir mi kesildi?
Büyü çocuk. Bu bildiğimiz fesat karıların fesatlıklarına ekledikleri günah dolu bir büyü değil... Yaşın kadar büyü, yaşının ağırlığını taşıyacak kadar büyü! Biri sana ufaklık büyüsü mü yaptı yoksa?
Adam akıllı büyümeyi bir türlü kabullenemedin. O küçük dünyanın küçük insanı olarak kalmayı, hayallerinle söyleşmeyi seçtin. Oysaki hayallerin seni iki adım ileri götürürken, beş adım geri götürdü.
Biliyorum, büyümenin, gerçeklerle yaşamanın, gerçek bir birey olmanın, hayatını olması gibi yaşamanın bedelleri vardır, ama emin ol, böyle bir dünyadan daha ağır bedelli olamaz. Hem artık bedel dediğin nedir ki? Askerlik bile bedelli yapılıyor. Bedellerin bile bedeli ufak meblağlı paralarla ödeniyor. Alırsın hayat okuluna alasından bir rüşvet benim tarafımdan, ödersin eksik kalan yanlarını...

Ben, tamam... Peki sen ne zaman tamam olacaksın? Adam olmadan bir daha çıkma karşıma. Ben utanıyorum artık senin aynılığından. Sen bıkmadın mı aynı şarkıları dinlemekten?
Bilgisayardaki kopyala- yapıştır'ı geçtin. Her daim kopyalayıp yapıştırıyorsun aynı hataları. Büyümek, hata yapmak demekti. Ama aynı hataların tekerrür etmesi büyümek değil, gün geçtikçe küçülmek demekti. Yeni ve doğru hatalar yapmaya izin ver...
Sen! Ufaklık... İçinle dışınla yenilenmeyi öğrenmen gerek. Demem o ki; kırk fırın ekmek de az gelir sana. Senin bir ton fırın ekmek yemen gerek. Dikkat et, hazımsızlık yapmasın, dikkat et, boğazında kalmasın. Dikkat et, doğrularla ettiğin sohbet, yanlışların kulağına misafir olmasın.

Ben, yanlış... Benimle söyleyiş faslın bitti. Benimle dostluğun bitti. Şimdi pılını pırtını toplamadan defol git! Yeter artık! Ağlak modlu kalp yangınların beni vurdu.
Ben, doğru... Doğru zaman, doğru insan, doğru mekân nerede demiştin... Öncelikle kendin doğru olmalısın ufaklık, daha doğru olmayı öğrenemedin, doğruları arıyorsun. Bilirsin ben doğruyum ve doğrudan yanayım. Gülümsüyorsun. Dik dur şimdi!
Ben, muhtaçlık... Yalnızca kendime muhtaç olmam gerektiğinin farkına vardım. Demem o ki; kimseye muhtaç olma. Kendi bileğini kendin kes de, başkalarının seni doğramasına, doğrularından almasına izin verme.
Ben, mutluluk... Çişim geldi, alaturka tuvaletimin iplenmez suallerindeyim. Benim de hayatımda değişiklik yapmam gerekiyor, alafranga tuvalette mutluluk dolu düşüncelerinle seni beklerim.
Ben, tuvalet... Filozof kafalı çocuk! Bana her gelişinde bir şeyler düşünüyorsun, bu kez mutlulukla gel karşıma, melankoli o kadar çok pisledi ki kafama, ne oldum delisiyim!

29 Ocak 2014 6-7 dakika 464 denemesi var.
Yorumlar