Güzel Yurdumuzda Eğitim-Öğretim Manzaraları

“Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı.” Atasözünü Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğünde şöyle açıklıyor:

“ Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz.”

Bu sözü antikacılar ve bir emekli eğitim emekçisi olarak ben hiç sevmiyorum. Antikacıları bırakalım bir tarafa. Yeni şeyler sevilir, eski şeylerden kimse hoşlanmaz. Lakin eski yıllardaki okulculuk faaliyetlerine bir bakalım:

Ya benim, genelde 60’lı yıllarda ki öğrencilik yıllarındaki eğitim-öğretim çalışmaları günümüzdeki gibi miydi(!)

Bir kere okullarımızda üst düzey disiplin vardı. Şimdiki gibi hemen hemen her öğrenciye teşekkür name, takdir name verilmezdi. Ortaokulda sadece sınıfta notları en iyi iki öğrenci iftihar listesine seçilirdi. İlkokul beşinci sınıf bitirmelerinde sene sonunda bir haftalık yazılı ve sözlü sınavlara tabi tutulurduk. Öğretmen okulu son sınıf bitirmelerde ise haziran ayı bitirme sınavları ayıydı.

Gerek ilkokul, gerek orta dereceli okul öğretmenlerimiz büyük çoğunlukla pedagojik bilgileri üst düzeyde saygın kişilerdi. Derslerimiz büyük ciddiyetle işlenir, hak etmeyen bir üst sınıfa geçemezdi. Tüm sınıflarda sınıf tekrarı ( sınıfta kalma) uygulaması vardı. Günümüzde sınıf tekrarı olgusu yok artık.

Köylerde iki öğretmen, daha çok tek öğretmen olarak çalıştım. Birleştirilmiş sınıf okuttum yıllarca. Beş sınıfı bir arada okuttum. Özellikle matematik dersinde 3. Sınıftan 4. sınıfa geçerken, öğrencilerime en az çarpım tablosunu, dört işlemi kavratırdım…

Biz öğretmenler bilgi ve deneyimlerimizi sonuna kadar kullanarak öğrencilerimizin iyi yetişmeleri için yapılacakların en çoğunu yapardık. Teftiş olgusuna da bakalım. Her ne kadar iyi çalışılsa bile öğretmenler müfettişlerden, teftiş yaşamaktan garip bir tedirginlik duyardı. Günümüzde artık öğretmen teftişi yapılmıyor. Sadece müfettişler okullarda idari teftiş yapıyor. Görevleri sınırlandırıldı. Oysa öğrencilerin performanslarının değerlendirilmesinin önemi kadar öğretmenlerin de çalışmaları değerlendirilmeli…

Bugün 9 Şubat 2019. Bir TV. Kanalında “Kim milyoner olmak ister?” adlı genelde kültür ve bilgi ağırlıklı bir yarışma vardı. Böylesi yarışmalara eşim çok meraklı. Ben de baktım birazcık. Canım sıkıldı. İzlemekten vaz geçtim. Zaten uzun süre izlemem böylesi yarışmaları. Canımı sıkan ve beni bu yazıyı yazmaya neden olan bir yarışmacının durumu oldu. Yarışmacımız dört yıllık lisans eğitimini tamamlamış, yüksek lisans yapıyor. Karşısına şöyle bir matematik sorusu çıktı:

Bir özel taksi 1 lira 30 kuruştan kontak açıyor. Aracın taksimetresi bir dakikada 1 lira 25 kuruş yazıyor. Araca binen bir yolcu 8 dakikada ne kadar para öder? Yarışmacımız heyecanlıyım!.. Gibi sözler etti. Seçenekleri ikiye düşürdü joker kullanarak. Geriye kalan iki seçenekte yanıt sırıtıyordu. Doğru cevabı buldu. Sıra 30 000 liralık soruya geldi.

30 000 liralık soru azıcık coğrafya okuyanlar için peynir ekmekti.

Aşağıdaki ülkelerin hangisinin yüz ölçümü diğerlerine göre en büyüktür. Ülkeler:

Kazakistan Moğolistan Hindistan Pakistan

Yarışmacımız eveledi geveledi! Çift cevap hakkını kullandı. Kazakistan ve Moğolistan diye yanlış yanıt verdi. Bir türlü nerdeyse bir kıta büyüklüğünde olan Hindistan diyemedi benim güzel ülkemin yüksek lisans yapan yarışmacım(!) Gerek matematik hele de coğrafya sorusunun yanlış yanıtı beni gerçekten üzdü. Başım ağırdı. Kalktım bu yazıyı yazdım.

Ne diyeyim ülkemizdeki eski diyeceğimiz,30’lu, 40’lı 50, 60, 70, 80’li yılardaki gibi eğitim-öğretim çalışmalarına devam edilseydi okullarımızdan yurdumuzun her bucağına aydınlık ışık yayılırdı. Durum ortada.

09 Şubat 2019 3-4 dakika 146 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • 5 yıl önce

    Hocam, umarım biz de sizin yaşlarda aynı cümleleri kullanmak zorunda kalmayız. 90'lı yıllarda çocuk olanlar olarak, biz bile şu ankiyle geçmişi kıyaslarken benzer cümleleri kuruyoruz. Daha da geriye dönüp şu yazıdaki gerçeklikle karşılaşmak çok da hoş olmadı. Çok haklısınız maalesef.

  • 4 yıl önce

    Hakikaten öyle Hocam. Eğitimimiz günümüzde içler acısı durumda. Ben de sürekli izlerim o bilgi yarışmalarını. Çoğunda sorulan sorular ilkokul ve ortaokul bilgisi. Bizler son defa ilkokul bitirme sınavına giren nesildeniz yetmişli yıllarda, bizden bir sene sonra kaldırdılar bu sınavları. Ben şuna bağlıyorum bilgisayar ve cep telefonun yaygınlaşması ve ayrıca televizyon kanallarının çoğalması okumaya ve eğitime büyük darbe vurdu. Ha, şöyle de bir şey var, içinde okuma, öğrenme isteği olan çocuk yine de bir şekilde kendini geliştiriyor, ama bunlar azınlıkta şu anda... Torunlarımızın ise nasıl olacaklarını hiç aklıma bile getirmek istemiyorum. Ne kadar değerli öğretmenlerimiz vardı bizim geçmişte, şimdilerde eğitim enstitülerinin, öğretmen okullarının hali de içler acısı. Çok dertliyiz çok bu konuda. Var olasınız gönülden tebrik ederim Hocam...

  • 4 yıl önce

    Hala değişen bir şey yok eğitim öğretim sistemimizde İbrahim bey ve durum çok vahim göründüğü gibi :( değerli paylaşımınız için teşekkür ederim