Harçlık

Kalın ve sıkça örülmüş kara saçları ve kap kara gözleriyle beyaz bir ışık doğmuştu çocuk özlemi çeken eve.

Dünyaya geliş gayesini bilmeksizin,hesapsız yaşama azmindeydi sıkıca sarılmış beyaz kundağının içinde.Annesinin kundağına sıkışmış iki dişi arasında gezinirken oradan oraya,verdiği saadetin tarifi anlatılamazdı herhalde..

Yazlık sinemadan her dönüşlerinde,babası paltosunun içinde onu ısıtarak,kucağında taşırdı eve kadar.İlk kelimesi,ilk tay tayı,ilk pabuçları,ilk harçlığı ve ilk okulu orada öğrenmişti çocuk.

Dokuz,on yaşlarına geldiğinde evlatlık alındığını öğrendiğinde,dünyası karmakarışık bir hale gelmişti.Kafası allak bullaktı.Lakin aldığı aile terbiyesi,disiplin ve eğitimle büyüklerine saygıyı,küçüklerine sevgiyi öğrenmişti.

Bazen Bursa'dan teyzesi ve eniştesi gece yarısından sonra çıkıp gelirdi.Arabanın kornasından ve kapının çalışından anlardı kimin geldiğini.Eniştesi avukattı,sabah erkenden duruşması olduğundan özellikle bu saatlerde gelirlerdi.Onları gördüğünde sevinçten adeta uçardı.Onu çok hoş tuttuklarının ve çok sevdiklerinin farkındaydı.Lakin bu çocuğun şımarıklığı ve taşkınlığı hiç olmadı.

Bir akşam,yemek sofrasında aile büyükleriyle yemek yerken,konuşma esnasında ağzından(ya)hecesi çıkıverdi.Babası hiç ara vermeden onun ayıp bir şey olduğunu,büyükleriyle o tarzda konuşulmaz uyarısyla kulağını çekti.Çocuk neye uğradığını şaşırdı,canının acısına mı,onca insanın içinde mahcup olduğuna mı yanacaktı..

Bir daha (ya) diye bir söz ağzından hiç çıkmadı.Misafir geldiğinde annesi onun gözlerine baktığında,ne söylemek istediğini gözlerindeki ifadeden anlıyordu.Cılız ve titrek elleriyle,kolonyayı ve şekerliği misafirlere uzatması gerektiğini biliyordu.Annesine de bu davranışı annesi öğretmişti.Kuşaktan kuşağa sürüp gelen alışkanlıklar ve gelenekler devam ediyordu.Okuldan geldiğinde saplı kare siyah çantasını,camın önünde duran divanın yanına koyuyor,siyah önlüğünü çıkartıp,müşterek kullandıkları odanın kapısındaki askıya asıyordu.Bir şeyler atıştırdıktan sonra,evi süpürüp siliyordu.Bu rutin işler hemen hemen her gün tekrarlanıyordu.

Hafta sonu okul tatili olduğunda uyumayı hedefliyordu,lakin ne mümkün erkenden kalkan ninesi,ona fırsat vermiyordu.
_Kalk sabah oldu,horozlar ötüyor,bak karşı evdeki komşular işleri bitirdi diyerek,ayak ucuna oturup,onu sürekli dürtüyordu.Homurdansa da emir büyük yerden gelmişti.Uykulu gözlerini kamaştırarak,işlere koyuldu.

Orta okul çağlarına geldiğinde,bir gün kendi babası onu ziyarete gelmişti.Cebine okul harçlığı koymak istedi,lakin bu durumu çocuk oldukça yadırgadı.Bu zamana kadar,onun diğer kızlarının çocuklarına bakmaktan ona firsat kalmadığını yeni yeni aklı kestiriyordu.Büyüten babası gözlerinin içine baktı,onun gözlerindeki ifadeyi hemen anladı.Parayı geri çevirdi.Onun o minik yüreği,artık devleşmişti.Gerçekleri idrak edebiliyordu.Çünkü bugüne kadar çocuğun tüm ihtiyaçlarını büyüten babası karşılıyordu.

Lise çağından sonra işe girip çalıştı.Kendi harçlığını kendi kazandı.Bu onun başarısının ilk meyvası idi.Onu zevkle yiyiyor,hayatın tadını çıkarıyordu.Derken başında kavak yelleri esmeye başladı.Bir tufan bir kasırga,kendini aşk'ın kollarında buldu.Çoluk çocuğa karışınca,eşinden harçlık almaya başladı.

Tüm çocukluğu boyunca,kimseye özenmemesi,imrenmemesi,gözü tok olarak büyümesi için,dişini tırnağına takıp,sabahın beşinde evden çıkıp,akşamın dokuzunda eve geldiğinde çocuğunu uyur bulduğunda,onun yastığının altına çikolatasını ve harçlığını hiç ihmal etmeyen babanın hakkı nasıl ödenirdi.

Çocuklarının babası da,kendi babası gibi, aynı vazifeyi üstlendi,eşini ve çocuklarını mağdur etmemek için elinden gelenin fazlasını yaptı. Alnının teriyle çalışıp kazandığı her kuruşunu,eşi,çocukları ve eşinin en yakınlarıyla paylaşacak kadar onurlu,cömert ve eli açık biriydi.

Olgun bir kadın olduğunda bütün bu yaşantısının sorgulanması için hiç kimsenin karşına çıkıp hesap sormaya hakkı yoktu.Babasıyla ne kadar övünse azdı,onurlu çocukluğunu ona borçluydu.

Sevdiklerine karşı oldukça bonkör ama nankör olmadı.

29 Mart 2012 4-5 dakika 74 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Acı dolu, hüzün dolu geçen bir çocukluk, evlatlık verildiğini öğrenmek ve o durumda ki bir çocuğun ruh hali yaşadıkları, başından geçenler. Benzer olaylar bazen kendi çevremizde de rastlanabiliyor. Hikaye hazin ve düşündürücü olmakla beraber eğtici de kutlarım Sevtap hanım içtenlikle...👍😅👍