Hatıra Defteri

Yıl çocukluğum, gün hüzünlü zamanlardan biri. ''Sokakta oynadığın yeter kızım .Haydi gir içeri karanlık çökecek'' diyen annemin sesi.Bu çöken siyahın adı neden karanlıktı ki. Neden ve nereye çökerdi anlam veremez ‘'Annem diyorsa doğrudur'' diyerek ellerim ,ayaklarım toza bulanmış halde eve koşardım.Gözlerime ters ters bakınca annem anlardım ki yine bir şeyleri yanlış yapmıştım. Tozlu ellerin neresi kötüydü ,karanlıktan daha aydınlık değil miydi?.

Malum kış ama inanın evimizde ki kış mevsimden daha soğuk geçerdi..Mesela evimizin mutfak bölümü...Annemin ellerini koltuk altına sıkıştırıp ısıtmaya çalıştığı kırmızı ,patlayacak kadar gergin ve nasırlı elleri.Nasıl da sızlardı kim bilir.Titreye titreye sobanın yandığı odaya gelir ellerini ısıtır mutfağa hızla koşarak yemek yapmaya devam ederdi.Biri sofrayı alsa da içeri götürse diye yalvarırcasına bakardı gözleri.Ne çare kimseden ses çıkmaz.Annem yine hüzünlü gözleriyle , bir elinde sofra ,bir elinde sofra bezi ,bizse sobanın başında...Şu an bakınca ne acı bir manzara.Yerlerde soğuktan donmuş halıdan bozma taban halısı, toprak renginde bir halıfleksle ayaklarımızı soğuktan korumaya çalışırdı annem.Yemek yerken bizi izlerdi.Yüzümüzde ki menuniyetin dile gelmesini bekler gibi gözlerimize bakardı.Belki bir el sağlığı,bir bakışla teşekkür hissetmek için beklerdi..ve yıllarca bekledi.Kim kaldıracak şimdi sofrayı ?Ağzı olan ,dili olmayan kardeşim mi? Oyuna doymayan ben mi ?Yoksa erkekliğinden ödün vermeyen babam mı?...Mutfakta hiç bitmeyen kış annemi bekliyordu.

Sobada inceden tıkırdayan güğüm sesi,közlenmek için korlanmayı bekleyen odun ateşi.Yan odadan geçen soba borusu masallardaki gökyüzüne uzanan fasulye ağacı gibiydi.soba borusunda kuruyan çamaşırlara sinen is kokusunu özlüyorum ...Kışın ortasında annemlerin yatak odasından geçen borular sarardı titreyen düşlerimizi.Pembe şifon ve tül karışımı yatak örtüsünün üzerine uzanır,ellerimi boynumun altında birleştirir ,çok uzak görünen düşlere dalardım.Sağ yanımda kalan pencerede asılı bir tül perde,soğuktan cama yapışmış, izi çıkardı camın üzerine.Soğuk gelmesin diye dışarıdan çekilen naylon örtüde raptiyeyle tutturulurdu.Soğuk hiç vazgeçer mi?Sarardı bedenimizi.Bu oda, annemi iş yaparken görmeyim diye saklandığım yerdi.Onu iş yaparken görmeyince annemin canı yanmıyordu, üşümüyordu sanki. Yıllarca bekledim mutfakta işleri yapacak eli sopalı periyi.Ama hiç gelmedi.Yıllar annemin üzerinden hep ezerek geçti.Ne soğuk vazgeçti evimizden , ne de bahar kaldı gitmeden.Annem yılların altında ezildikçe ezildi.

Şimdilerde pencere buğusuna çizdiğim resimleri arıyorum.Yastığımın altına sakladığım bayramlık elbiseyi.Babama ''çok para kazandığında alır mısın?'' dediğim gofreti bulamıyorum

Annem dublex bir evin her mevsim yaz olan odalarında arıyor eski günlerini.Bize kızdığı,sözünü tuttuğumuz günleri.O soğuk kış günlerinde sığındığı sobanın dibinde ki huzuru arıyor.Üzerine örterken kılları batan o battaniyede kalan hatıraları ve sandığına koyduğu umutlarını...


Yok gitti.


Zaman yerine hep yenisini getirse de mutluluk yok içinde.

Eskisi gibi çocuk/luk kalmadı belki de

Yeni ne gelirse gelsin

Eski/meden kaldı içimizde

Annem...Babam...Kardeşlerim ve hatıralarla sonbahar dolu her yer

Çocuklarıma bu satırlar masumca kalmalı.

Onlar da anneme baktığım gibi bakıp

Hatıra defterine beni yazmalı

31 Mart 2016 3-4 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Ne güzelmiş o geçmişte çocuklukta yaşananlar güzel bir yazıydı tebrikler içtenlikle Tülay hanım...👍