Hatırladın mı

'Merhaba beni hatırladın mı?' demek ne zamandan beri 'Merhaba, beni unuttun mu?'demek oldu ki? Çıkmazlara meyil edince hayat, hiçbir zaman benim olmayan sen'i de çekip aldı benden. Zaten benim olmamıştı ki dedim, benim olmayan nasıl olur da benden gider? Sonra fark ettim, kalbimin olmuştun sen. Kalbim senin olmuştu demek.






Yıllar hızlıca geçiyor sevdiğim. Baksana, yıllar yılları kovalarken sana geldiğim o ilk gün hatırıma misafir olmuş. Hatıraların deminde çaylara rakip olmuşum. Nereden çıktım ki karşına, öyle değil mi? 3 dakikalık şarkılara sığmaz yaralarım oldu, nereden karşıma çıktın ki sen? Çok yalnızım sevdiğim, kalabalıklara kendimi sığdırabilmiştim, sığabilmiştim, yer edinebilmiştim seninle. Yine yalınım, yalnızım. Öylece, dipsiz kuyularda gezercesine, adını sayıklamayı unutmak istemezcesine yalnızım.





'Merhaba, beni sevdin mi ki sen?' Yıllar yılları kovalamış, gidemedim ben. Kendimden gitmeyi öğrendim, emekledim, sonra yürüdüm, gittim kendimden; bir daha kendime çıkmadı yollarım ama senden bir türlü gidemedim. Kalmalarla gelmişim meğer sana, bir daha asla gitmezcesine kalmaları takmışım peşime. Öyleyse yüzün nerede, öyleyse o güzel ellerin nerede, öyleyse o çok sevdiğim kalbin nerede? Tutamadım hiçbirini, hepsi kayıp gitti ellerimden. Yıldızlarla yarıştıklarını bilseydim, ay'ın olurdum. Günlere eş düştüm de, gökyüzündeki ay'ın olamadım. Günleri aylara katık edercesine seni bekledim de, ay'ın olamadım.





'Merhaba, beni hatırladın mı?' Artık hatırlayamazsın. Ben bile hatırlayamıyorum eski ben'i. Güzel miydim, çok mu severdim hayatı, çok mu yaşam doluydum, çok mu sevilirdim; bilmiyorum, hatırlamıyorum. Şimdiki ben'i tanıyamazsın, ben bile ben'i tanıyamıyorum. Ruhumda açtığın yaralar soframın tuzu, biberi, ekmeği, suyu oluyorlar. Yemesem, içmesem sanki olmuyor. Sonra gözyaşlarımdan susuzluğumu gidermek telaşı sarıyor hayatı, yapma, etme diyorum, dinlemiyor.





Hayatı sorarsan insafsız değil aslında; sensizliğin boşluğunu doldurmak telaşı sarıyor, insafsızlıkta seninle yarışmak istiyor. 'Merhaba sevgilim, beni özledin mi?' Ben o günleri kendimi özler gibi özledim. Özlem'in içindeki ö'ler bile terk etti, özledim diyemedim.





Sen benim bana katık edilmemiş yarınlarımsın. Bugünlerimde olmasan yarınlarımda seninle yaşayamam ki. Sen benim sancılı dünlerim, umutlu sevişlerim, keşke'li acılarımsın; sen olmadan bir bütün olunmaz ki.
'Merhaba yaram, beni hatırladın mı?' Benden başkasında güzel duramazsın ki. Bir yara bu kadar mı güzel dururmuş dedirttin bende, yaram bile güzeldi seninle. Dudaklarım titriyor, ağlıyorum sanma; üşüdüm. Kolların sarmıyor ya, çok üşüdüm. Ben bugün gelmiştim sana, bugün yine kalışlardayım; gidemedim. Seni çağırdım, sesim yetmedi. Hâlbuki duyardın eskiden beni, görürdün; anlardın hâlimden...





Buğulu camlarda sensizliğimin nefesi var. O bile susamış sanki sana. Sensizliğim bile âşıkmış sana.





Şimdi kimi tanıyorsun bilmem; sokağın bana çıkmıyor, kayıp aranıyor ilanlarında bile kendimi bulamıyorum. Parmaklarım ıslak, parmaklarım yaralı; uzun zaman olmuş kendilerinden seni doğurmayalı. Seni yaşatan şu parmaklarım mı, yüreğim mi sorgulama. Gerçekler vurmasın fakir suallerini, hem sen öğretmiştin bana; sorgularla suallerle nöbetleşmemek gerektiğini.





'Merhaba sonsuzluğum, beni bıraktın mı?' Bıraktın. Soru eklerim bile alay ediyor gibiler. Sen beni bıraktın. Soğukta sahipsiz bir kedi yavrusu gibi, Allah rızası için dilenen ve soğukta üşüyen biri gibi, bir çöp konteynırının sessizliğin sesinde kedi yavrusunun çarpışıyla çınlaması gibi öylece yalnız bıraktın beni. Benden yana ses gelmiyor sana, bu yüzden cevapsızın önde gideniyim. Sonsuz kere cevapsız araman var, hiçbirini görmediğin...





'Merhaba yalın hâlim, ben seni, tek seni, yalnız seni seviyorum' Nasıl olsa duymuyorsun, cesur olabilirim. Geldiğim gibi gitmesini beceremedim, dedim ya ben kalmalarla gelmişim sana. Gitmeleri bilemedim. Saçlarından bir tutam bıraksaydın bari bana, bari saçların gülseydi bana, gözlerin bakmasa bile saçlarının kokusu gülseydi bana. Bir saç, bir saçın kokusu güler mi deme... Sen varken yüreğim kahkahalarla gülmeyi öğrenmişti oysa. Bir yürek gülebiliyorsa saç da güler elbet. Bir yürek ağlarsa yalnız duvarlar da ağlar, yalnız kalan duvarlar da ağlar. Duvarların dili yok deme, sana ulaştırmaya çalıştığım her bir kelime onlara çarpıp onlarda yankı buldu; duymasan da onlar şahit oldular.





'Merhaba sevdiğim, ben duvar. Yıkıp geçtiğin, bir ton güzel duyguyu ezip geçtiğin o duvar. Yıkılmışken tekrar inşa edilmek zor gelir bana. Bir duvar hiç olduysa ev olur mu ki bir daha? Evim ve en güzel aşım sendin. Âşığım olamadıktan sonra bin kere doymaya çalışsam sana, yine de aç kalırım kendime ve hep sana...

14 Kasım 2014 4-5 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar