Hiçlik

Baktı.
Baktım.

Denizin maviliğine inkâr saydığım kahverengi gözlerinde boğulmak istedim. Evet, gerçekten bunu istedim. Ne zaman değse gözbebekleri, gözbebeklerime; kalbimdeki kırıklıkları kürtaj ettirmek istedim. Ne zaman gözlerinin filtresinden geçse çehrem, benliğim ürperdi. Bir olay anlatırken açılan, bir şeyi anlamaya çalışırken kısılan gözleri...

Sarıldı.
Sarıldım.

'Kalbin solda olmasının nedeni, sarıldığımızda karşı tarafın kalbinin sağ tarafımızı doldurmasıdır.' diyordu okuduğum bir yazıda yazar. Peki ya kalp atışları? O güçlü bedenin seni sıkıca kavrayışı ve o istekli atan kalp atışları? O ilk sarılmadaki doyamadığım, ciğerlerimin en derinine misafir ettiğim kokusu? Güvende hissettim. Gerçekten. Hiçbir kötülük artık beni bulamaz gibiydi.

Öptü.
Öptüm.

Kalp ritimlerinin değiştiği, vücut sıcaklığının arttığı, kulakların uğuldadığı, yanakların kızardığı o an. O birkaç saniyelik an'da asılı kalmak istedim. Asırları aşıp hapsolmak istedim. Çünkü masumdu. Art niyet yoktu dudaklarında.

Attila İlhan'a sormak istiyorum; Bunlar da sevdaya dâhil mi? Olmalıydı.

Olmadı.

*

Sonrası hiçlik.

Gitti.
Gittim.

Hiç gereği yokken hayatıma giren, yine hiç gereği yokken çekip gitti.

Alt üst olmak denemez buna. Paramparça olmak? Hayır, tam anlamıyla değil.

Hiçlik.

Evet bu.

Milyonlarca kalp kırıklığı, intihara meyleden anılar ve bu birkaç anlamsız satır kaldı geriye...

04 Ağustos 2014 1-2 dakika 30 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    Gözlerde başlar her şey ve beyin ile yüreğin bileşkesidir aşkı olgunlaştıran. Ne zaman ki soğur insanlar birbirinden yerle bir olur hem sevgi ve aşk, hem de insan. Zordur ayrılık rüzgarlarına göğüs germek ve hüzünlüdür beraber dinlenilen bütün şarkılar. Güzel bir yazı kutlarım seni Gizem...😅