Hüzün Kovan Kuşu

Hüzün Kovan Kuşu

"Neden sevmek ister ki insan, ya da sevilmek"


Yaralanmak için mi /ya da yara sarmak için mi?


Kalbim ve aklım bu soruların cevabını ararken, aklımı çıkardım yolumdan kalbime sordum bu soruların cevabını. Yara açılan ve sarılabilen bütün duygular gönül duvarındaydı.


Geçtim aynanın karşısına koydum sağ elimi sol göğsümün üstüne, konuş kalbim konuş.

Kim üzdü seni?

En çok da sevgi yüzünden kıvrandığını gördüm.

Aynadaki yüz benimdi ama, 

Kalbime giydirdiğin hüzün entarisinin yansımasıdır yüzümdeki vicdansızlığın kırgın çizgileri. Gözle görülen ben yalnız derinliğimde koca bir enkazın altında debelenen bir ömrün hazin öyküsü vardı göz bebeklerimde.


Ben sevmenin /sevilmenin hep ruhu iyi edeceğini, huzura açılan kalbi canlandıran bir kapı olarak görürdüm.

Ta ki sen kalbimin kapısını çalana kadar.

Geldiğin günü hiç unutmuyorum. Çocuk masumluğu vardı yüzünde sevecek gibi yaralarıma dokunur gibi bakıyordu kalbin. Gülüşünün gökkuşağına kapılıp gittim. Nerden bilebilirdim ki renklerimi karaya bulayacağını.


Çok farklıydık biz seninle, çok da zıt.

Sen komikliği severdin benim gülmeyen kalbim gülüşürdü gülüşüne karışarak. Hüzün kovan kuşum derdim sana. Yüzümü değil gönlümü güldürenim derdim. Nerden bilebilirdim ki hüzün kovan kuşumun kanatlarımı kırıp özümü zehirleyip gideceğini.

Ben melankolik takılmayı severdim en çok.

Şiirlerin kalbidir benim yuvam derdim. Sen ise hiç sevmezdin okumayı dahi. Çoğu kez bunalıyorum ben bunaltıyorsun beni derdin ben de seni üzdüğüm için derin düşüncelere dalıp kendi içimde kendimle savaşırdım.

Acaba derdim sevilecek kadın değil miyim?

Ortak hiçbir yanımız yoktu. O yüzden biz uzun uzun konuşup dertleşemedik seninle. Ben ne zaman senin yaranı okumaya çalışıp kalbine dokunsam

_sen "hayır öyle değil" deyip

Acının okunmasından korkardın. Sana göre zayıflıktı kalbimdeki duygular. Sevgiye yenilmekten korkardın hep bilirdim. Oysa izin verseydin daha çok sevip anlayacaktım seni.


Gözlerindi beni sana çeken. Bakışlarında görmüştüm bana benzeyen çocukluk yaraların var gibiydi. Hüzün sevmezdin sen bilirdim. Benim Üstüm başım keder kokardı dökülürdü saçlarımdan figan kırıklıkları. Birazcık anlamaya çalışıp dokunsaydın, sabrını merhem yapıp sürseydin gülecekti ikimizin de çocukluk yaraları.


Ben sana söylediğim sözleri kalbimin süzgecinden geçirip,

Kırılır mı?

İncinir mi /incitir miyim?

Diye kırk takla atıp düşünüp o şekilde cümleler kurarken.

Şimdi içimdeki sana soruyorum.

_Sen ne yaptın?

Ölçüsüz sözlerinde, aşağılayıcı cümlelerinle tavırlarınla kırdın. Kırmayı bırak Sabrımı ağlattın.

Yaralarımı ve Yalnızlığımı da bana küstürdün.

Sana söylediğim sitemkar sözlerimde dahi

Seni üzdüğüm için,

Seni kırdığımı düşündüğüm için,

Kalbimde koca bir şehir yıkılırdı.

Ama sen görmezdin /bilmezdin.

Ben hep kendi kendime sevdim seni eriyerek kendimi gün be gün bitirerek.


Şimdi enkazın altında debelenen aynadaki bana baktıkça ne görüyorum.

Biliyor musun?

Ben seni sevdikçe kendi canımı yakmışım,

Yaralarını yaram bilip kalbime bastıkça kendimi daha çok kanatmışım.

Ben seni denizim yaptıkça /sen benim sularımı çoktan çekmişsin.

Kuru bir bataklığa çevirmişsin.

Sen beni hiç sevmemişsin hem de hiç.

Benim seni sevme şeklimi sevmişsin.

Birazcık sevmiş olsaydın,

Kıramazdın..

Üzemezdin..

İncitemezdin.

Bilirdin çünkü kötü söz söyleyince en çok da kendini üzeceğini.

İşte bu yüzden bu kadar kolaydı pat diye çekip gitmen.

Başka diyarlara uçup gitmen benim gökyüzümü kendine sürgün etmen.


Bugün çıkıyorum debelene debelene kendi elimi kendim tutarak hiçliğin ortasında savunmasız bıraktığın girdabın içinden.

Derin bir nefes aldım önce.

Seni sevmeyene /anlamayana /dinlemeyene heba etme ömrünü. Ziyan olur duyguların. Hoş fazlasıyla ziyan olmadık mı zaten.


Silkelendim. Aşk /sevmek /sevilmek yara açmak, yaralanmak değil ki. Birlikte yarayı sarabilmektir.

Kendi duygularına dahi saygısı olmayan, sevgiyi ve sevilmeyi zayıflık olarak gören bir adamı sevmekten artık vazgeç.

Yaptığı hataların üstünü sabrınla ve dualarınla örtmekten vazgeç.


Bugün bana giydirdiğin hüzün elbisesini çıkarıyorum.

Ben senin sahte duygularından arınıp kendi özümü giydiriyorum kalbimin bedenine.

Sevgimi ve sabrımı kalbinin üstünden alıp, seni kendine benzeyen kalplerin samimiyetsiz çıplaklığına bırakıyorum.

Bırak çıplak kal gözümde.


Güzel bak kendine de demiyorum,

Sen benim yanımdayken güzeldin ve kalbimde şıktın. 

Şimdi çok boşsun.

Seni kendimden soyuyorum /soğutuyorum.


Hoş/çakal değil,

Boşta kal.


Yaşattığın gibi.

Senin de kapını hüzün kovan kuşu çalsın,

Hüznün karasına bulayıp kendi içinde kanatlarının kırıklığından kıvran dur e mi.... 


18 Nisan 2022 4-5 dakika 14 denemesi var.
Beğenenler (9)
Yorumlar (5)
  • 2 yıl önce

    İnsanın yaralarına ve yalnızlığına küstürülmesi çok acayip bir durum. Kendinden vazgeçip başkasına sarılırken insan aslında kendi kan kaybından ölüyor usulca '' farkına varmadan''... Önemli olanda senin dediğin gibi yaraya sarılabilmek; ''sahip çıkmak''... Amma velakin Nietzsche diyor ki; ''kuş değilseniz uçurumun kenarına yuva yapmayın''... Varsın soyulsun gerçekler,böylesi daha güzel Sayın Fatma... Sevgilerimle...

    '' iyi bir deneme okudum''...

  • Fatma hanımcığım çok beğendim denemenizi! Kaleminize sağlık! Hem hüzünlendim hem de cümlelerin akışına ve imla kurallarına uyuşunuza hayran kaldım. Kendi tarzıma da benzettim biraz. Kaleminiz daim olsun. Daha nicelerine inşallah...