Huzur Bazen Beklenenden Kısa Sürer

İlkokuldaydım. Boyum yaklaşık 1.40'tı. Mavi önlüğüm ayak bileklerime kadar uzanırdı. Dantelli beyaz yakam bazen boğazımı acıtırdı. Saçlarımı hep toplardım. Ve sayılı değerli eşyam vardı.

O hafta kuzenim bana bir kalem hediye etmişti. Pilot – The Shaker. O zamanlar kimsede yoktu. Benim için değeri paha biçilemezdi. Fantastikti ulan! Kalemi salladığınızda uç çıkıyordu, düşünsenize... Bu satırları yazarken de o kalemi kullanıyorum hâlâ, çaktırmayın.

Yeni bir eşya aldığınızda ve sizin için bu eşya çok değerliyse onu yanınızdan ayırmak istemezsiniz.
Okula götürdüm. İçimde hem bir sevinç hem de korku vardı. 'Ya o salak çocuklardan biri kalemimi isterse? Ya alıp da geri vermezse? Ya yere düşer de kırılırsa?..' Ama yine de götürdüm işte. Koruyabilirdim onu!

İlk dersler fark edilmedi. İçimdeki korku hafifledi. Rahatça kullanıyordum kalemi. Ama bazen huzur, beklenenden kısa sürebiliyor. Çocuğun biri fark etti kalemimi. Yanındakine söyledi. O da diğer yanındakine söyledi derken tüm sınıf fark etti kalemi. Bana bakışlarını hâlâ unutmam. Aç bakıyorlardı sanki. Korktum. Sıkı sıkıya tuttum kalemimi. Tek kelime etmedim. Sonra öğretmen beni tahtaya kaldırdı. O anki heyecanla kalemimi defterimin arasına koyup çıktım tahtaya. Sorduğu soruları tek tek yanıtladım. Sırama döndüğümde kalemim yoktu. Telaşla defterlerimin arasına baktım. Evet, gerçekten yoktu. O sırada zil çaldı. Birkaç öğrenci sınıftan çıktı. Sınıf sessizleşti. O an kalemi salladığımda çıkan tıkırtıyı duydum. Arka sırada bir çocuk, elinde benim kalemim, sallayıp duruyordu. Yavaşça yaklaştım yanına, nazikçe istedim kalemimi. Hiç oralı olmadı. Sınıftaki herkesin gözü bizim üzerimizdeydi. Sonra kalemi elinden almaya yeltendim. Ne oluysa o an oldu. Çocuk sıradan çıktığı gibi sınıfta koşuşturmaya başladı, elinde değerli kalemim... O koştukça ben koştum. Tam sınıftan çıkacaktı ki kapının eşiğindeki öğretmene çarptı ve durdu. Öğretmenin kaşları çatıldı, ben durdum, çocuk durdu. 'Ne oluyor yavrum burada?' diye bağırdı. Çocuk sustu, ben sustum, öğretmenin sert ifadesi yumuşadı. Bu defa da bana sordu öğretmen: 'Ne oluyor burada dedim?' 'O...' dedim. 'Kalemimi aldı.' Öğretmen çocuğa baktı, ben çocuğa baktım, çocuk elindeki kaleme baktı. Öğretmen çocuğa usulca: 'Ver onu arkadaşına.' Dedi. Çocuk yanıma geldi, kalemimi verdi. Öğretmen 'Özür dile.' Dedi Çocuk özür diledi.

O zamanlar da böyleydim demek. Hayatımın hiçbir anında benden özür dilenmesi beni etkilemedi.

Aradan 10 yıl geçti. Bir adamı sevdim. Çok sevdim. Ellerini tuttum, sarıldım, sabahları günaydın'ını, geceleri iyi geceler'ini eksik etmedim. Onu hiç kaybetmeyeceğimi düşünüyordum, koruyordum onu çünkü. Ama o ilkokuldaki korkuyla karışık mutluluk hakimdi yine benliğime. 'Ya zarar görürse? Ya birisi alır da geri vermezse?'

Korkularımda hiç yanılmadım.
Bir kadın geldi ve aldı onu elimden. Adam özür diledi. Ama etki etmedi. Oysa kalemim bile benden özür dilememişti. Kadın da öyle. Özür dilemedi. Sevdiğim adamı aldı kadın ve gitti. Bense arkalarından bakakaldım. Kalbim kırık, elimde yine o kalem...

01 Mayıs 2015 2-3 dakika 30 denemesi var.
Yorumlar