İçteki S/övgüler

Karışık, dolambaçlı, dar bir o kadar da kasvetli bir yolda kalakaldım. Arkama baksam; eski yorgunluklar, eski aşklar (daha doğrusu eskimiş aşklar), eski fedakarlıklar, eski (körelmiş) duygular... Önüme baksam; eski yorgunluklar, yeni aşklar (daha doğrusu yenilenmeye çalışan aşklar), yeni fedakarlıklar, yeni (tazelenmiş) duygular... Geçmişte de aynı şeyleri yaşamışım, görebildiğim gelecekte de aynı şeyler hakim yaşamıma. Yolun ortasında (belki de yaşamın ortasında) yönünü kavrayamayan bir aptal gibi kıvranıyorum.

Ne Mevlana?nın hikmetli sözleri, ne de Bertold Brecht'in mantık kokan söyleyişleri beni anlatmaya yetiyor. Yapmışım yapacağımı, görmüşüm göreceğimi...

'Kendindeki şu müthiş savaşa bak. Başkalarının savaşı ile ne diye meşgul olup duruyorsun?' diyen Mevlana'nın sözünde bir nebze de olsa kendimi görebiliyorum. Hep etrafta olan olaylara taktığımdan kafamı, böyle fırtınalı bir yaşamın içerisindeyim. Dışarıda dolaşan sert (belki de sarsıntılı) savaşın içerisinde kaybettikçe kendimi, kendi içimde başlayan savaşları duyamıyor, belki de hissedemiyorum.

Terütaze yaşamıma anlam katan (belki de katmaya çalışan) bütün sözlere olan hayranlık derecemi ölçemiyorum. Ölçmeli miyim? (Bunu da bilmiyorum (!) )

Arşınladığım onca olay sonrasında, kendi savaşımı fark ettiğimden, şimdi daha çok anlıyorum Mevlana'yı.. Kendi sessizliğimi bozan (bozmaya çalışan) dış etkilerden uzak, belki de soyutlanmışlıktan çıkan serbestliğiyle rahatladı artık yaşantım.


'Yol o kadar uzun ki,
Karanlık o kadar sonsuz ki,
Tam hedefime ulaşacakken
Engellerin yığını o kadar çok ki..
Hayır, bu olamaz !
Ulaşamadığım hedefim bana ağır geliyor, ağır gelip beni eziyor.
Bu kabul olunamaz !
Bu kadar ağır yükü insan kaldıramaz !
Kaldırsa da elbet bu ağır yük insanı mahveder, ve sonunda kalpler kırılır.
Olamaz !
Olmayacak işlerle bozulan yollar tamir edilemez bir daha.
Bu yollar o kadar bozuk ki,
Sabır denen o insani duygu o kadar sabırsız ki..
İnanılanlar, yorumlananlar, her daim unutulanlar, o kadar fazla ki affedilemez.
Affedilse de unutulamaz, unutulsa da bir daha savunulamaz.'

'Hatalar ekseriya en iyi öğretmendir' diyen Fraude'nin bu sözüne sonuna kadar katılıyorum. Yaşadığım, yaşamaya devam ettiğim sürece hatalar yapmaya, üst üste çamura düşüp kalkmaya alışmak zorundayım. Bu yüzden gelecekte de aynı noktada sayarım belki de..

Kan-revan halde çevresiyle konuşmaya çabalayan bir sitemkar olarak, yaşadığım savaşın içerisine bir bomba gibi düşmüş olabilirim. Ama geçmişimden çehreme karalananlar her daim yanı başımda olduğundan belki de kabul olunamaz bir kişiliğe sahip oldum.

'Ben yürürüm yana yana
Aşk boyadı beni kana
Ne akilem ne divane
Gel gör beni aşk neyledi..' diyen Yunus Emre'nin o ilahi aşkının şiddetinde ben de batıni bir aşka tutulunca, zerre zerre kaydı aklım. Mantıksız, akılsız bir tunca boyandı hayatım.

Sanmayın ki yaşamımın bir kara kuyu, ya da çıkılmaz duvarlarla örülü olduğunu. Sözlerle, deyişlerle desteklediğim kişisel yazı yolculuğum anlamlı kılınsın diye ağır anlatımlarla, çeşitli süslemelerle şekilleniyor. Bundandır ki yaşamda karşılaşılanlar, görülenler ya da görülecekler şu an için bir hayaldir. Gerçek olan ise yaşadığımız an, gördüğümüz şu anki hal ve durumlarımızdır.

'Asıl savaş sizsiniz,

Ne dışarıda kopan fırtınalar alakadar etmeli sizi,

Ne de çevreden gelen ağır baskılar içinizdeki savaşı engellemeli...'

08 Haziran 2011 3-4 dakika 88 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Ellerine sağlık harıka yorumlamışsın