İhanete Gebe Şeytanlar

Şimdi kırılan kadehlerin kestiği ellerimden akıyor hüznümün rengi. Vuslatsızlığıma bakma sen ey uzak şehirlerde ismimden habersiz bekleyen denizkızı... Gözlerine yaş durmasın, bir damla yaşına okyanusları alt üst ederim sevdiğim ama şimdi ellerimde bir kelepçe, kadere boyun eğmişliğimle duruyorum, sen ağlama ruhum ben senin yerine ağlıyorum, ciğerimden sökülen kelimelerle adını söylüyorum.

Avuçlarının ortasına bir sevda közü bıraktım ben ben olmadan önce, ruhum düşünce toprağa bir kardelenin tohumunda nefes aldım senin için ve şimdi üstüme abandı kış, nice kış düşmüşken üstüme beyazlığıyla meydan okudum aslında içimdeki seni üşütmemek için, biliyorsun sende sıcaklığımla sarışımdan seni. Ve şimdi sustu bizi anlatan tüm şarkılar, ağlamaklıyım bu gece yine, bir güç arıyorum belki de bir dosttan, bir dost sesi arıyorum 'Bana üzülme! Kaderin önüne geçemezsin, üzülme, sen önemlisin. Yazın sen dünyaya gelmeden yazılıyor elinde değil, o nedenle üzülme!' diyecek bir dost sesi belki de, sevgili değil, arkadaş değil, dost arıyorum sadece kendime. Parmak ucunda gözyaşlarımın ağırlığını taşıyacak, bir ruh. Ne kim beni sahiplenirse uzaklaştığımı bilecek birini arıyorum hayatın içinde belki de.

İsmini bile bilmediğim insanlar kendi olmayan hayallerine dâhil ederken ve kirletirken adımı ihanetperver dudaklarında, ben sadece ufuklara bakıyorum seni görebilmek için. Gözyaşlarım bile saklanır oldu gözlerimden. Şimdi senin için aslında gülmek zamanıdır benim adıma da... Bazen o insanlara kızıyorum içten içe, beni sahiplenerek ne sanıyorlar kendilerini, ne yediklerini ne içtiklerini ne yaptıklarını bilmezken ne istiyorlar benden anlamıyorum, biliyor musun en uç köşelerde yaşayan kızıl saçlı, mavi gözlü bir çocuğun başındaki bit kadar değersizler benim için. Sorgusuz sualsiz çekip gidesim var bu dünyada, kimselere haber vermeden ve kimselerin beni tanımadığı bir yerde sadece ufuklara bakarak aşkımı hayalinde yaşayıp son nefesimi emaneti teslim edercesine veresim var. Tüm acılara rağmen ben yaşarsam sadece aşka buladığım sen için yaşarım.

Durgun bir denizin karşısında batan güneşin üstüne şarkılar yakıyorum şimdi sensizliğin adına, el değmemiş hayalleri seninle süslüyorum aslında ve kaderime boyun eğmişliğim acıtmıyor canımı. Suskun bir zamanın içinde vurgun saatlerimde bile acılarıma senin için gülümsedim ben, gülümseyeceğim de...

Bir ormancı kırk ağaç dibi yoklarmış gönül işlerinde ve garip annemde ormancı hırkasını giymiş, evladının yalnızlığından kurtulması için yoklarken ağaçların köksüz diplerini, 'Bir kere gitme ile olmaz bu işler' derken söyleyiverdim, 'Hayırlısı olsun, nasipse olur bir kere gitmeyle, nasip değilse bin kere gitmeler kar etmez, üzülme' dedim çaresizliğimle ancak. Kızsam, bağırsam elime geçen ne ki, hangi anne kaldırabilir ki yalnızlığı?

Geçen doya doya ağladım, nedense yalnızlığımı garipsedim, hani hayatın meşakkatinde farkında olmuyorsun geçen zamanın, bir başıma kalım babamdan kalan çocukluğumun geçtiği köhne evde, karanlıkta oturuyordum, yalnızlık işledi hücrelerime, ağladım. Bazen ağlamakta kar etmiyor, biliyor musun herkes için dua ettim ağlarken, kimseler ağlamasın, gülmeleri nasip etsin yaradan diye, özellikle senin için.

Tüm hayallerimin ertelenmişliğinde en çok babama geç kalışım yakıyor canımı, yıllardır erteledim içimde bir seni taşıdığım için ve gün yüzü gösteremedim ona ellerin dediği gibi, evlat olamadım, mürüvvetimi gösteremedim ve bu öyle anlatılmaz bir yara ki, ne desem boş, kelimeler kifayetsiz kalıyor bu çizgide durduğum zaman. Kimseleri istemiyorum bazen hayatımda, dışarıda duyduğum bir ses bile beni çılgına çeviriyor, inan çok yoruldum ben bu aşk oyunundan... Yakıyorum şimdi kelimeleri yüreğimdeki gemileri yaktığım gibi...
Adım attığım tüm kapılar kilitleniyor üstüme, yüzüme kapatılıyor bir bir ve o an anlıyorum dermansızlaştığını dizlerimin, bağı çözülüyor, damarlarım tıkanıyor, nefes alamıyorum yalnızlık hücuma geçtiği zaman. Artık aşkından yanmanın çizgi ötesindeyim. Bu delirmekle akıllı olmak arasındaki çizgi kadar ince sevgili. Kapılar kilitlenince yüzüme karşı ben yabancıymışım gibi hissediyorum kendi harabemde. Biliyorum üstüme acı sözleriyle gelen zehirli diller, beni sevdiğini söylerken ruhumu zedeleyecek olanlar kahırlarını çıkarırken benim suskun bedenimden, ben ilahi bir aşkla yaşayacağım sonsuza dek... Hiçbir acı sabrımı ve şükrümü yaralayamayacak. Çünkü ben güçlüyüm ruhumda aşkı hissettikçe. Çünkü ben aşkın suru üflendiğinde bozulan dünyanın içinde bile kara kışa inat kafa tutacağım 'aşk var' diye. Hiçbir ihanete gebe şeytan ulaşamayacak bana ve o kendilerince sahiplenen ihanete gebe şeytanlar kendi yalanlarının suyunda boğulurken ben aşkın gül bahçelerinde geziniyor olacağım. Sen mi? Sen aşksın. Sen benden hiç gitmedin ki!

27 Temmuz 2011 4-5 dakika 49 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar